.
Bu parti ve zihniyetlerin basiretsizlikleri nedeniyle Türkiye'nin başına musallat ettikleri dertlerden sadece biri olan türban konusu da dâhil olmak üzere kökten bir çözüm istiyorsak sorunlara kaynak olan bataklık ve ona su taşıyan kollar kurutulmalıdır.
AKP ve MHP hem sükûneti sağlamak hem de türban düzenlemesini savunmak için çeşitli dayanaklar öne sürdüler:
"AK Parti Hükümeti, Cumhuriyetin de demokrasinin de laikliğin de hukuk devletinin de teminatıdır, koruyucusudur". (Erdoğan, 29 Ocak 2008)
"MHP din ve vicdan özgürlüğü ile laikliğin teminatı, savunucusu ve koruyucusudur." (Bahçeli, 5 Şubat 2008)
AKP ve MHP'nin "biz laikliğin teminatıyız" demesi trajikomik gelmiş olmalı ki başta yargı olmak üzere üniversitelerden meslek örgütlerine, sivil toplum örgütlerinden rejime bağlı aydınlara kadar hiçbir kesim bu sözlere itibar etmedi, açıklamalar ardı ardına geldi…
Nasıl itibar edilsin ki!
"Demokrasinin teminatıyım" diyen AKP, -son uygulamasıyla- dini inancı öne sürerek bir kesime "ayrıcalık" vermek istemiyor mu? Kendi gibi düşünmeyen bürokrat yerinde kalabilmekte midir? Bırakın parti içinde muhalefet yapılabilmesini, AKP'ye muhalif yayın yapabilen kaç medya kuruluşu kaldı? AKP, kendine muhalif kişiye, kuruma yaşama şansı tanımakta mıdır? Görülmüş müdür? Yakınan köylüsünü "ananı da al git lan" diye kovan, ama kentte, köyde, mecliste, "yağma kültürünün" en ince maharetlerini göstermekten çekinmeyen bu "feodal kafanın demokrasi anlayışı"na güvenmek ne derece mümkündür!
AKP sadece demokrasinin teminatı olduğunu iddia etmiyor…"Laikliğin de teminatıyım" diyor. Ancak işin trajikomik yanı, AKP Genel Başkanı Erdoğan "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçu sabit görülerek 10 ay hapis cezasıyla hüküm giymiş, 4 ay da cezaevinde yatmış bir sabıkalıdır! İşte karşınızda laikliğin teminatı olan Erdoğan!
(1998 yılında aldığı ceza nedeniyle bitti denilen siyasî yaşamı CHP lideri Baykal'ın attığı "ip" sayesinde kurtulmuştu. Siyasilerimizin ip atma geleneğinin ne denli köklü olduğunu göstermesi açısından not edilmesi gereken bir detay)
Ayrıca AKP, "hukukun teminatı" olduklarını da iddia ediyor. İddia ediyor ama bir yandan da "Adli ve İdari Yargıda Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama Yönetmeliği"nde yaptıkları değişiklikle yeni hâkim ve savcı adaylarını "mülakat" ile seçmeye kalkıyor! Bu uygulamanın kadrolaşmayı amaçlamadığı iddia edilebilir mi? Bu uygulamanın amacı bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü yerine "AKP'ye bağımlı bir yargı ve parti çıkarlarının üstünlüğü" değil de nedir? (Yönetmeliğin uygulanması Danıştay tarafından durdurularak Anayasa mahkemesine başvuru kararı alındı, süreç hâlâ sonuçlanmadı…)
Ya MHP? MHP'nin "teminatları ve samimiyeti" AKP'den çok mu farklı?
Devamını gör...