31 Aralık 2008 Çarşamba

Türk'ün Öfkesi; Devlet'in Aklı Erdoğan'ı Sahneden Çekecek

03.06.2013

Tayyip Erdoğan'ın siyaset sahnesine yüklenişi hiç bir kula nasip olmayacak "ilahi tesadüflerle" doludur. 

Normal şartlarda; oğlunun trafik kazasında öldürdüğü sanatçı Sevim Tanürek vakasından, Üsküdar Adliyesi'nde dondurulan kalpazanlık dosyasına kadar hiç bir siyasetçinin kaldıramayacağı bir bagajla siyaset sahnesine çıkmıştır. Baykal'ın attığı destekle siyasi yasağın kaldırılması da normal şartlarda açıklanamayacak bir "ilahi tesadüftür"
Halbuki bunlar "ilahi tesadüf" değil, "Al-i tesadüftür".

Devlet, 1999 yılından itibaren küresel dinamiklerle eşgüdümlü bir dönüşüm projesine başlamıştır ve kendini revize ederken bu projeyi taşıyacak bir lider arayışına girmiştir. Bu lideri, toplumun çevre kesimlerini de sisteme dahil edecek karizmatik bir portre olarak Tayyip Erdoğan da bulmuş ve küresel ortaklarının da üzerinde uzlaştığı bir isim olarak Tayyip Erdoğan'ı siyaset sahnesine lider olarak Devlet taşımıştır. 

Bu süreci ayrıntıları ile analiz eden yazımızı ; "Batı Bey'in Can Polat'ı" 

başlıklı yazımızda bulabilirsiniz. 

Belli bir süre , Devlet'in dönüşüm projesinde başarılı ile rol alan, Devlet'in günlük ihtiyaçları doğrultusunda şekilden şekile giren Tayyip Erdoğan rolünde palazlandıkça Pinokyo olduğunu unutmaya başladı ; kendini esas oğlan zannetmeye başladı. 

Bu gidişatı görenlerden samimi olanlar, Tayyip Erdoğan'ı , gidişatı konusunda uyarırken; 
onun karakterini çok daha iyi tahlil etmiş olan şeytani kanat, Çinlilerin aşağıdaki atasözüne uygun bir yaltaklanma kuşağı kurdular etrafında:

"Atı zayıf olanı, atının ne kadar güçlü olduğu konusunda övün, pohpohlayın. Bu övgülerin etkisi ile atını çok zorlayacak ve çatlatacaktır"

Ve çevresindeki yaltakçı kuşağı ile kendini padişah ve hatta peygamber zannetmeye başlayan Tayyip Erdoğan, hızını alamayıp atını çatlattı. 

Bir ağaç ile başlayan olaylar, bir ormana dönüştü ve zamanında Devlet için bir kıymet ifade eden Tayyip Erdoğan artık Devlet ve küresel ortakları için bir risk olmaya başladı. 

Üst siyaset odakları toplantı üzerine toplantı yapıyor. 

Tayyip Erdoğan'ın gitmesi gerektiğini savunanlarla, "daha işimize yarar" diyenler arasındaki bilek güreşi sürüyor. 

Kendisini halkın iktidar yaptığını zanneden Tayyip Erdoğan şimdide kendisini "çapulcu" diye nitelendirdiği halkın götüreceğini düşünüyorsa yanılıyor. 

Halkın biriken ve sokaklara taşan öfkesi bu süreçte sadece bir araçtır.

Erdoğan'ı kim getirdiyse onlar götürecek ve bir taşla iki kuş vuracaklar:

1) Kontrolden çıkan adamlarını tasfiye

2) Yeni adamlarını Halk nezdinde sempatik kurtarıcı olarak lanse etme.

Bu yolda ilk işaretler geliyor. 

İngiliz aklından nasiplenmiş Abdullah Gül; akıllı bir şekilde, Tayyip'in arkasına dolandı, köprüye getirdi ve çırptı bile. 

Abdullah Gül'ün Tayyip Erdoğan'I arayıp, polisleri çekmesini sağladığı haberleri yayılıyor. 

Ve bu akşam haberlere Tayyip Erdoğan'ın dört günlüğüne bir yurtdışına çıkacağı haberi ekranlara düşüyor. 

Tahmin edersinzi ki; "Kaçıyor" nidaları gırla. Kaçıp kaçmadığı önemli değil. 

Önemli olan, olayları önemsemediğini belli etmek adına yurtdışına çıkan Tayyip Erdoğan'ın hala kendini kandırıyor olması.

Bu olayların toplumsal zeminini küçümsüyor olsa dahi, jeo-politik arka planını küçümsememesi gereken Erdoğan'ın bu kritik konjonktürde dört gün ülkeden uzaklaşması, üst siyaset odaklarına istediği alanı açacaktır. 

Daha da önemlisi, #diktatörkaçıyor hashtagini uluslararası arenaya taşıyacaktır. 

Zamanında Devlet için bir değer ifade eden Erdoğan'ın gittikçe kontrolsüzleşen portresi artık o Devlet için bir risktir. 

Son olaylar bu riski somutlaştırarak, ikna olmayanları da ikna olma noktasına getirmiştir. 

Ekranlara düşen 4 günlük Fas-Tunus gezisi, Erdoğan'a üst siyaset odaklarının yapacağı "çekil" çağrısının kamuoyuna yansımış şeklidir.

Türkiye'de siyaset kartları yeniden karılıp, dağıtılırken; bu yeni kart setinin jokeri Abdullah Gül olacaktır. 

Tayyip Erdoğan'ı ne AKP gençlik kolları, ne onbinlerce polis, ne de Fatih Altaylı'nın çanakçılığı kurtarabilir. 

Halkın  değil, birilerinin Başbakanı olduğunu unutan Erdoğan için uyandırma saati gelip çatmıştır.


Açık İstihbarat


http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10353

Devamını gör...

1 Aralık 2008 Pazartesi

Ermenilerin Peşinden Giden Kürtler

08.05.2013 

PKK 35 bin kişinin kanını ellerinde taşıyan PKK lideri Artin Agopyan (APO) ermenidir.

“Parmaksız Zeki” kod adlı Şemdin Sakık, Ermeni’dir. Nenesinin Ermeni olduğunu kendisi açıklamıştır.
Bölücü Kürt partisi milletvekili Sırrı Sakık Ermeni’dir.

Bölücü Kürt partisi sözde “eş başkanı” Emine Ayna, katıksız bir Ermeni’dir.
PKK’nin önderlik ettiği, şimdi pek adı duyulmayan “sürgünde Kürdistan hükümeti” delegesi, 1959-Silvan doğumlu Semra Bakır, Ermeni’dir.

Semra’nın kardeşi Orhan Bakır’ın asıl adı Armenak’tır. Ermeni terör örgütü TİKKO mensubu idi, Örgütün merkez komitesine kadar yükselen Orhan Bakır, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülmüştür.
1977-Silvan doğumlu Bülent Bakır Ermeni’dir.

“Sürgündeki hükümet” delegesi Meryem Tabaş Ermeni’dir. Dedesi Hokar, nenesi Haykanuş’tur.
“Zazan Bertin” kod adlı 1980-Silvan doğumlu Ruşen Tapancı Ermeni’dir.

Dedesinin adı Ohannis’tir. “Mavi Çarşı”nın yakılması eylemine katılmıştır.

1975 doğumlu Yusuf Cihangir Ermeni’dir. Dedesinin adı Vartan’dır.

1965-Karakaçan doğumlu Adnan Dizin Ermeni’dir. Dedesinin adı Kirkor’dur.

1970-Siirt doğumlu Nihat Türksoy, hiç de TÜRK soylu değildir, Ermeni’dir. Dedesinin adı Serkis, nenesinin adı Zerdo’dur.

1977-Bozova doğumlu Mehmet Güzel Ermeni’dir. Dedesinin adı Mıgırdıç, nenesinin adı İlsevik’tir.

“Cihan” kod adlı, 1974-Pertek doğumlu Akif Yadigâroğulları Ermeni’dir. Büyük dedesi Apkar, nenesi Maryam’dır.

1973-Ömerli doğumlu Metin Gümüş Ermeni’dir. Büyük dedesi Artin, ninesi Dihram’dır.

1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Bu Hıristiyan herif, “HADEP İmamlar Birliği” üyesi olmuştur!..

1978-Silvan doğumlu Sidar Şimşek Ermeni’dir. DEHAP ilçe teşkilatında görev yapmıştır. Büyük dedesi Bedros, nenesi Luşin’dir
.
1977-Diyarbakır doğumlu Mehmet Sami Geniş Ermeni’dir. Uyuşturucu madde kaçakçısıdır.Yakalanıp, 11.12.2002 tarihinde İstanbul; 6.DGM mahkemesinde CK/405 ve CK/403: Uyuşturucu madde ticaretinden yargılanarak 6 yıl 8 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır. Büyük dedesi Serkis, nenesi Şuşi’dir.

1975-Afşin doğumlu Özgür Erbil Ermeni’dir. Sahte belgeler ile yurtdışına çıkmıştır.Almanya’da, uyuşturucu taciridir. Büyük dedesi Akup (agop), nenesi Lüsye’dir.

1977-Silvan doğumlu Orhan Olsen Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı İliyo, nenesinin adı Mari’dir. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.

1968-Muş doğumlu Kutbettin Akşula Ermeni’dir. 1992 yılında Muş ilinde PKK terör örgütüne maddî yönden destek sağlamak amacıyla silah kaçakçılığı yapmaktan tutuklanmıştır Büyük dedesi Vartan, nenesi Zelha’dır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.

1979-Yurtbeyi doğumlu Barış Başak Ermeni’dir. Büyük nenesinin adı Kotine’dir. DTP kurucu üyesidir.

1953-İdil doğumlu Abdülaziz Özdemir Ermeni’dir. Dedesi Yusuf, ninesi Kazo’dur. 21.2.1991 günkü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.

1972-Siverek doğumlu Levent Kayadağ Ermeni’dir. Dedesi Migdat, ninesi Havuş adındadır. 16.10.1993 günü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.

1954-Beytüşşebap doğumlu Mehmet Öztunç Ermeni’dir. Dedesinin adı Musa, nenesinin adı Miran’dır. PKK’ye yardım ve yataklıktan tutuklanmış, daha sonra HADEP Antalya İl Kurulu’na seçilmiştir.

1977-Karayazı doğumlu İdris Sefil Ermeni’dir. Terörden hapis yatmış, sonra bir ara Konya HADEP Gençlik Komitesi üyeliği yapmıştır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir. İdris’in akrabası Ersin Sefil de Ermeni’dir. Kuzey Irak’ta çatışmada öldürülmüştür.

1974-Hazro doğumlu Hacı İçer’in hacılıkla hocalıkla alâkası yoktur, Ermeni’dir. Dedesi Ali, nenesi Gule’dir. HADEP Hazro İlçe Yönetim Kurulu üyesi idi. O da sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.

1973-Yaylayanı doğumlu Dilâver Öncü Ermeni’dir. HADEP Konak Şubesi Yönetim Kurulu üyesi idi. İzmir’de misyonerlik faaliyetinde bulunmuş, kilisede vaaz vererek Hıristiyanlık propagandası yapmıştır.

1965-Firke doğumlu Edip Yıldız Ermeni’dir. Büyük dedesi Gaço, nenesi Rihan’dır. HADEP Parti Meclisi üyesi idi. PKK’li suçluların avukatlığını yapmaktadır. Nevşehir E tipi cezaevinde yatan PKK terör örgütü mensubu Nimet Can’ın avukatlığını yapmıştır.
1964-Benek doğumlu Haşim Benek Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Şiho, nenesinin adı Kitro’dur. 16.03.1985 günü Şırnak ilçesi Dereler Köyü civarında, Eşek Mağaraları mevkiinde güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada sağ olarak ele geçirilmiş ve Diyarbakır mahkemesinde CK/ 1 68 : yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmıştır. Hapis yatmış, sonra DEP Antalya-Muratpaşa Belediye Encümeni adayı olmuştur.

1954-Kamberşeyh doğumlu Mahmut Hakkı Eşiyok Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Hokar, nenesinin adı Haykanuş’tur. HADEP İstanbul il teşkilatı sekreterliği yapmıştır.

1959-Urfa doğumlu İzzettin Kalaycı Ermeni’dir. 11.7.1986 tarihinde Diyarbakır 1. As. mahkemesinde CK/168 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmış 8 yıl 8 ay hapis yatmış, sonra Şanlıurfa HADEP il teşkilatında görev almıştır. 23.06. 1 996 tarihinde Ankara’daki HADEP 2. olağan kongresinde Türk bayrağının indirilerek PKK bayrağı asılması olayına karışmıştır.

1948-Kölük doğumlu Mehmet Cantekin Ermeni’dir. Büyük dedesi Bedros, nenesi Meryem’dir. Diyarbakır merkez Kayapınar Belediye başkanlığı yapan Mehmet Cantekin, 1 995 tarihli milletvekili seçimlerinde Diyarbakır HADEP Milletvekili adayı olmuştur.

Mehmet Cantekin Kulp Karpuzlu da köy koruyucularını yönlendirerek terör örgütü PKK’ye lojistik destek sağlamaktadır. 2003 yılında PKK’nin 1978′de kurulduğu Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde DEHAP ve Göç-Der yöneticileri ile birlikte ‘barış ağacı’ adı altında ağaç dikmek töreni düzenlemiştir. Törende bölücü başı Öcalan’ı övücü sloganlar atılmıştır.

1953-Siirt doğumlu Maruf Altın Ermeni’dir. Büyük dedesi Ohanis, ninesi Pori’dir. Ama babasının dönme adı Hüseyin, anasının dönme adı Nafiye’dir. Böylece pek çok kişinin yaptığı gibi Ermeni olduklarını gizlemişlerdir. DEP İzmir-Konak ilçe teşkilatı üyesi idi. 23 Eylül 1998 tarihinde TCK 1 68 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 1 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm olmuştur.

1973-Urfa doğumlu Mehmet Sait Yalçın Ermeni’dir. Dedesi Girbuş, ninesi Varti’dir. Ancak babasının dönme adı Mehmet Kerim, anasının dönme adı Mevlude’dir. 1997′deki Bodrum bombalı saldırısının sorumlusudur. Müebbet hapse mahkûm olmuştur.

1975-Hazro doğumlu Zana mazak Yezidî’dir.
Zeki Şaşmaz Yezidî’dir.

1971-Nusaybin doğumlu Abdullah Şaşmaz, kendini hiç de ALLAH’ın kulu saymaz, Yezidî’dir.

1975-Hazro doğumlu Nevzat Tedik Yezidî’dir. Halit-Revzete’den olma Nevzat Tedik’in nenesi Hüsna Tedik Diyarbakır il teşkilatı HADEP üyesi de olan PKK’nin gençlik örgütlenmesi içinde yer alan Nevzat Tedik, 11 Ekim 2001 tarihinde TCK 1 68: Yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır.
PKK’nin Avrupa’daki kasası Nuriye Kesbir Yezidî’dir. 

Aynı zamanda Kongre-Gel PKK’nin cephe örgütü Avrupa Kürt Demokratik Toplum Koordinasyonu (CDK) sözde meclis üyesidir. Eylül 200 1 ‘de Hollanda’ya yasadışı yollardan girmek isterken yakalanmıştır.

1980-Midyat doğumlu Şevkiye Atalan Yezidî’dir.

1966-Midyat doğumlu Fahrettin Şahin Yezidî’dir.

Adana’da yakalanan PKK’li canlı bomba Hatice Arat Yezidî’dir. Dedesi Hasso, nenesi Meryem de Yezidî’dir.

1955-Beşin doğumlu Osman Ergin 
Yezidî’dir. DTP Merkez Yönetim Kurulu üyesidir.
Batılıların aleyhimize kullanmak için sözüm ona “Türkler” arasından seçtirdiği, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknaz Uca, Yezidî’dir.

Feleknaz’ın babası Abdullah Uca, “Yezidî Kürdistan Birliği” başkanıdır, Elbette o da Yezidî’dir. Televizyonlarda boy gösteren Metin Uca nedir, size kalmış… Çünkü bu bölücü-militanların yumuşak uzantısı tüm medya, bürokrasi, parlamento ve hatta asker içindedir.

1971 -Midyat doğumlu Seyithan Alpar Süryânî’dir, yani SEYYİT Peygamber torunu) falan değil, düpedüz Hıristiyan’dır.

1976-Midyat doğumlu Metin Kesenci Süryânî’dir. “Beth Nehrin” adlı Süryânî ve Asurî örgütünün kurucusudur.

1975-Midyat doğumlu Adnan Kesenci Süryânî’dir.

1983-Nusaybin doğumlu Bilal Yürek Süryânî’dir.

1980-Pervari doğumlu Salih Boğdu Süryânî’dir.

1937-Ceylanpınar doğumlu Şemsi Emen Süryânî’dir. HADEP üyesi idi.

1969-Kurtalan doğumlu İhsan Kaya Süryânî’dir. Romanya’da PKK insan, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktayken sahte pasaport ve kimlikle yakalanmıştır. Büyük dedesi Görgis, nenesi Şemuni’dir.

1962-Siirt doğumlu Basri Kaysi Süryânî’dir. Büyük dedesi Görgis, ninesi Şemuni’dir. İHD Siirt Şubesi üyesi, ve DEHAP Siirt il teşkilatı delegesi idi.

1980-Siirt doğumlu Ayhan Kaysi Süryâni’dir. Büyük dedesi Görgis, ninesi Şemuni’dir. Pek çok olaya karışmış, 1997′de teslim olmuştur. İtirafçı olmuş, 1999′da tahliye edilmiştir.

1952-Nusaybin doğumlu Mehmet Zeki Kanşiray Süryânî’dir. Büyük dedesi Zeytun, ninesi Meryem’dir. İzmir Köy Hizmetleri soygununa katılmıştır. 16.7.1990 günü Bornova Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü Personeli maaşlarının silah zoruyla gasp edilmesi olayında tutuklanmıştır. Hapis yatmış, sonra HADEP Gaziemir İlçesi Yönetim Kurulu üyesi olmuştur.
1968-Derik doğumlu Fethi Oktay Süryânî’dir. Dedesi Turnas, nenesi Mennuş’tur. 1997′de yakalanmış, müebbet hapse mahkûm olmuştur.

1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Büyük dedesi Kinkos, ninesi Nazlı’dır. İkisi de Ermeni idi.

HALA BU ERMENİLERİN PEŞİNDEN GİDEN KÜRTLERE ŞAŞARIM…..

Devamını gör...

1 Ocak 2008 Salı

Ağzında Ayran Islık Çalabilir misin Abidin?


Kanlı terör örgütünü devletin siyasi muhatabı haline getirerek bölünmenin kapısını açan AKP, "açılım" ve "barış" kelimeleriyle perdelemeye çalıştığı ihanet sürecini sürekli inkâr politikası ile yürüttü.

Terör örgütü ve elebaşı ile hükümet düzeyinde görüşüldüğü iddiasını "İspatlamayan şerefsizdir" şeklinde inkâr eden Tayyip Erdoğan, tarihin en kirli siyasi halvetlerinden bir olan bu pazarlık ortaya çıktıktan sonra, bu kez "Ne verdiniz?" sorusuna muhatap kaldı.
Erdoğan, AKP sözcüleri ve AKP'nin basındaki sözcüleri, bu soruyu da inkâr ve belagatla bastırmaya çalıştı. Türk Milleti'ne yine yalan söylediler ve PKK'ya hiç bir taviz vermediklerini savundular.

PKK terör örgütünün elebaşlarından Murat Karayılan, geçen hafta Kandil'de sözüm ona bir
" basın toplantısı" düzenleyerek, sürecin kontrolünün nasıl kendi ellerinde olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Terörist Karayılan, ağzının suyu akan kişiliksiz bir medya güruhu karşısında yaptığı açıklamalarla PKK terör örgütününün sözüm ona "silah bırakmak" karşılığında ne tavizler elde ettiğini de net bir biçimde ortaya koydu.

Sadece Karayılan'ın açıklamalarından derlediğimiz tavizler şöyle:

-Süreç üç aşamadan oluşacak. Önce "ateşkes" sağlanacak (yani TSK silahı bırakacak), ardından "gerilla" geri çekilecek.

-Bu gerçekleştikten sonra "demokratikleşme" çerçevesinde yeni anayasa çalışması başlatılacak.
-Koruculuk, özel tim gibi Karayılan'ın deyimi ile tüm "savaş yapıları" devre dışı bırakılacak.

-Kürt halkının inkarını sona erdirilecek, varlığı ve özgürlü kabul edilecek. Tüm kimliklerin, inançların ve mezheplerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak.

Karayılan, PKK'nın "silah bırakmasının" hangi şartlar kalıcı olarak yerine getirildikten sonra gerçekleşeceğini ise şöyle açıkladı:

"Önder Apo dahil herkesin özgürleşeceği bu sürecin pratikleşmesi paralelinde silahın tümden devre dışı kılınması ve gerillanın silahsızlanması gündeme girecektir."

Görüldüğü gibi Karayılan'ın Öcalan ve tüm PKK'lılar serbest bırakılmadan, "Kürt halkının özgürlüğü" kabul edilmeden "silah bırakmayacaklarını" açıkça söylemesine rağmen, büyük bir bölümü hükümet güdümüne giren veya korkunun esiri olan "Türk basını" bu sözde basın toplantısını "PKK çekiliyor" başlığıyla verdi.

AKP hükümeti ile yaptıkları ihanet pazarlığını dağda düzenlediği basın toplantısı ile ifşa edenKarayılan'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dan "Hakan" şeklinde söz etmesi ayrıca dikkat çekti.
Bu gelişmenin ardından, girdiği angajmanın devamı getiren basın, terör örgütünün "mobilize" gruplarını "PKK'nın çekilme fotoğrafı" olarak takdim etti.
Ancak bu yalan da 24 saat geçmeden tuzla buz oldu. İngiliz Times gazetesi, Türkiye'den ayrılan 1500 PKK'lının Suriye'de Esad'a karşı savaşmaya başladıklarını duyurdu.
Böylece, AKP-PKK kirli pazarlığındaki bir diğer madde de açığa çıkmış oldu!
AKP'nin bütün inkârlarına rağmen Karayılan'ın açıklamaları ile birlikte çorap söküğü gibi sökülmeye başlayan "mutabakat", Murat Karayılan'ın Aslı Aydıntaşbaş'a verdiği "özel haberle" yeni bir boyut kazandı.

Bu röportajda, ABD'nin bu işin içinde olmadığı yalanını Aslı Aydıntaşbaş'a yutturduğu anlaşılan elebaşı İran'ın , PKK'ya Türkiye'den çekilmemesi durumunda silah desteği vaâdinde bulunduğu açıkladı.

Bir taşla iki kuş vurmuş oldu, üçüncü kuş gazeteci kılığında not alırken.

PKK'ya "hiç bir taviz verilmediğini" savunup, bu soruyu soranlara pek hiddetlenen Tayyip Erdoğan'dan şimdi kamuoyu iki açıklama bekliyor:
1-Terörist Karayılan'ın açıkladığı "şartlar", İmralı'da masaya gelmiş ve bu konuda AKP hükümeti taahüde girmiş midir?
2-İran'ın PKK'nın çekilmemesi halinde silah temininde bulunma teklifini "komşu ülkedeki terörü desteklemek" olarak görülüyor mu? Bu konuda Dışişleri, İran Büyükelçisi'ni çağırıp bilgi almayı düşünüyor mu?
Ve en önemlisi, İran size

"PKK'yı terör örgütü olarak değil, siyasi muhatabınız olarak tanıyorsunuz. Bu durumda bizi ülkenizdeki bölücü teröre destek vermekle suçlayamazsınız" 

derse nasıl bir cevap vermek tasarlanıyor?

Ya da İran;

"Sen Suriye'de neler yapıyorsun?"

derse nasıl bir cevap ver heybede. 
Bu soruların cevabının Tayyip Erdoğan'da olmadığı bugünkü performansında ortaya çıktı.

Günün konuşmasını Marmaray ve İstanbul kanalı projesi üzerine yapan Erdoğan, ortada böyle önemli sorular dururken Anıtlar Yüksek Kurulu'nu hedef almayı tercih etti. Tarihi eserlerden "üç beş çatal kaşık ve çanak-çömlek" diye söz eden Erdoğan, Anıtlar Yüksek Kurulu'nu "Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine erişmesini engellemekle" suçladı.

Terör elebaşı Hakan Fidan'a , bizim çocuk muamelesi yaparken, Tayyip Erdoğan millete aptal muamelesi yapmaya devam ediyor.

Bu arada Abdullah Gül'ün bütün bu süreçte "arazi olması" gözlerden kaçmıyor. 

Açık İstihbarat

Devamını gör...
<<
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.