24 Haziran 2011 Cuma

"Usta"nın Kervanına Son Hücum!

"12 Eylül 2010 referandumunun ardından yapılan 12 Haziran 2011 genel seçimlerinin sonuçlanması ile beraber tam anlamı ile "abandone" bir vaziyette, şaşkın gözlerle alınan seçim sonuçlarına bakan ve bu durumun "bir izahı olmalı, ama ne?!.." diyerek elleri şakaklarında kara kara düşünen muhalefet partileri, bu durumun nedenlerini kendilerince arayadursunlar, biz, bugün; mevcut duruma onlardan çok daha farklı bir pencereden bakan ve gördüklerini; "Kervana Son Hücum" başlıklı makalesi ile bize aktaran sayın İhsan Eliaçık'a kulak verelim":




Kervana Son Hücum



Önce “kalfalık” döneminden itibaren yazdıklarımızı hatırlayalım:

“Bu saflaşmada her şey birbirine karışıyor, yeniden şekilleniyor. Dünün muhalifleri bugünün statükocuları, dünün mazlumları bugünün zalimleri, dünün yoksulları bugünün zenginleri, dünün muktedirleri bugünün ezilenleri haline geliyor. Dünün merkezi bugünün çevresi, dünün “yalınayaklısı” bugünün “tesbihli monşeri” oluyor." 

Devamını gör...

14 Haziran 2011 Salı

Master Plan: Türkiye

Dünyayı tek merkezden idare edilmeye müsait bir hale getirerek dev bir küresel "emperyalist imparatorluk" kurmak isteyen malum zihniyetin, uzun vadede ve sabırla dizayn ettiği planın hareket noktasını teşkil eden "Ortadoğu" coğrafyasında birdenbire(!) başlayan hareketlenme, 2006 yılında bizzat Condoleezza Rice'ın ağzından bütün dünyaya açıkça ilan edilen ve Ortadoğu'da bulunan yirmi küsur devletin sınırlarının değiş(tiril)eceği bilgisiyle uyumlu bir şekil arz ediyor.


Batı medyası tarafından "Arab Spring"(Arap Baharı) olarak tanımlanan ve Arap ülkelerinde sanki "kendiliğinden" ortaya çıkmış ve altında; sadece mevcut diktatörleri yıkarak yerine"Batı ile dost bir Ortadoğu demokrasisi"(Western-friendly Middle East democracies) kurmak ve böylece daha müreffeh, daha "özgürlükçü" ve daha "barışçıl"(!) bir Ortadoğu yaratmak özleminden başka bir şeyin yatmadığı iddia edilen bu sözde "halk hareketleri", bugünkü yazımızın konusu olmadığı için bu konuda bu kadarlık bir hatırlatmayı yeterli görüyoruz. Asıl ele almak istediğimiz konu ise, bölgede ortaya çıkan ve Suriye'yi de içine alarak genişleyen bu yangının, giderek Türkiye'ye de sirayet edip etmeyeceği hususunda duyulan endişelerdir.

Devamını gör...

3 Haziran 2011 Cuma

Biz nerde yanlış yaptık?

"...Diyorsunuz ki, Liberal Fırka, bizim gibi inkilâpçıdır. Aradaki fark iktisadi sistem farkıdır. Eğer cumhuriyetçi ve laik olmak, inkilâpçı olmak için kâfi geliyorsa, siz bu esasları kabul edenlere 'kardeş' nazarı ile bakabiliyorsanız, neden o zaman komünist kanaatlere hücum ediyorsunuz? Tehlike sezdiğiniz için değil mi? Üçüncü Enternasyonal'in korkunç propaganda kabiliyetinden korkuyorsunuz da, emperyalizmin çil çil altınlarından korkmak hakkını neden bize çok görüyorsunuz" (*)

Yukarıdaki satırlar, iki partili siyasal yaşamın başlaması ile beraber Serbest Cumhuriyet Partisi (SCF) ve onun kurucusu Fethi Okyar'ın politikalarını eleştirmek üzere İsmet İnönü'nün Ali Naci (Karacan)'a bizzat kurdurttuğu İnkilâp Gazetesi'nde, (eniştesi) Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile birlikte yazmaya başlayan Burhan Belge'ye aittir. Gazetenin yayın politikası, SCF'nin temsil iddiasında olduğu politikaları, liberal söylemi eleştirmek ve İnönü'nün çizdiği çerçevede devletçilik yönünde fikirleri beyan etmektir. Bu meyanda, SCF'nin kurucularından Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin (Yurdakul) ve Reşit Galip'in aynı zamanda Türk Ocaklarının ileri gelenlerinden olması ve Ocaklar ile SCF arasında bu üst-düzey bağlantı dışında, pek çok ildeki Ocak teşkilatı mensupları ile SCF arasında güçlü bir duygu birliği oluşmaya başlamış, bu durum da, Türk Ocakları başkanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver)'i de bir şekilde tartışmaların odağına oturtmuştur. Bunların ilkini, Hamdullah Suphi'nin Akşam gazetesinde yayımlanan bir makalesi sebebi ile Burhan Belge yazmış ve Hamdullah Suphi'yi "liberallerin sesi" olmakla eleştirmiştir. Belge, "Hamdullah Suphi Bey'e Açık Mektup" başlığı ile kaleme aldığı iki ayrı makalesinin 14 Eylül 1930 tarihli olanında:

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.