18 Şubat 2011 Cuma

"Sahiplenmeyeceksin..."

Hz. Peygamberin sünnetine uymakta çok "titiz" olduklarını her fırsatta "fizikî ibadetlerinde" sergileyen kimi müslümanlar, Hz. Muhammed'in ağzından; "Refah içinde yaşamayın, ya da zengin olmayın!.." gibi bir söz duymadıklarını, bu yüzden de zekatı verilmek şartı ile müslümanların kendilerine ait(!) zenginliklerini, kendi nefslerinin her türlü dünyevî refahı tatması yolunda sarfetmelerinde bir beis olmadığını söyleyip duruyorlar...

Hz. Peygamberin sünneti deyince, O'nun ibadetler ve dünyevî olaylar karşısındaki tutum ve davranışlarını ve hatta söz ve düşüncelerini anlıyorsak, bu müslümanlara şunları hatırlatmak isteriz ki; daha Hz. Resulullah'a gelmeden evvel, Kuranı Kerim'in hiç bir ayetinde Allahû Teâlâ, "namaz kılmayanlara" lanet okumamış ama "namaz kılıp da, fakir fukaranın hakkını gözetmeyenlere" lanet okumuştur! Buna en güzel örnek de, Maun suresidir. Merak eden açar, okur.

Gelelim zenginlik meselesine...

Devamını gör...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Kâğıttan Kaplanlar ve Tırmık Atan Kediler

Süheyl Batum'un TSK hakkında başlattığı "kâğıttan kaplan" tartışması, medyanın her kanadında genişleyerek tartışılmaya devam ediliyor. Milli vicdanın vazgeçilmez ve tartışılmaz  mukaddeslerinden olan bu "ocak" hakkında Batum'un sözleri ile başlayan bu tartışma, her şey bir yana, bu ocak hakkında ne düşündükleri herkesce malûm olan kimi siyasi zevatın eline, sözde yeni bir koz(!) daha vermiş oldu. Her fırsatta bu kurumu, sırf  "Mustafa Kemal'in ordusudur" diyerek yıpratmayı kendilerine vazife edinenler, başlatılan bu tartışma ile ne olduysa, şimdi birdenbire askeri savunmaya(!) soyunur oldular.


Liberal Demokrasilerin vazgeçilmez şiarlarından biri olan "dokunulmadık hiç bir kişi ve kurum kalmasın!" anlayışı ile millet nezdinde itibarı olan ne kadar milli sembol, kurum, sağ ya da ölmüş kişi varsa, "tartışıyoruz işte!" denilerek, arsızca ve alenen "taciz" edilirken, buna bıyık altından gülüp, el altından destek verenlerin, şimdi aynı arsızlıkla, bir çirkef haline getirdikleri kendi siyaset sofralarına bu durumu meze yapmaya kalkışmalarını anlamakta zorlanmıyoruz da, "hırsızın suçluluğu kadar", malına sahip çıkamayan mal sahiplerinin "suçluluğu" sorgulanınca, düşünmeden feveran edip ortaya atılanların durumunu anlamakta doğrusu çok zorluk çekiyoruz. Tamam, kol kırılsın ama yen içinde kalsın, diyorsunuz da, derdimiz, çabamız; o kol bir daha kırılmasın, kırıldı ise de bir an önce tedavi edilsin de, kangren olmasın diyedir.

Devamını gör...

4 Şubat 2011 Cuma

Pentagon'un Haritası ve Türkiye'de Neden Devrim Olmaz?

Arap ülkelerindeki malûm hareketlenmeler, gerek dünyada ve gerekse ülkemizde gündemin ilk sırasını işgal etmeye devam ediyor. Bu ayaklanmalarla ilgili yapılan bütün değerlendirme ve analizler, bölge ülkesi olması nedeni ile konuyu ister istemez, benzer bir durumun Türkiye'de de yaşanıp yaşanamayacağı noktasına getiriyor. Bu konuyu farklı açılardan ele alan bir çok makale kaleme alınmış olmasına rağmen, Açık İstihbarat sitesinde yayınlanan aşağıdaki makalenin, içeriğinde yer alan saptamaların dikkate alınmaya ve dikkatle okunmaya değer olduğu konusunda, zannederim okuyucu da benimle hemfikir olacaktır. Bu konuda çalışma yapmak isteyenler için de önemli ipuçları verdiğine şüphe olmayan bu makaleyi, düşünen beyinlerin dikkatine sunuyorum: 

Pentagon'un Haritası ve Türkiye'de Neden Devrim Olmaz?

Devamını gör...

3 Şubat 2011 Perşembe

Mısır'da neler oluyor?

En kestirme cevabı, yine karikatür dili ile Clay Bennet veriyor: "Otokrasi" yıkılırsa, ya "Teokrasi" gelecek, ya da "Demokrasi!"... Ama belirtmeye gerek var mı, tabii ki, "Liberal Demokrasi!.."





Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.