24 Kasım 2009 Salı

HABERİNİZ OLSUN!

Şereflerini ve haysiyetlerini dünyalıkla değiştirmeye amade olanlara duyurudur:

BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedirler.

Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HAKİM (GÖRÜNEN) GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.

Devamını gör...

23 Kasım 2009 Pazartesi

"SADAKAT" AMA HANGİ DAVAYA?

"Bu yazı; vatanlarına karşı kendilerini borçlu hisseden ve bu bakımdan takdir edilmesi gereken genç insanların iyi niyetlerini istismar eden ve gerçek niyetlerini ustalıkla gizleyerek, Türk gençliğinin gücünün asli görevlerini yerine getirmesini engelleyenlere karşı Türk gençlerini yeniden düşünmeye davet eden bir sesleniştir."



Sözüm, akılları bloke edecek kadar güçlü bir etki yapabilen, vatana ve millete sadakatı, bir partiye, bir siyasetçiye sadakatle bir tutabilen bu yapının "mağdur"larınadır! 

Söyleneni değil söyleyeni eleştirmek bu sendromun en bariz belirtilerindendir. Bu şuna benzer ki; insan vücudunu hasta eden şey kendisi değil, o vücuda giren mikroptur. 

Şimdi hemen sormak lazım: Hastalıkla mücadele hastayla mücadele anlamına nasıl gelebilir?

Bu bakımdan, söylenenlerin ne olduğuna bile bakmaksızın, söyleyene derhal hakaret etmek, söz konusu vatan olduğunda daha bir yıkıcı ve yaralayıcı olmaktadır. O halde; burada söyleyeceklerim ne şahsıma bir menfaat sağlamak için söylenmiş, ne de bir parti ya da bir grubun menfaati için söylenmiş sözlerdir. Sadece ve sadece vatan ve milletin menfaatini gözetmek için söylenmiş sözlerdir.

Gelelim sadede:

Devamını gör...

BUNU DA UNUTMADIK!

(Arada bir hafıza tazelemek gerekiyor ki, bizi bugünkü yaşadıklarımıza muhatap kılanları unutmayalım...)

Bugünkü gazetelerden bir haber:

Seçimden sonra her sıkıştığında verdiği destekle AKP’yi kurtaran MHP’ye eleştirilerin artması üzerine Mehmet Şandır, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, ” Kimse MHP’yi sopa olarak görmemeli “ demiş...

Mehmet Şandır’ın Hürriyet’te ” Sopa değiliz “ başlığıyla yayınlanan Süleyman Demirkan imzalı haberi şöyle:

Referandum konusunda AKP’ye verdiği sürpriz destekle gündeme gelen MHP’nin Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, AKP’ye öfke duyanların MHP’yi sopa olarak kullanmak istediğini savundu. *

" Milletin AKP’ye öfkesinin sözcüsü olmak istemiyoruz “** diyen Şandır, şunları söyledi:

Devamını gör...

17 Kasım 2009 Salı

Herkesin Türkiye’ye ihtiyacı var bir Türklerin yok!

.

Kabul etmekte kimsenin bir tereddüdü olamayacağı bir şey varsa o da dünyanın en güzel, en kıymetli ve buna karşılık da en çok göz dikilen, sahip olunmakta hemen bütün dünyanın can attığı, şu Gazi Anadolu'muzun bu mübarek topraklarının değerini; öyle görünüyor ki en az anlamış olan bizleriz!

Yine de ne mutlu ki, artık bu memlekette, bu vahim ve derin uykudan büyük bir silkinişle bir an önce uyanmak gerektiğinin farkına varmış olan insanlar var ve sayıları da her geçen gün biraz daha artıyor!

Biliyoruz ve artık eminiz ki, pek yakında bu milletin öz evlatları birbirine kaynaştıkça, önünü hiç bir bendin, hiç bir setin ve hiç bir kuvvetin kesemeyeceği, coşarak ve çağlayarak ilerleyen kutsal bir sel haline gelecek ve düşmanlarını mahvetmeden de durulmayacaktır. Coşkunluğu günbegün artan ve eninde sonunda düşmanını mahvedecek ve kahredecek bu milli selde bir damla olma şerefine nail olabileceklere şimdiden ne mutlu diyor ve Yeniçağ Gazetesi'nin değerli yazarlarından Sayın Hasan Demir'in makalesi ile sizleri başbaşa bırakıyorum:

Devamını gör...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Amerikan gerçeği - Zeitgeist Belgeseli...

Adına "küreselleşme" denilen, rengârenk boyanıp, süslenen ve ona karşı çıkanların "gericilikle" ve "dünyayı anlamamakla" itham edildiği, onu reddetmenin "içine kapanmacı bir ulusalcılık/milliyetçilik" olduğu iddiaları defalarca, malûm medya vasıtaları ile hemen her gün adeta gözümüze sokulurcasına tekrarlanıp duran,  21. yüzyılın o en kutsal yalanını daha iyi anlayabilmek için...

Buyrun; size işin gerçek yüzünü gösteren 15 dakikalık kısa bir video:



Alternatif Link:

sinema - fragman - amerikan gerçeği - zeitgeist belgeseli | izlesene.com

Devamını gör...

6 Kasım 2009 Cuma

TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKES...

.

Bir milletin unsurları içinden bazılarını seçip "ötekileştirmek" emperyalist zihniyetin çokça başvurduğu bir yoldur. Ve aynı yolu izleyerek Türkiye'nin de içten parçalanmaya çalışıldığı bir gerçektir. 

Bu anlamda, planlarının ilk aşamasında yapmak istedikleri ve bizlere söyletmek istedikleri şey şudur: "Kürtler!". 

Yani hepsi, yani ne kadar Kürt varsa tamamını kapsayacak bir nefret ve dışlama! 

Böylece, DTP/PKK'nın bütün Kürtleri temsil ettiğini ve bütün Kürtlerin tamamının "bölücü" ve PKK sempatizanı olduğunu otomatikman kabul etmiş olacak ve ona göre "onlar"a hasmane bir tavır içine girmiş olacağız. 

İçine girmemiz istenen tutum budur! 

Bu oyuna gelmemek gerekir. Bu işte suçlu olan kim veya kimlerse onları konuşacağız. "Kürtler"...diye başlayan cümleler kurmayacağız ve emperyalistler ve onların işbirlikçilerinin ekmeğine yağ sürmeyeceğiz.

Tabi, şimdi burada şu hataya da düşmemek lazım. Türk vardır, bir Türk ırkı da vardır ve Türkler tarihin en eski ve en köklü bir milletidir ve sosyolojik anlamda çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, çok geniş bir ailedir.

Devamını gör...

1 Kasım 2009 Pazar


Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.