26 Eylül 2009 Cumartesi

UNUTULMUŞ BİR VATANSEVER: ABDÜLKADİR KEMALİ

Orhan Kemal'in Babası Abdülkadir Kemali Bey'in Anıları


1900`lerin başı... Büyük Osmanlı İmparatorluğu topraklarını yitirmekte. İktidarını yitirmekte. Devletin memurları, yetkilerini ceplerini daha çok doldurma yönünde kullanmakta, eşkıyayla işbirliği içinde küçük servetlerin peşine düşmüş...

Hukuk mektebini pekiyi ile bitirmiş Abdülkadir Kemali, adında bir genç, hiç de nahif olmayan idealizminin peşine düşmüş, inatla savaşmakta. Hukuktan, adaletten başka, dürüstlükten, insanlıktan başka bir değer tanımıyor. Vatanını silahla savunan bir yurtsever Abdülkadir Kemali... Ama onun asıl savaşı, insani değerlerin, hakkın, adaletin korunmasını hedefliyor.

Büyük yazarımız Orhan Kemal`in babası olan Abdülkadir Kemali Bey, deneyimlerinin yarınlara ışık tutacağının bilincinde bir aydın olarak o günleri kayda geçirmiş. Torunu Işık Öğütçü, titiz bir çalışmayla anıları düzenledi ve bize sundu.

Yazılı-sözlü tarih hazinemize büyük bir katkı olan ve uzun zamandır beklenen elinizdeki kitap, Orhan Kemal`in yazarlık yeteneğinin kaynağını da gözler önüne seriyor...

                         * * *

İSTİKLÂL HARBİMİZ VE ÇANAKKALE SAVAŞININ BİLİNMEYEN YÜZÜ

Bu büyük vatanseverin anılarından aldığım şu pasajları okuduğunuzda, Çanakkale'de askerimizin neden günde bir-iki öğün hoşaf, ekmeğe mecbur bırakıldığını hayretle göreceksiniz. Abdülkadir Kemali'nin anılarında o zamanları daha iyi anlayacaksınız.

Çanakkale’ye geldiğimiz zaman Çimenlik bataryasına götürüldük. Oradaki asker koğuşlarına yerleştirildik. Birer ot minder ve birer battaniye verdiler. Üç koğuşa ayrıldık.

Devamını gör...

16 Eylül 2009 Çarşamba

BATAN BİR GÜNEŞE YÜZÜNÜ DÖNENLER

Evet, netice olarak şunu söyleyebiliriz: 

BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedir.

Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HÂKİM ('GÖRÜNEN') GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.

Devamını gör...

10 Eylül 2009 Perşembe

BİZ KİMİZ?

"Bugün internette bir makalaye yorum yapan bir vatandaşın, yaptığı yorum sonunda, "biz kimiz" sorusunu sorup, verdiği cevabı (bir kaç düzeltmeyle) dikkatlerinize sunuyorum."

Bizler, bütün dünyaya karşı varolma mücadelesi veren ve bunu başaran; hızı ancak işbirlikçi hainler tarafindan kesilen ve yalnızca arkasından vuranlar yüzünden zaman zaman tökezleyen; soylu bir milletin evlatlarıyız.

Bakınız, Çanakkale'ye, bizi yok etmeye çalışan, acılar yaşatan, nihayetinde; topraklarımızda yatan düşman askerlerine bile sahip çıkan bir MİLLETİZ. Ayrı dinlerde olsak bile, ALLAH'ın yarattığı insanı; İNSAN olduğu müddetçe sever; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENİ kardeş biliriz.

...

Devamını gör...

9 Eylül 2009 Çarşamba

SOROS FOLLUĞUNUN CİVCİVLERİ

Bilmem hiç dikkat ediyor musunuz, memleketin gidişatından endişe duyarak milliyetçi forum sitelerinde bir araya gelip dertleşen insanların arasına, sanki onlardan biri imiş gibi karışıverip de, milli değerlerin alenen ayaklar altına alınmasına itirazlarını dile getiren ve”Türk”lükten, milliyetçilikten bahsedenlerin mesajlarından duydukları rahatsızlıkları; (sureti haktan görünerek) “ortamı germeye gerek yok” klasik şablonuyla, ifade eden ve tartışmanın yönünü değiştirmeye çalışan bir takım tipler var. Bunları gördüğünüz anda, bilin ki, bunlar Soros’un folluğuna konulmuş yumurtalardan yeni çıkmış civcivlerdir. Şablon cümle hep aynıdır: “Ortamı germeye gerek yok!”

Devamını gör...

8 Eylül 2009 Salı

ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİNE...

Daima büyük çilelerle imtihan edildiğine tarihin defalarca şahitlik ettiği bu büyük millet, uğradığı ölçüsüz alçaklık ve kalleşliklere kurban verdiği her yiğit evladının şehadeti ile, hem ebediyete kadar daima başı dik ve hür bir millet olarak yaşamaktan asla vazgeçmeyeceğini bütün dünyaya bir daha ilan ediyor, hem de şeref ve haysiyeti için başka hiç bir milletin ödemeye cesaret edemeyeceği bedelleri, bütün acılarını içine gömerek, gerektiğinde derhal ve fazlası ile ödemeye daima hazır olduğunu da bilfiil ispat ediyor!


Artık sizler de bu ispat ve ilan'ın şerefine o büyük acınızla nail olanlardansınız.

Ne mutlu size ve ona ki, vatanına milletine kurşun sıkarak ölmedi!
Ne mutlu size ve ona ki, düşmandan kaçarken sırtından vurulmadı!

Şehitler için; "onlara ölü demeyiniz" müjdesi veren mukaddes kitabımızı imanımıza kılavuz ederek, böyle büyük acılar karşısında bile bizleri dik tutan Yüce Allahımıza binlerce hamd eder, yürekleri hepimizden çok daha fazla dağlanan sizlere ve yakınlarınıza tekrar tekrar sabrı cemil niyaz ederim.

Selam, saygı ve hürmetlerimle...

Devamını gör...

VATANDAŞ GÖZÜYLE "AÇILIM" VE "KARDEŞLİK"

.

"Pırt Açılımı"

"İdaresine talip olup vatandaşından yetki aldığınız memleketin menfaatlerini bir kenara bırakarak, şunun bunun talimatlarıyla bu ülke hakkında verilmiş kararları uygulamaya başlarsanız, hem kendinizi hem de bu memleketi rezil edersiniz. İşte sizin "açılımınız", işte vatandaşın açılımı!"

Devamını gör...

6 Eylül 2009 Pazar

"KARDEŞLİK" MESELESİ VE BAZI HATIRLATMALAR

.

"Doğru siyaset", şüphesiz ki, olacağı olmadan, geleceği daha gelmeden öngörebilmek ve olayları kendi hedefine hizmet edecek şekle sokabilmek sanatıdır. Bilgisizce ve hissiyata dayalı tepkiler vererek olaylara müdahil olunabileceği düşüncesinin adı da, siyaset değil, olsa olsa günü kurtarabilmek telaşının bir tezahürü olabilir.

Yoktan yaratılan bir "sorun"u "biz zaten kardeşiz" diye söze başlayıp, ardından da taviz üzerine taviz vererek çözebilmenin dünyada bir örneği daha yoktur.

Buyrun size tarihten bir kaç satır:

Devamını gör...

4 Eylül 2009 Cuma

Lider Kimdir?

.

(Hızla değişen, (ya da değiştirilen) gündem sadece siyasetle sınırlı kalmıyor. Siyasetin yanısıra tarihimiz ve kültürümüzle de ilgili doğru bildiğimiz ne varsa hepsine, bozmak, kafa karıştırmak için el atılıyor! Bu anlamda, Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal'den sonra bir lider bulamamanın sıkıntısını yaşıyor. Yaşamakla da kalmıyor, "Lider" diye ortaya çıkanların hali de bu makalenin önemini daha bir artırıyor.)

İngiliz gazeteci, Sîna dağında karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar:


“Sence lider kimdir?”

Bedevi “bir târif yapmak yerine, bir hikâye ile sorunuza cevap verebilir miyim?” der.

Gazeteci “Elbette, anlat hikâyeni” diye cevaplar.


Bedevi anlatır:

Devamını gör...

Beyin gücü ve konformizm!

.

Günümüz dünyasında gelişmiş toplumlardan değil, insanına ve onun zihinsel gücüne yeterli değeri vermeyi öğrenmiş ya da öğrenememiş toplumlardan bahsedilebilir. Zengin ve bol kaynaklara sahip olmak, toplumların kalkınması için gerekli ancak yeterli değildir. Zira bugün dünyada “en etkin” ve “en güçlü” olan memleketler; kaynakları zengin olan ülkeler değil, toplumsal aklını en iyi organize eden ülkelerdir. Bireysel, toplumsal ve örgütsel olarak beyin potansiyelini kullanmayı öğrenmek, başarılı olmanın en önemli gerekleri arasında yer alır.



Bir örgütün başarısı, üyelerinin toplam beyin gücünü, finansmanını ve zaman kaynağını amaçlarına uygun biçimde kullanmasına bağlıdır. Bu üç unsur arasında en önemli olanı, örgütün sahip olduğu beyin gücüdür. Beyin gücü örgütte çalışan insanların bilgi, deneyim, girişim ve örgütlenme yeteneği ile yönetim kabiliyetlerini kapsar. Finansman kaynağı, zaman veya diğer üretim faktörlerinin varlığı, beyin gücü olmaksızın hiç bir anlam ifade etmez. Zira örgütlerin her türden para hareketleri, teknolojik gelişme ve uygulamaları aktif veya pasif, rasyonel veya irrasyonel, etkili ya da verimsiz kullanılabilmesi, sahip olunan beyin güçleriyle yakından ilişkilidir.


Babası, Sony İmparatoru Akio Morita’ya şöyle tavsiyede bulunmuştu:

Devamını gör...

1 Eylül 2009 Salı

Müslüman Saati

.

.
*(Batılı yaşam tarzı ile kendi eski yaşam tarzımızı, "güne başlayış ve bitiriş zamanları" ile değerlendiren ve ilginç sonuçlara ulaşan merhum Ahmet Haşim'in ilgi ile okunacağını düşündüğümüz bir makalesi)

İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. “Saat”den kasdımız, zamanı ölçen âlet değil, fakat bizzat zamandır.

Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre dinden, ırktan ve an’aneden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat üslûbuna göre de “saat”lerimiz ve “gün” lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin ederdi.

Devamını gör...

ŞİMDİ DE BU PALAVRALAR!

Apo'nun "beraber kurtardık" palavrası!.


Milletimize adeta zorda kabul ettirilmek istenilen garip bir dayatma var!.. “Kurtuluş Savaşı’nı beraber yaptık!..” sloganı yayılmak isteniyor.. Bunu hem Ankara’dakiler yapıyor, hem de Apo mahreçli PKK kaynakları!..


Ankara’dakiler hem de aralarında omzu kalabalık saf yetkililer de dahil, “dedelerimiz koyun koyuna şehitlikte” muhabbetine pek meraklılar! O kahraman şehitlerin etnik kimliklerini vurgulayıp sanki “Kurtuluş” ta iki ayrı millet varmış intibaı vermek doğru mu?!.. Apo ve çetesi bunu bilerek yapıyor... Onların stratejisyenleri (Batı) böyle bir dayatma geliştirip ellerine tutuşturmuştur... Apo da bu çerçevede sallıyor (Ortak vatan Türkiye-Kürdistandır(!) Kurtuluş Savaşını Türk-Kürt birlikte yaptı, birlikte kurtardık) diyerek kafasına göre Kurtuluş Savaşı üretiyor!..


Bu sözleri doğru değil, hesap kitap ortada..


Araştırmacı Gökçe Fırat’ın çalışması var... Buna göre Kurtuluş Savaşı sırasında verilen şehitlerle ilgili yöresel ve rakamsal bilgiler şöyledir..
Bunlar, yani "Kürtçülük" yapanlar belirli bir guruptur ve biz daha kurtuluş savaşımıza başlamadan önce İstanbul'da dış destekli bir Kürt Klübü kurarak bu yönde faaliyetlerine başlamışlardır ki, bu faaliyetlerin kökü 1800'lü yılların başına kadar da uzanır ve kaynağı yine aynı guruptur.

Bu noktada, Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın bir İngiliz kaynağından aktardığı bir bilgi çok dikkate değerdir. Bu kaynak; "PKK'nın basıp, katliam yaptığı köylerin en dikkat çekici özelliği, tarihteki ermeni olayları sırasında ermenilere karşı en çok direnen köyler olmasıdır!" diyor.


Kökenlerinin Kürt oldukları dahi şüpheli olanların, dışardan destekli hıyanetlerinin baş amacı; bizi Türkler ve Kürtler olarak iki keskin çizgiye ayırarak karşı karşıya getirmektir. Bunu unutmayalım. Bu ihanet şebekesinin her türlü silahlı/silahsız propagandayı rahat rahat yapmasına göz yuman bir idarenin zaafları Türkiye Cumhuriyeti'nin güçsüz olduğu görüntüsünü vermiş ve bir takım insanlar güçlü olanın yanında görünmek gereğini duymuşlarsa, bu sonucun müsebbibi en başta onlara bu cesareti veren bu idaredir.

Devletseniz gücünüzü ortaya koyacak ve devlet gibi davranacaksınız! Bunun başka yolu yoktur!


...

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.