16 Eylül 2009 Çarşamba
BATAN BİR GÜNEŞE YÜZÜNÜ DÖNENLER
Evet, netice olarak şunu söyleyebiliriz:
BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedir.
Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HÂKİM ('GÖRÜNEN') GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.
Görmesini bilen gözlerin ibretle takip ettiği "İLAHİ ADALET", yeryüzünde olmadık fesadı çıkararak kendilerine menfaat sağlamayı gaye edinenlerin vücuda getirdikleri o sözde "MEDENİYET”lerin bin türlüsünü, onca güçlerine rağmen, yerden yere çalmış, hâtta yerin ta dibine geçirmiştir. İnsanlık tarihi bu (sözde) güçlerin hikâyeleri ile doludur. Hak ve adalet anlayışına dayanmayan hiç bir güç, gücünün büyüklüğü ne olursa olsun ayakta kalamamıştır.
Allah'a meydan okuyan ve O'na; "ordularını al gel de istediğin yerde savaşalım" diyecek kadar gücünden gururlanan ve O'na ok atabilmek için kule yaptıran Nemrut'a Yüce Allah "ordu olarak" bir "topal sineği" yeterli görmüştü. Ve Nemrut, burnundan girerek beynine ulaşan o "topal" sineği durdurabilmek için kafasını tokmaklata tokmaklata geberip gitmişti...Bugün de hak ve adalet yolundan saparak güçlerini insanlık dışı kullanmaya kalkanların sonları sanki Nemrut'un sonundan farklı mı olacak!?
Bin türlü eziyet ve yokluk içinde kıvranmaya mahkûm edilenlerin hak ve adalet yolunda gitmekte sebat etmeleri işte bu gerçeği iyi bildikleri içindir. Şereflerini ve haysiyetlerini dünyalıkla değiştirmeye amade olanlara duyurulur!
Mazlum milletlerin kanlarıyla beslenmeye alışmış olan o dayandıklarınız ve güvendikleriniz, bir gün ansızın ve hiç beklemediğiniz bir şekilde yok olup gideceklerdir!
Haberiniz olsun!..
...
BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedir.
Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HÂKİM ('GÖRÜNEN') GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.
Görmesini bilen gözlerin ibretle takip ettiği "İLAHİ ADALET", yeryüzünde olmadık fesadı çıkararak kendilerine menfaat sağlamayı gaye edinenlerin vücuda getirdikleri o sözde "MEDENİYET”lerin bin türlüsünü, onca güçlerine rağmen, yerden yere çalmış, hâtta yerin ta dibine geçirmiştir. İnsanlık tarihi bu (sözde) güçlerin hikâyeleri ile doludur. Hak ve adalet anlayışına dayanmayan hiç bir güç, gücünün büyüklüğü ne olursa olsun ayakta kalamamıştır.
Allah'a meydan okuyan ve O'na; "ordularını al gel de istediğin yerde savaşalım" diyecek kadar gücünden gururlanan ve O'na ok atabilmek için kule yaptıran Nemrut'a Yüce Allah "ordu olarak" bir "topal sineği" yeterli görmüştü. Ve Nemrut, burnundan girerek beynine ulaşan o "topal" sineği durdurabilmek için kafasını tokmaklata tokmaklata geberip gitmişti...Bugün de hak ve adalet yolundan saparak güçlerini insanlık dışı kullanmaya kalkanların sonları sanki Nemrut'un sonundan farklı mı olacak!?
Bin türlü eziyet ve yokluk içinde kıvranmaya mahkûm edilenlerin hak ve adalet yolunda gitmekte sebat etmeleri işte bu gerçeği iyi bildikleri içindir. Şereflerini ve haysiyetlerini dünyalıkla değiştirmeye amade olanlara duyurulur!
Mazlum milletlerin kanlarıyla beslenmeye alışmış olan o dayandıklarınız ve güvendikleriniz, bir gün ansızın ve hiç beklemediğiniz bir şekilde yok olup gideceklerdir!
Haberiniz olsun!..
...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Çarşamba, Eylül 16, 2009
Etiketler: Batı Medeniyeti ve Türkler
Posts Relacionados
0 yorum:
Yorum Gönder