Haber şu:
Barakada yaşıyordu. Muğla'nın Milas İlçesi'nde oturan Kore gazisi Muharrem Topçu (80), terk edilmiş bir restoranın baraka benzeri bölümünde ölü bulundu. Kimsesiz Kore gazisinin üç gün önce yaşamını yitirdiği anlaşıldı. Bir deri bir kemik kalan gazinin, açlıktan, takatsiz kaldığı için ölmüş olabileceği belirtildi. Milas- Bodrum Karayolu'nun 3. kilometresindeki terk edilmiş bir restoranın baraka benzeri kısmında yaşamını sürdüren Kore gazisi Muharrem Topçu, günlerdir maaşını almaya gitmeyince arkadaşları eve giderek buldu
7.11.2009 / HÜRRİYET GZT.
Bir önceki yazımızda değindiğimiz konuyla ilgili, çoktan unuttuğumuz bir haberi yeniden hatırlatmak adeta farz oldu.
Bırakın müslüman olmayı,
insanlıktan birazcık nasibi olanın bile içinin kaldıramayacağı bir haberdir bu!
Hemen yanıbaşımızda yaşayan ama kimseye yalvarıp el açmadığı, dilenmediği için kimse tarafından umursanmayan, göz göre göre, çaresizce ölüme giderken bir Allahın kulunun dahi haberi olmadan, aylarca, günlerce açlıktan kıvrana kıvrana bir ölüm!
Bir kapısını çalan, bir hatırını soran dahi olmadan, kimsiz, kimsesiz...
Ne garip değilmi?
Tıpkı Yunus'un dediği gibi:
"Bir garip öldü diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Böyle garip bencileyin..."
* * *
Bir zamanlar mutlaka ki, taşı sıksa suyunu çıkaracak bir delikanlıydı...
Emir geldi, Kore'ye gitti,
Dünyanın bir ucuna...
Şikayet de etmemiştir mutlaka,
Ölürse ölecek, kalırsa gazi olacaktı.
Ama her ne olursa olsun vatanına, bayrağına, şerefine namusuna bir halel getirmeyecekti.
Bir Türk evladı olarak üstüne ne yüklenmişse sessizce kabullendi.
Tıpkı kendinden önce babalarının atalarının yaptığı gibi...
Ölmesi gerekiyorsa ölecekti!
Yok ölmez kalırsa da yarı aç, yarı tok yaşamaya çalışacaktı.
Tıpkı kendinden öncekiler gibi...
Yüzyıllarca bu toprakların her türlü külfetini çekip de zerrece olsun nimetinden bir nebze olsun tadamamışlar gibi...
Bunu bir kader belleyip boyun bükenler gibi...
Allahsızca, kitapsızca, bunlar gibi, adam gibi adamların kanını ciğerini somurarak mallarına mal, makamlarına makam katıp da böyle manzaralara sebeb olanların dağlar kadar birikmiş veballeri elbet bir gün kendilerine ödetilecektir!
Tıpkı, kendisi de bir öksüz ve yetim olarak büyümüş olan Hz. Peygamberin;
"Öksüzün ahı arşı titretir!" diye buyurduğu gibi.
Anayurdu Anadolu'unun her türlü mihneti sırtlarına sarılmış ama nimetinlerine el uzatmalarına asla müsaade edilmemiş öz evlatlarının ahı da elbet bir gün arşı titretecek ve soysuz saltanatlarının iğreti tahtlarında arsızca sefa sürenlerin saltanatları elbet bir gün nihayete erecek, şu garip gureba ahlarının ahrete havale edilme çaresizliğine son verilecek günler ise mutlaka ki gelecektir!
...
0 yorum:
Yorum Gönder