8 Nisan 2014 Salı

Halkın tercihine saygı duymak?..

Yabancı basının gözünden balkon konuşması

* * *

Bir seçim dönemini daha geçirdik ama görmediğimiz rezillik de "hamdolsun ki" kalmadı! Milli iradenin tezahür yolu olan vatandaş oylarının nasıl ve hangi rezil oyunlarla ve nasıl yüzsüzce gasp edildiğine bu defa daha da açık bir şekilde şahit olduk.

“Her iki kişiden biri” yalanı ile muhaliflerini ümitsizliğe düşüren sinsi bir propaganda tezgâhının nasıl işlemekte olduğunu bir kere daha ama bu sefer bütün açıklığı ile görme fırsatı bulduk.

İşin daha da vahim tarafı, vatandaşın hakkını arayabileceğin bir mercii de kalmadı!
Baştaki zat, kafası attı mı anayasa mahkemesi dahil hiç bir mahkemenin kararını takmadığını, takmayacağını ulu orta beyan etmekten bile artık çekinmez oldu!
İstenmeyen bir karar verenin "paralelci" damgası yemesi an meselesi!  
Yani, mahkeme, kendi yanlarında ise mahkeme.
Hakim, savcı kendi yanlarında ise hakim, savcı!
Yani?
"Benim savcım, benim hakimim, benim valim..."
Yani?
"O da benim..., bu da benim!..
Kısacası:
"Ya benimsiniz, ya toprağın!.."

Fakat şu nüansa da dikkat:
"Ondan yana olmak" onu tatmin etmiyor!
Koluna taktığı bir saat gibi, ayağına giydiği bir çorap gibi kayıtsız şartsız onun olacaksınız!

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.