10 Nisan 2019 Çarşamba

31 Mart vak'ası ve "kahraman-ı hürriyet türedisi" Enver Paşanın ettikleri

Tarihe "31 Mart Vak'ası" olarak geçen ve II. Abdülhamid Han'ın halli ile sonuçlanan hadise, bu konuya ilgi duyanların malumudur. İçerisinde bugün bile birçok karanlık nokta barındıran bu hadisenin içinde yaşamış tanıklarından emekli paşa Mustafa Turan'ın "Elli Beş Yıldır Esrarı Milletten Gizli Kalmış Olan Taş Kışlada 31 Mart"  başlığı ile 1964 yılında yayınladığı hatıratı, bu konuda birçok karanlık noktaya ışık tutuyor. İnsanımıza "irticai bir ayaklanma" olarak sunulan bu karanlık olayın kendisinden sonraki tarihi nasıl şekillendirdiği başlı başına bir yazı dizisini hak edecek kadar önemli hiç şüphesiz ki. 

Fakat biz burada, bu hatırat sayesinde, olayların tam göbeğinde yer alan Enver Paşa'nın o günkü tutum ve davranışlarının da ilginç bir şekilde bu vesile ile tespit edildiğini görüyoruz. Maksadımız yine aynı; onu Mustafa Kemal ile mukayeseye kalkışarak, M. Kemal'i milletin gözünden düşürmeye çalışanların bu uğurda sarf ettikleri gayretlerin ne denli temelsiz olduğunu ortaya koymak. Adaleti kısaca "eşyayı ait olduğu yere koymak olarak" tanımlarlar eskiler. Bizim de yapmaya çalıştığımız bu. Şimdi geçelim ilgili kitaptan alıntıladığımız o bölümü okumaya:

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.