26 Nisan 2022 Salı

Ve yangın çıktı...

 

Sevgili arkadaşlar, 

Her yıl tekrarlandığı gibi, Ermeni diasporası bu yıl da yine "Ermeni soykırımı" yalanı ile ortalığı velveleye verdi. 

İşin aslının ne olduğu, bütün vicdan ve iz'an sahiplerince bilindiği halde, diaspora "bir şeyi kırk kere tekrar edersen, o iş sahileşir" düsturu gereğince, yalanlarını tekrar etmeye devam ediyor. 

Bu yalanın yayılmasından fayda sağlamayı umanlar sadece "diaspora" değil elbette. Bu durumu kendi dış politikalarında bir koz olarak elde tutmayı gerekli bulan kimi devletler de, onların bu yalanını hayatta tutmak için elbette "gereğini yapmaktan" geri durmuyorlar! Etnik ayrışmayı körükleyici bu ve benzeri yalanlarla geçmişteki hınçlarını diri tutmaya çalışan "etnikçi organizasyonların" bildikleri ama "kullandıkları etnisiteye mensup" bir çok kimsenin "duygusal nedenlerle" uzak durarak "pasif destek" verdikleri bazı gerçeklerin, nihayetinde "faturayı" o etnisiteye ödetecekleri ise, tarihi bir gerçeklik! 

Bu nedenle, "kendilerini sağlama almış" diasporacılara söz söyleyerek nefes tüketmenin bir faydası yok! Öyle ise, ben "duygusal nedenlerle" bu gerçeklere "pasif destek" verenlere bir hatırlatmada bulunarak sözlerime son vereyim: 

Osmanlının son döneminde İstanbul'da görev yapan ve Balkanlar başta olmak üzere, Osmanlı egemenliği altındaki coğrafyalarda yaşayan kimi farklı etnisiteleri, "Slav milliyetçiliği"ne hizmet için Osmanlıya karşı kışkırtan Rus sefiri Nikolai İgnatiyev, Anadolu coğrafyasında kışkırttığı Ermenilerin kendisinden "daha fazla yardım" istemesi üzerine, onlara şöyle sesleniyor: "Büyük devletler itfaiye gibidir; yardıma gitmeleri için önce YANGIN'IN ÇIKMASI gerekir!." 

Ve dediği gibi de oldu, YANGIN çıktı... 

İyi günler dilerim...


Devamını gör...

3 Mart 2022 Perşembe

Rusya Nereye?...

Maşallah, her konuda (bir başkasına öğretecek kadar) bilgi sahibiyiz. Şu son Rusya-Ukrayna arasında cereyan eden hadiselerde de bunu görüyoruz. 

Şunu net bir şekilde söylemek mümkün ki, Çarlık Rusya'sının hayaletini, Sovyet İhtilali bile ortadan kaldıramadı! Zira, kanlı bir ihtilalle Çarlık Rusya'sını ortadan kaldıran Bolşevikler, çok güçlü geleneklere sahip Çarlık bürokrasinin yerine, aynı güce sahip kendi bürokrasilerini kuramadılar. 

Troçki Rus Devriminin Tarihi’nin girişinde, bunu üniformalı üniformasız köylü kitlelerinin katıldığı ve köylülüğün ağır bastığı bir olgu olarak tanımlar. Oysa diğer Bolşevik yazarlar bu durumu (köylülükten hiç bahsetmeden) "üniformalı ve üniformasız askerler" diyerek geçiştirirler. 

Kısaca, Lenin sonrasında (kendisi de bir Gürcü köylüsü olan) Stalin, devrimin ilkelerini oturtmak için bir çaba içine girmek yerine, (yeni adı Sovyetler Birliği olsa da) "kendi Çarlığını" kurmak yolunu tercih etmiştir. Tıpkı bugün Vladimir Putin'in yaptığı gibi... Yanisi de şu ki, bugünü kavrayabilmek için geçmişin bilgisine hakim olmak gerekir. Bu anlamda, konuya ilgi duyanların bu kitabı edinmelerini salık veririm.


Devamını gör...

Ordular, onun bunun elinde bir ihtiras aleti olmaktan uzak tutulmalıdır



II. Dünya Savaşının en etkileyici fotoğraflarından biri olan bu fotoğraf, dünya savaş tarihinin en büyük tank savaşlarından biri olan ve Alman kuvvetlerinin "Blitzkrieg" (Yıldırım Harekatı) adını verdikleri savaş doktrini kapsamında Sovyetler Birliğine karşı gerçekleştirilen ünlü "Kursk Muhabereleri"nde çekilmiştir.

Rus siperleri üzerine yürüyen yüzlerce Alman tankının yarattığı dehşetin iki Rus askeri üzerinde yarattığı ruh halini bire bir yansıtan bu fotoğrafı önemli kılan diğer bir husus da, Sovyet ihtilali ile başlayan ve dini tümden yasaklamak adına işi kiliseleri kapatmaya kadar vardırmaya kararlı bir rejimin temsilcisi olan Stalin'nin, başlayan Alman saldırıları sonucu, "askerin moralini yükseltmek gerekçesi ile" 7 Ekim 1941'de din yasağını kaldırmasıdır. Resimde, hayatının son anlarını yaşadığını düşünen bu Sovyet askerinin, boynundaki haçı öpmesinin ardındaki hikaye de budur. 

Böyle durumlarda, Atatürk'ün "Milletin hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir." sözünü hatırlamamak mümkün mü? 

Sözümüzü yine onun bir konuşmasından aldığımız şu sözlerle bitirelim:

"TBBM ordusu...şunun bunun elinde ihtiras aleti olmaktan uzaktır."



Devamını gör...

26 Mart 2021 Cuma

ŞÜKRÜ KAYA'NIN ÇAKMAĞI

Mustafa Kemal Paşa'dan devlet adamlığı dersi! İzleyin, siz de şahitlik edin.

Devamını gör...

25 Eylül 2020 Cuma

Tanrı kötülüklere neden müdahale etmiyor?.



Son zamanlarda (madem) "Tanrı denildiği kadar güçlü ise, neden kötülüklere müdahale etmiyor?. " tarzında, sureti haktan görünerek "serzenişlerde" bulunan bir çok okumuş-yazmış "deist-bilimselci" vatandaşımız var. 

"Tahsil ettikleri bilim bakımından" diğerler vatandaşlardan çok daha aydınlık bir kafaya sahip olması beklenen bu vatandaşların, dünyadaki bütün kötülükleri dinin sırtına sararak, "dinsiz ve Allahsız bir hayatın" daha sorunsuz olduğuna iman etmeleri ve bunu da sağlamak gayesi ile, ülke nüfusunun çoğunluğunca bilinçli, bilinçsiz sahiplenilen bir dini aşağılamaya kalkmaları ve bunu yaparken de tutarsız söylemler içine girmeleri, bu sohbetin konusudur. 

Kimsenin dinini veya dinsizliğin, sorun saymak bizim işimiz değildir. Fakat, aydınlık bir kafaya sahip bireyler olarak, ülkesinin sosyal ve kültürel seviyesini yükseltmesi umulan bu kitlenin, bu derece tutarsız akıl yürütmelerine şahit olmak, şahsen beni ziyadesi ile karamsarlığa itiyor. Dilerim, benim de, bir an önce irtifa kazanması elzem olan ülkeme, bu şekilde, karınca kararınca da olsa bir katkım olur. 

Saygı ile...

Devamını gör...

1 Haziran 2020 Pazartesi

ABD fena karıştı!..



ABD, zaman zaman "dünyada eşi benzeri olmayan bir ülke" anılsa da ve aslında bu tanımlama, onun bir "özgürlükler ülkesi" olduğuna dair "gizli bir atıf" içerse de, bu tanımlama bence sadece onun "coğrafi özellikleri bakımından" geçerli sayılabilir. Zira, meselenin iç yüzünü bilenler için (veya sadece W.A.S.P'ın, yani Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan tanımlamasını bilenler için bile...) durum hiç de dışarıdan göründüğü gibi değildir. 

Bu dediklerimizle ne kastettiğimizi, ABD'de neler olduğunu bilmek ve anlamak için, onun kuruluş günlerine gitmek ve onun "founding fathers", yani "kurucu babalar"ının "zihinsel mekanizmaları"nın nasıl çalıştığını iyi özümsemek gerekir. Irk ayrımcılığı, kadını ikinci sınıf insan görme, keskin bir "zengin-fakir" ayrımı vb. gibi ögeleri-deyim yerinde ise-"dibine kadar kullanan" bir zihniyetin, diğerlerini sömürmek üzere kurduğu bu hakimiyeti ilâ-nihaye götüremeyeceği  açıktır! 

Bütün bunlar konusunda bilmeyenlere, ne demek istediğimiz ile ilgili küçük bir fikir verebilmek için, aşağıda ABD tarihinden küçük fakat ilginç bir kaç detay sunalım:

Devamını gör...

21 Mayıs 2020 Perşembe

"Ümmilik" ne demektir?

Devamını gör...

29 Nisan 2020 Çarşamba

"Türk'ün Avrupa'daki varlığı insanların haklarına sürekli bir hakaret" imiş!..

Türklerin zihnen, fikren, dinen ve daha bir çok hususta Avrupa halkları ile ortak bir noktada buluşamadığını, tarihin her aşamasında görmek mümkün. Bu konuda Türkler çok kereler olumlu yönde girişimlerde bulunmuşsalar da, "Avrupalılardan" bir karşılık göremedikleri de bir gerçek. Bunun en son örneğine de "Avrupa Birliği'ne giriş çabalarında" zaten şahit olmaktayız.

İkinci Dünya Savaşı sonrasının harap olmuş Avrupa'sı karşısında nispeten daha derli toplu duran "Atatürk'ün Türkiye'si", Avrupa'nın gözünde bugüne nazaran, şüphesiz çok daha iyi bir yerdeydi.

Avrupa'nın savaşın yaralarını sarmaya başlaması ve Türkiye'nin maalesef ki, cumhuriyetin ilk yıllarında yakaladığı ivmeyi kaybederek gerilemeye başlaması ile, Avrupa'nın gözündeki "saygın mevkiini" de kaybetmiş oldu.

Yani bu noktada şunu rahatlıkla söyleyebilir ki, "Türk sorunu", Avrupa devletlerinin görüş birliği içinde oldukları e nadir konulardan biridir; belki de en başta gelenidir. Tarih boyunca "Türk'e duyulan nefreti" bir çok Avrupalı devlet adamı çeşitli vesilelerle ve küstahça dile getirmekten geri durmamışlarsa da, hiçbiri, adeta bütün bunları bir tek paragrafta "cem eden" Francesco Crispi'ninki (1818-1901) kadar (bence) gerçek meramlarını(akıllarının dibini gösterici bir tarifle tarif edilmemiştir. Sarfedilen söze bakarsanız eminim bana hak verirsiniz. İtalya'nın başbakanlık da yapmış olan politikacılarından Crispi bakın ne diyor:

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.