1980'li yılların başlarına kadar bu memlekette Amerikalılarla ilgili çok yaygın bir rivayet vardı. Denirdi ki, bugün dünya atlasını bir Amerikalının önüne açıp koysan orada Amerika'nın yerini bulup gösteremez!
Bizler ise içten içe bunun oldukça abartılı bir tespit olması gerektiğini düşünür fakat orada burada bunu iştahla dillendirmekten yine de kendimizi alamazdık.
Demek ki, hayatta asla büyük laf etmeyecekmişsin!..
Doğru olması halinde rezalet olarak nitelenmesi kaçınılmaz olan böyle bir durum, döndü dolaştı nihayet bizi de vurdu! Şimdi artık bizde de ülkesinin komşularını dahi sayamayan ama kellesi kulağı yerinde, elinde son model telefonu ve i-padı ile ortalıkta gerine gerine dolaşan bir yığın sözde okumuş yazmışımız var. Tıpkı Amerika'daki gibi! Yani, artık öyle görünüyor ki, "küçük Amerika" olma hedefine vasıl olmuş durumdayız!..
Evet, sadece bize değil, bütün dünyaya!.. İnanmıyorsanız bakın bugünkü Rusya'nın gençliğine, bakın Japonya'nın gençliğine...
Tüketme gücü olmayanın varlık olarak bir değerinin olmadığı bu yeni dünyanın insanları, yaşayabilmek ve sistem dışı kalmamak için "borçlanarak tüketme" yeteneklerini şimdi var güçleri ile korumak zorundalar!..
"Değişim, dönüşüm" naralarını sanki çok büyülü sözlermiş gibi algılayan ve dayanışmanın kutsal kabul edildiği bir toplumun ferdi olmaktan çıkarılıp modernlik ambalajı içinde hayatları acımasız ve çekilmez bir hale getirilen kapitalist düzenin bu yapayalnız insanları, içine düşürüldükleri bu pislik çukurunu sanal bir cennet olarak kabul etmeye zorlanıyorlar! Bunu sağlamak için de her türlü ahlâksızlık bir propaganda malzemesi haline getirilip insanların evlerinin içine kadar sokuluyor!. Liberalizm çerçevesinde düzenlenmiş anayasalarda "insan hakları" ve "vatandaşlık hakları" en yüce değerler olarak gösterildiği halde, ülkelerin bir çoğunda açlık sınırında yaşayan insan sayısı nedense ülke nüfusunun üçte birine denk gelmekten bir türlü kurtulamıyor?!.. Böylece, bu yeni dünya dini insanlara utanmadan; "aç kal ama demokrasi(!)siz kalma" demiş oluyor!..
Evet, bu vahşi düzenin yarattığı sistemin insanların acılarını hafifletmek gibi bir amacı yok! Acılarını uyuşturmak için onlara sadece-adeta uyuşturucu müptelaları gibi-bir yolunu bulup "tüketin" tavsiyesinde bulunuyor! Zira, bu sistemin çarkı başka türlü dönmüyor!.. Onun, sorgulamayan, bırakın dünyayı, kendi çevresinin bir metre ötesini bile göremeyen, akşamları televizyonları başında el kadar makyajlı çocuklara şarkılar söylettirilen ucube yarışmaları seyretmekten bile haz duyacak kadar bir acayipleşmiş ve sürüleşmiş güruhlara ihtiyacı var!..
İnsanlığın kapitalist karınlarda hazmedilmek üzere bu şekilde çiğnenmesinin, öğütülmesinin ve bir posa halinde sistem dışına atılmasının adına "küresel kültür" deniyorsa buna biz ne diyelim başka ki? !..
Yetmez ama evet mi, yoksa "hadi canım sende!" mi?..
...
0 yorum:
Yorum Gönder