26 Eylül 2012 Çarşamba

Korkmayacakmışız, "bir başka resmi dil ile ülke bölünmez"miş!..


Bugün OdaTv'nin bir yazarı "Eğer bu akan kan duracaksa kırk parçaya bölünsün bu coğrafya!.." buyurmuş! Gerekçe olarak da; "Kapitalizmin, açık pazar yapmaya karar verdiği coğrafyalarda uyguladığı ve ne yazık ki hep başarıya ulaştığı "AYRIŞTIR! VURUŞTUR! MALI GÖTÜR!" politikasına çanak tutan ve bu ayrışmalardan şahsi çıkar sağlayan, ırkçı, mezhepçi, cemaatçi önderlerin çokluğu!" demiş.

Ona "başüstüne!.." demeden önce kendisine şunu soralım: İki dilli bir devlet olunca mesela kan duracak ve her şey durulacak mı?!... Hem bütün bunların bir kapitalist oyunu olduğunu söyleyeceksin, hem de onların taleplerini yerine getirerek ve hâttâ "yeter ki bu kan dursun" ucuz romantizmi içinde  "kırk parçaya ayrılmaya" dahi razı olarak güya onların bu oyununu bozmuş olacaksın! 

Bakın ben burada bu vesile ile başka bir şey diyeceğim.  Daha önce de yazmıştık, bütün bu sakat düşüncelerin temelinde şu var: Sosyalizm evrenseldir ve muhatabı bütün insanlıktır. Musevilik hariç, diğer büyük dinler de evrenseldir ve onların da muhatabı aynı şekilde bütün insanlıktır. Fakat devletler kendi politikalarını kendi jeopolitik konumlarına göre belirlemedikçe onun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamazlar! İşte Atatürk'ü farklı kılan şey evrensel düşünce ile yerel zorunluluklar arasındaki çizgiyi iyi belirleyebilmesidir. Bu inceliği anlayamazsanız işte böyle savunduğunuz ideolojinin elinde oyuncak olur ve karşı durduğunuzu zannettiğiniz emperyalizmin ekmeğine akılsızca yağ sürer durursunuz!..


Bu "çok akıllı" ve bir o kadar da hümanist duygularla içi dolup taşan yazar vatandaş konu ile ilgili İsviçre örneğini vererek ve onun üç dilli bir devlet olduğunu belirterek içimizi bir hayli rahatlatıyor(!) olsa da bu konuyu ilkokul çocuklarının dahi tartışmaya değer bulacağını sanmadığımızdan, bunu geçecek ve konunun özüne dönecek olursak; burada bizce asıl üstünde durulması gereken şey şudur: Bu sivrisinekvari, habire oramızdan buramızdan bizleri durmadan sokup duran acayip fikirler(!) hangi bataklıktan üremektedir?

Doğrusunu isterseniz, birkaç günden bu yana Dr. Hasan İleri tarafından ısrarla altı çizilen bir konuyu köşemize taşımaya hazırlanıyorduk. Bugün bu zat-ı muhteremin ağzındaki baklalar böyle pat diye ortaya saçılınca hem Dr. Hasan İleri'nin görüşleri bir kez daha teyid edilmiş oldu, hem de bizim bu konuya girmemiz için önemli bir gerekçe hasıl olmuş oldu.

Geçtiğimiz Pazar günü Ulusalkanal'da yayınlanan "Politikanın Nabzı" programında konuşan Hasan İleri şunları söylüyordu:

"CHP sosyal demokrattır, Atatürkçü değildir! Sosyal Demokrasi diye bir görüş vardır, Atatürkçülük diye ayrı bir görüş vardır. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Kemalist değildir, sosyal demokrattır. Sosyal Demokrasi, Ulusalcılığı aşılması gereken bir kavram olarak görür! Mustafa Kemâl'in Sosyal Demokrasi söylemini ağzına aldığı tek belge vardır, 13 Mayıs 1925 tarihli "Sosyal Demokratları Yasaklama Kararnâmesi"dir! Mustafa Kemâl'in ideolojisinin neyi yetmiyor da sosyal demokrasiye gidiyorsunuz?"

Biz de bugüne kadar yazıp çizdiklerimizle bu ülkeye hakim kılınmaya çalışılanın "Liberal Demokrasi" olduğunu ve bunun da Atatürkçülükle bir ilgisinin olamayacağını söyleyip duruyorduk. Bu noktadan sonra kendisini solda gören aydınların ve özellikle kendisini Sol'un kalesi olarak kabul eden CHP'ye mensup partililerin şapkayı öne koyup düşünmesi zamanıdır. Çünkü açıkça görülüyor ki, Atatürkçü'lük bambaşka bir şeydir ve kendine özgü bir ideolojisi vardır. Onun da adı "Müdafaa-i Hukuk ideolojisi"dir. Bu durumda kendisini Atatürkçü olarak tanıtanların gerçek konumlarını belirlemeleri gerekmektedir. Zira, bir koltukta iki karpuz taşımaya kalkışmak çok yorucu ve yıpratıcı bir iştir. Eninde sonunda birinden birini bırakmak gerekir.

Bu noktada, bir kez daha altını çizelim ki, bizim "Sol"a karşı özel bir tavır içine girmişliğimiz yoktur. Dileyen beğendiği ideolojiyi elbette benimseyebilir ve ülkesinin sorunlarına o yoldan meşru çözümler arayabilir. Anlatırsa dinleriz, yazarsa okuruz, sorarsa fikrimizi söyleriz. Yeter ki durduğu yeri iyi bilsin ve bilerek-bilmeyerek ne kendisinin ne de başkasının kafasını karıştırsın. Ve yeter ki de, tek "mış gibi, muş gibi, müş gibi..." görünmesin...



...

NOT.1: Sözkonusu makalenin linki: http://www.odatv.com/n.php?n=korkmayin-bir-baska-resmi-dil-ile-ulke-bolunmez...-2609121200

NOT.2: Dr. Hasan İleri tarafından kaleme alınan ve "HASAN İLERİ´DEN SİYASİ TARİHE BİR NOT" başlığı altında, Türkiye'deki Sosyal Demokrasi'nin tarihine dair bilinmeyenlerin anlatıldığı önemli bir makale var. Adresi de şu: http://www.balikesirpolitika.com/detay2a.asp?id=486



0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.