2 Eylül 2012 Pazar

Küresel lağım sistemi insanlığı tehdit ediyor!..



1980'li yılların başlarına kadar bu memlekette Amerikalılarla ilgili çok yaygın bir rivayet vardı. Denirdi ki, bugün dünya atlasını bir Amerikalının önüne açıp koysan orada Amerika'nın yerini bulup gösteremez! 

Bizler ise içten içe bunun oldukça abartılı bir tespit olması gerektiğini düşünür fakat orada burada bunu iştahla dillendirmekten yine de kendimizi alamazdık. 

Demek ki, hayatta asla büyük laf etmeyecekmişsin!.. 

Doğru olması halinde rezalet olarak nitelenmesi kaçınılmaz olan böyle bir durum, döndü dolaştı nihayet bizi de vurdu! Şimdi artık bizde de ülkesinin komşularını dahi sayamayan ama kellesi kulağı yerinde, elinde son model telefonu ve i-padı ile ortalıkta gerine gerine dolaşan bir yığın sözde okumuş yazmışımız var. Tıpkı Amerika'daki gibi! Yani, artık öyle görünüyor ki, "küçük Amerika" olma hedefine vasıl olmuş durumdayız!..

'Niye böyle oldu' deyip şöyle bir geriye döndüğümüzde görüyoruz ki, dünyanın iki kutupluluktan çıkıp tek kutuplu bir dünya haline gelmesi ile birlikte iştahını daha fazla gemleyemeyen emperyalist sermaye, "küreselleşme" yaygaraları ile anavatanında üretip durduğu adına kültür bile denilemeyecek bir ucubeyi bütün dünyaya bulaştırmayı başarmış!.. 


Evet, sadece bize değil, bütün dünyaya!.. İnanmıyorsanız bakın bugünkü Rusya'nın gençliğine, bakın Japonya'nın gençliğine...

Evet, Amerikan hayat tarzının özellikle II. dünya savaşı ve sonrasında dünyayı etkilediği bir sır değil. Yalnız şurası da var ki, John Kennedy suikastı ile beraber Amerika çok değişti, değiştirildi. Hollywood filmleri ile dünyaya aktarılan o günkü kültürün bizdeki yansıması siyah-beyaz Türk filmlerinde de kendisini gösteriyordu. Çoğu zaman, aşk ve barış yolunda "fakir ama dürüst" bir gencin mutluluk mücadelesini anlatan senaryoların ağırlıkta olduğu bu sinematik öyküler, insanlara sadece hoşça vakit geçirtmekle kalmıyor ve ne kadar da itiraz edilse izleyenler üzerinde pozitif etkiler bıraktığı inkar edilemiyordu.

Zaman geçti, devir değişti, bir zamanlar Atatürk'ün bile sitayişle andığı Amerika bütünüyle bir başka gücün etkisi altına girdi. 1900'lü yılların başında palazlanmaya başlayan ve II. dünya savaşını çıkarmak için el altından yapmadığı kışkırtıcılık kalmayacak kadar güçlenen siyonist düşünce, savaş sonrasında beklediği mükafaatı fazlası ile aldı. Avrupa'nın doğusunun Sovyet istilasına terk edilmesi karşılığında Dolar dünya parası oldu. Siyonist emellerle hedef birliği yapan ve İngiliz Prütenliğinin eseri olan Evanjelik protestanlık Amerika'da hızla yükseldi ve Amerika'nın bugün neredeyse üçte biri evanjelik hristiyan oldu. Ve nihayetinde Siyonist emellerin elinde güçlü bir silah olan kapitalizm; sormayan, sorgulamayan, eline verilen oyuncakla oyalanan ve sorun çıkarmayan yeni bir topluma ihtiyaç duyuyordu. İşte olan da buydu!..

Tüketme gücü olmayanın varlık olarak bir değerinin olmadığı bu yeni dünyanın insanları, yaşayabilmek ve sistem dışı kalmamak için "borçlanarak tüketme" yeteneklerini şimdi var güçleri ile korumak zorundalar!..

"Değişim, dönüşüm" naralarını sanki çok büyülü sözlermiş gibi algılayan ve dayanışmanın kutsal kabul edildiği bir toplumun ferdi olmaktan çıkarılıp modernlik ambalajı içinde hayatları acımasız ve çekilmez bir hale getirilen kapitalist düzenin bu yapayalnız insanları, içine düşürüldükleri bu pislik çukurunu sanal bir cennet olarak kabul etmeye zorlanıyorlar! Bunu sağlamak için de her türlü ahlâksızlık bir propaganda malzemesi haline getirilip insanların evlerinin içine kadar sokuluyor!. Liberalizm çerçevesinde düzenlenmiş anayasalarda "insan hakları" ve "vatandaşlık hakları" en yüce değerler olarak gösterildiği halde, ülkelerin bir çoğunda açlık sınırında yaşayan insan sayısı nedense ülke nüfusunun üçte birine denk gelmekten bir türlü kurtulamıyor?!.. Böylece, bu yeni dünya dini insanlara utanmadan; "aç kal ama demokrasi(!)siz kalma" demiş oluyor!..

Evet, bu vahşi düzenin yarattığı sistemin insanların acılarını hafifletmek gibi bir amacı yok! Acılarını uyuşturmak için onlara sadece-adeta uyuşturucu müptelaları gibi-bir yolunu bulup "tüketin" tavsiyesinde bulunuyor! Zira, bu sistemin çarkı başka türlü dönmüyor!.. Onun, sorgulamayan, bırakın dünyayı, kendi çevresinin bir metre ötesini bile göremeyen, akşamları televizyonları başında el kadar makyajlı çocuklara şarkılar söylettirilen ucube yarışmaları seyretmekten bile haz duyacak kadar bir acayipleşmiş ve sürüleşmiş güruhlara ihtiyacı var!.. 

İnsanlığın kapitalist karınlarda hazmedilmek üzere bu şekilde çiğnenmesinin, öğütülmesinin ve bir posa halinde sistem dışına atılmasının adına "küresel kültür" deniyorsa buna biz ne diyelim başka ki? !..

Yetmez ama evet mi, yoksa "hadi canım sende!" mi?..

...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.