10 Temmuz 2017 Pazartesi

Yoksa Türk milletinden 9 Eylül 1922'nin intikamı mı alınıyor?

Belki haberiniz oldu, belki olmadı. Bundan bir hafta kadar önce, Ege Denizi’nde, Rodos adası açıklarında, Türk bayraklı bir kuru yük gemisine, Yunan sahil güvenlik botları tarafından ateş açıldı.(*)

Ağır silahlarla yapılan saldırıda gemimize 36 adet mermi isabet etti ama şükür ki, ölen ya da yaralanan olmadı.

Bu son olay bile bize, Ege'yi bir Yunan denizi haline getirme arzusunun ne kadar yüksek olduğunu göstermeye fazlası ile yetiyor. Sessiz sedası Yunan'a teslim ettiğimiz 18 ada ve kayalıkların ardından gerçekleşen bu olayda, Yunanistan'ın bu cesareti nereden bulduğunu sormak, zannederiz abes bir soru olacak.

Diğerleri ile birlikte, milli egemenliğimize açık bir meydan okuma olarak tarihe geçecek bu olay karşısında sessizliğini sürdüren bir iktidarın milliliğini sorgulamak, her Türk vatandaşı için artık bir zorunluluk haline gelmiş olsa gerek!


Buradaki Yunan niyetinin vehameti şurada ki, İskenderun limanından aldığı yükü, Kocaeli'ne götüren bu gemimize yapılan bu son saldırı, kabotaj haklarımızın da hiçe sayıldığı anlamına. geliyor. Buna bağlı olarak, şu an sürdürülmekte olan Kıbrıs görüşmelerinde de Rumlara taviz verilmesi halinde, bırakın Türk limanlarından başka ülkelere mal taşımayı, kendi limanlarımız arasında bile yük taşıyamaz hale geleceğiz

İz'an, akıl ve fikir namusu olan herkesin üzerinde ittifak edeceği soru şimdi şu değil midir.

-"Bütün bu tavizleri vermemizin ve iktidarı bu kadar vahim olaylar karşısında sessiz bırakan neden nedir?.."

Yoksa, emekli albayımız Ümit Yalım'ın şu aşağıdaki videoda söylediği mi?..






   ---

(*) http://www.ntv.com.tr/dunya/son-dakika-ege-denizinde-turk-gemisine-ates-acildi,qMx1tdSeGUiXF_efyl1Tuw

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.