Şurası muhakkak ki,"günah korkusu" ile olur olmaz herşeyin "günah kapsamına" dahil edilmesini teşvik eden bir İslam anlayışı Müslümanlar üzerinde giderek daha etkili olmaya başlamış ve bu durum da Müslümanları yerlerinde saydırmak bir yana, geldikleri yerden çok daha gerilere atmıştır.
Konuyu dağıtmamak adına, Kuran-ı Kerîm'in orijinal hali ile, yani Arapça okunmasının şart olduğu, aksi halde ondan beklenen faydanın hasıl olamayacağı konusunda ısrar edenler, nasıl oluyor da Kuran-ı Kerîm'i asırlardır kendi dillerinde okudukları halde ondan bir fayda elde edememiş Arap milletinin bu hallerini göz önüne getirmiyorlar?.. Kaldı ki, Osmanlı döneminde aynı usule biz de devam ettik ama yıkılmaktan, parçalanmaktan kurtulabildik mi?!.. Demek ki, mesele dilde değil anlayış ve kavrayıştadır. O halde Allah kelamını hakkı ile anlayacak ve kavrayacak yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır ve Türkiye, yeni kurulan cumhuriyetle birlikte işte böyle bir anlayış ihtiyacı içinde ezanın Türkçe okunması kararı alarak bu yönde ilk adımı atmıştır.
Bu noktada küçük bir parantez açarak şunları da kısaca not edelim ki, o dönemde hâlâ eski zihniyeti sürdürmekte ısrar edenlere karşı yönetimlerce takınılan sert ve kararlı tavır, bugün bile "dine karşı bir tavır" olarak anlatılmaya ve aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu ayrı bir tartışma konusu olduğu için biz yine dönelim "dil" meselesine...
Devamını gör...