Şurası muhakkak ki,"günah korkusu" ile olur olmaz herşeyin "günah kapsamına" dahil edilmesini teşvik eden bir İslam anlayışı Müslümanlar üzerinde giderek daha etkili olmaya başlamış ve bu durum da Müslümanları yerlerinde saydırmak bir yana, geldikleri yerden çok daha gerilere atmıştır.
Konuyu dağıtmamak adına, Kuran-ı Kerîm'in orijinal hali ile, yani Arapça okunmasının şart olduğu, aksi halde ondan beklenen faydanın hasıl olamayacağı konusunda ısrar edenler, nasıl oluyor da Kuran-ı Kerîm'i asırlardır kendi dillerinde okudukları halde ondan bir fayda elde edememiş Arap milletinin bu hallerini göz önüne getirmiyorlar?.. Kaldı ki, Osmanlı döneminde aynı usule biz de devam ettik ama yıkılmaktan, parçalanmaktan kurtulabildik mi?!.. Demek ki, mesele dilde değil anlayış ve kavrayıştadır. O halde Allah kelamını hakkı ile anlayacak ve kavrayacak yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır ve Türkiye, yeni kurulan cumhuriyetle birlikte işte böyle bir anlayış ihtiyacı içinde ezanın Türkçe okunması kararı alarak bu yönde ilk adımı atmıştır.
Bu noktada küçük bir parantez açarak şunları da kısaca not edelim ki, o dönemde hâlâ eski zihniyeti sürdürmekte ısrar edenlere karşı yönetimlerce takınılan sert ve kararlı tavır, bugün bile "dine karşı bir tavır" olarak anlatılmaya ve aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu ayrı bir tartışma konusu olduğu için biz yine dönelim "dil" meselesine...
Şimdi yeri gelmişken hemen şunu da bir bilgi olarak not edelim ki, bu konuda biz dünyada ilk değiliz. Sosyal ve siyasal sıkıntılar bakımından bir çok noktada benzerlik gösterdiğimiz Rusya, bu konuda bizden önce davranmış bir ülkedir. Şöyle ki, yanılmıyorsam "Deli Petro" olarak isim yapan ünlü Rus Çarı I.Petro, daha 1700'lü yılların başında, kendi ülkesinin Batı karşısındaki geriliğinin nedenlerinden biri olarak kendi İncillerinin Latince yazılıp okunmasında görmüş ve Ortodoks İncili'ni Rusça'ya çevirterek Rus halkının kitaplarını kendi dillerinde okumalarını sağlamış ve bunun için büyük mücadeleler vermiştir.
Kutsal olan Arapça mı, yoksa Allah kelâmı mı?
Biz ise, 21. yüzyılı yaşadığımız şu zamanlarda bile bu "sorunun" önemini ne yazık ki hâlâ kavramış görünmüyoruz. Öyle ki, iş artık Cenab-ı Allah'ın mesajlarını doğru anlamak meselesi olmaktan çıkmış, gelip Arapça'nın çok zengin bir dil olduğu konusuna kadar dayanmıştır! Yani, bu öyle bir durum ki, şayet yeryüzünde Arapça gibi bir lisan olmasa, Allah-u Tealâ vermek istediği mesaj konusunda sanki (haşa) sıkıntıya düşecekti?!..
Bu konuda katı tutumlarını "inatla" sürdürenlere şunu sormak isteriz:
Allahu Tealâ, dilese vermek istediği mesajı Türk dilinde, Alman yahut Felemenk dilinde de veremez miydi? Şüphesiz ki, verirdi!.. Hem de öyle bir verirdi ki, o dili en ustalıkla konuşup yazabilen insanların dahi nutku tutulurdu! Şüphesiz, bu Allah için hiç de zor iş değildir.
Ama öyle anlaşılıyor ki, Allahu Tealâ, (hikmetinden sual olunmaz) insanlık alemine yapacağı ikaz, ihtar ve nasihatlere ilk olarak Arap yarımadasından başlamayı gerekli görmüşse kitabını da elbette Arapça olarak indirecekti. Her eserin orijinali kıymetli olduğu gibi, O'nun kitabının da orijinal hali ile muhafazası elbette esastır. Zaten onun orijinal hali ile korunması işini bizzat uhdesinde tutanın da kendisi olduğunu Cenab-ı Allah kitabında özellikle vurgulamaktadır. Ama bu durum, asl'olanın onun muhtevası yani içeriği olduğu gerçeğini değiştirir mi?
Dünyevi ve uhrevi anlamda olgunluk kazanmak isteyenler kendi özel hayatlarında Arapça "zikir" çekebilir, zaman zaman itikafa çekilip ibadetlerinde kimi tavsiye edilen Arapça metinlerden müteşekkil duaları da okuyabilir ve bunlardan manevi fayda da görebilirler ama bunlar başka bir şey, yukarıda vurgulamaya çalıştığımız hususlar ise daha başka bir şeydir. Ve bu durum, yukarıda yazdıklarımızla ters düşen bir durum da değildir.
Son olarak şunu söyleyelim ki, Ahmed Hulusi'nin bu konuda söylediği çok güzel bir söz var. (Aklımda kaldığı kadarı ile) diyordu ki:
"Kur'an-ı Kerim'in orijinal dili ne Arapçadır, ne de başka bir dildir. Onun dili Allahça'dır..."
Bilmem daha başka bir şey eklemeye gerek var mı?..
0 yorum:
Yorum Gönder