11 Nisan 2012 Çarşamba

Medet ya Akıl!..

Şaşkın ördeklerin göle nasıl daldığını zamanında atalar söylemiş, biz buradan tekrar etmeyelim! Lâkin, epey bir zamandır bu memleketin içinde bulunduğu badireden nasıl çıkacağı hakkında bilir bilmez ahkâm kesenlerin aklının dibini gördükçe, insanın neredeyse; "başımıza bunca iş boşuna gelmemiş" diyesi geliyor!


Atatürk'ün manevi gölgesi altında yıllar yılı barındıkları halde onun nasıl var olduğuna kafa yormamış olanlar,  emperyalizmin cehennemi ateşinden yıllardır kendilerini koruyan bu kalkan üzerlerinden kalkınca ne yapacaklarını şaşırır oldular. Yani, bugüne kadar sahip çıkmadıkları, bugün kıymete bindi!.. Şimdi, bir telaşe içinde vatandaşa çağrılar yapıyorlar: "Birleşin!.."


Özgürlüğün olmazsa olmazı olan "vatan" için bir araya gelmek ve bu niyetle çağrı yapmak elbette abes değil. Ama ayda 1 milyondan fazla ziyaretçisi olan bir "ulusalcı" sitede yazan bir yazarın yaptığı çağrının şekline bir bakar mısınız:


“Gazi’nin bir tarafında Ziya GÖKALP vardı. Bir tarafında Yusuf AKÇURA, arkasında Mehmet Akif vardı ve Mustafa Suphi’yi de çağırmıştı. İslamcı, Türkçü, Kemalist ve Komünist hepsi bera­ber olmasaydı bu savaşı kazanamazdı. Şim­di de aynı espri içine girmemiz lazım.”


Bunu diyen de-pek inanamadım ama-Attila İlhan'mış!..


Attila İlhan, uçuk-kaçık adamlar sınıfında anılacak bir adam değil. Ancak, şayet bunu demişse, onun bu fikrine katılmak da mümkün değil! 


Niye mi?!..


Çünkü;   


Mustafa Kemal, o dönemin meclisinde; "Kazım Karabekir komunisttir!.." ithamları ile alevlenen tartışmanın bir yerinde şöyle diyor:


"Rusya içinde bu milletin soysuz, herhalde sersem birtakım evlatları oralarda serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler, bir iş yapmak hülyasına kapılarak görünüşte memleketimize ve milletimize yararlı olmak amacıyla Türkiye Komunist Partisi diye bir parti kurmuşlar; bu partinin başında da Mustafa Suphi ve benzerleri var. Bunlar, doğrudan doğruya vatanseverlik duyguları ile, gerçek milli duygular ile değil, benim kanımca, belki kendilerine para veren, kendilerini koruyan ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova'daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım serserice girişimde bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları girişim, Rus Bolşevizmini çeşitli kanallardan memleket içine sokmak olmuştur."(*)


Şimdi, düşünebiliyor musunuz; Mustafa Kemal, meclis kürsüsünde "serseri" olarak tanımladığı ve "Rus Bolşevizmini çeşitli kanallardan memleket içine sokmak"la suçladığı bu Mustafa Suphi'den "vatanı kurtarmak için" destek(!) istemiş!.. Ve durum bu iken Mustafa Kemal, yine de; içinde Mustafa Suphi'nin de bulunduğu, "İslamcı, Türkçü ve Komunistler"den oluşan bir cephe teşkil etmekte ve "müşterek"(!) bir hedef için kenetlenerek bunlarla kolkola girmekte bir sakınca görmemiş!!!.. 


O hassas dönemde, Türk ordusundaki subaylar arasında; "komunist olan ve olmayan subaylar" gibi bir tehlikenin ortaya çıkması da "kurtuluş" savaşımıza ayrıca bir katkı sağlamış olmalı herhalde!.. 


Açık söyleyeyim, bu hastalıklı bir ruh halinin tezahüründen başka bir şey değildir!. 


Memleket şu haldeyken, sözümona, sırf o  "kutsanmış" ve adeta bir "din" haline getirilmiş, adına "sol" deyip mitleştirdikleri ama bir türlü "millileştiremedikleri" kimi düşünceleri yüceltmek uğruna, tarihi çarpıtarak, bu kadar abes bir öneri ile ortaya çıkmaktan dahi sakınmayanların ruh hali için bilmem başka nedir?!.. 


Tıpkı, milyonu aşkın vatandaşın can-ı gönülden katıldığı o "cumhuriyet mitingleri"ni "sol"a mal etmeye çalışarak mundar eden Tuncay Özkan gibi!..


Yukarıda aktardıklarımız yetmiyormuş gibi, birileri de, gündem saptırma aracı olarak ortaya atılan "12 Eylül ile hesaplaşma" tiyatrosunun umursamazca gönüllü figuranı oluyor ve bunu vesile ederek yeniden eski defterleri açıp, o dönemin-aynen kendileri gibi-kullanılan ülkücülerine, dolaylı dolaysız hücum ediyor ve böylesine hassas bir dönemdeyken dahi nostaljik tiratlar atarak, bunu "sol"u yüceltmek için bir vesile sayabiliyorlar! 


Bütün bunları derken şunun da altını çizelim ki, meselemiz, "sol" düşünce ile değil, diğer her şeyi bir kenara atarak ondan bir "put" yapmak isteyenlerledir. "Sol fetişizminin Türkiye'ye maliyeti" başlıklı yazımızda da bunu izaha çalıştığımız için meramımızı anlatmaya bu kadarı yeter diye düşünüyoruz. 


Bu arkadaşlara da; "Allahaşkına kendinize gelin, artık yeter!.." mi desek, yoksa "ihsanınızdan vazgeçtik, gölgeniz de sizin olsun!.." mu desek, vallahi bilemiyoruz!..
  


---------------------------------

(*) "Kazım Karabekir Anlatıyor", Uğur Mumcu / um:ag Vakfı Yayınları: 21, Bütün Yapıtları Dizisi: 19, 24. Baskı, shf. 3











  

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.