Hepsi bir yana; bir taraftan gözünü uzayın sonsuzluğuna diken insanoğlu, diğer taraftan bizatihi kendisinin sonsuz derinlikleri dolduracak bilimsel bir hazine olduğunun farkına varıyor. Böylece, bugüne kadar metafizik boyuta ait olduğu varsayılan kimi gerçekleri hisseden fakat izah edemeyen insanoğlu, bu yeni keşifler sonucunda yeni bir bilim zemininde yürümeye hazırlanıyor. Aşağıdaki makale de, işte bu dediklerimizin ne anlama geldiğini daha açık ve daha somut bir şekilde ortaya koyuyor." (A. H. Sezgin)
Bilimin eski gerçeklik çizgisi, her gün bir başka yerinden kırılmaya devam ediyor. On-on beş yıl önce, kafamızdaki beyin dışında, karnımızda ikinci bir beyin daha var diyenin aklından şüphe duyardık mutlaka. İlginç olan şey, bizim bilimi gündelik hayata çok geç geçirdiğimiz gerçeğidir. Zira karındaki ikinci beyin konusunu ortaya atan bilim adamı Prof. Dr. Michael Gershon, The Second Brain kitabını 1998 yılında yazmış. 1998 ile 2011 arasında geçen zaman, iletişim çağının hızlı özellikleri düşünüldüğünde hiç de az değil. Yeni bir cep telefonu çıktığında yıldırım hızıyla çekip yaşantımızın içine alıyoruz da gerçek gelişimi sağlayacak bilimsel konularda taş devri hızına düşebiliyoruz. Bu konuda yazılmış çok az yerli bilgi kaynağı var ve hepsi birbirinin kopyası adeta.
Karındaki ikinci beyin, sadece bilimle uğraşanları değil en sade vatandaşı da ilgilendiren çok önemli bir konu. Çünkü insanın sağlıklı olması ve ruhsal gelişimi için bilinmesi gereken çok önemli noktalar içeriyor. Gönül istiyor ki, teknolojinin magazinsel ve tüketime yönelik konuları yanında bizi bilinçlendirecek konular da popüler olsun. Sanırım bilimi anlaşılır olarak gündelik hayata aktarma noktasında bizlere de önemli görevler düşüyor.
Eski bilgeliklerin bize anlattığı bazı “şey”lerin saçma sapan hurafeler olduğunu düşündük yıllar boyu. Oysa gün geçtikçe bilim, o hurafeleri anlamlandırır yeni çalışmalar ortaya koyuyor. Meğer hurafeler hurafe değilmiş! Eski bilgiler; bizim algılarımızdaki darlık nedeniyle hurafesel anlatımlara neden olmuş meğer… CERN’ den gelen “Işık hızını aştık” iddiasının ne kadar katı bir çizgiyi kırdığını anlamamız sanırım yıllarımızı alacak. Işık hızının aşılmasının yansımaları, metafizik boyutların tanımlanabilir ve deneysel olduğunu kanıtlayacaktır yıllar içinde. Biz insan realitesindeki eski gerçeklere sıkı sıkı tutunmaya devam edeceğiz çoğunlukla. Algımızdaki katı gerçekleri aşmak, Einstein’in dediği gibi atomu parçalamaktan daha zor. Atom çoktan parçalandığına göre bence o söylemin yeni duruşu şu olmalı:
"Önyargıları parçalamak, ışık hızını aşmaktan daha zordur..."
Kanımca, “Karındaki İkinci Beyin” gerçeği de bunlardan birisidir ve ben bu bakış açısıyla bazı bilgiler paylaşmak istiyorum.
Bağırsaklardaki İkinci Beyin
Dünyayla göbek bağı, karnında kelebekler uçmak, zorluktan göbek çatlatmak, karnı zil çalmak, korkudan karın ağrısı söylemleri aslında karında ikinci bir beynin var olduğunu bize anlatan ifadelermiş. Biz her şeyi başımızdaki beyinle ilişkilendirip tanımlarken bazı şeyleri eksik şekillendirmişiz.
Nöro bilimcilerin ifadesine göre, karındaki ikinci beyin; hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. İkinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor. Bağırsak duvarında sinir hücrelerinden oluşan bir katman mevcut. Bağırsaklar sadece dışkılama yapmaz, sempatik ve parasempatik sinir sisteminin maddelerinin iletimini, bazı uyarıcı hormonların ve koruyucu salgıların dengesini de kontrol eder.
Her gün dışarıdan aldığımız besinlerde yüzlerce zararlı madde ve ölümcül organizmalar vardır. Bağırsaklar ana beynin farkında olmadığı bu tehlikeleri ilk olarak hisseder ve yüksek bir savunma sistemi içeren bir merkez gibi çalışır. Çünkü bağırsaktaki hücreler bilgiyi kaydeder ve kullanır. Bu özellik bile onun tek başına bir karar merkezi olduğunun kanıtıdır. İkinci beyin, psikolojik durumumuza etki eden dopamine, opiat gibi psikolojik ve sakinleştirici maddelerin kaynağıdır. Yapılan deneylere göre; birinci ve ikinci beyin sindirim sistemini kendi aralarında paylaşmışlar. Ağız, yemek borusu ve mide üst kısmı yukarıdan emir alıyor, fakat mide çıkışından itibaren ikinci beyin devreye giriyor. Bu bölüşüm diyafram kasıyla da yakından bağlantılı zira diyafram vücudu ikiye bölen çok önemli bir kastır. Diyafram; iki beyin ve iki beden bölgesi arasında bir köprü gibi bağlantı kuruyor. Bu bağlantıyı nefes konusuyla ilişkilendirerek tekrar ele alacağım.
İkinci beynin yarattığı biyolojik şifreler; sezgi, korku, aşk gibi konularda karın bölgesinde duyumsanan hislerin yol göstericisi. Entelektüel zekâ verileriyle hareket etmeyen sezgisel kararlar, ikinci beynin eseridir. Bu duruma “Gut feelings” yani karın hissiyatı deniliyor. Aklımızla tarif edemediğimiz bir sürü kararın altında bu biyolojik karar mekanizması yatıyor. Yani bedenimiz birinci beyini dinlemeden hareket kararı veriyor. Akıldışı gibi görünen eylemlerin altında yatan bilimsel gerçek budur belki de. Özellikle; “görünmeyen alanlar dediğimiz ruhsal alanlarda, ya da bilinçaltında bizi yöneten merkez karın bölgemizdir” şeklinde bir gerçek çıkıyor ortaya. Birinci beyin; kararı bağımsız olarak kendisinin verdiğini sanırken, ikinci beyinin kendisine gönderdiği bilgi deposundan geri bildirim aldığının farkına varmıyor. Birinci beyin gözlemcidir ve karar verirken gereğinden fazla enerji harcar. İkinci beyinle verilen kararlar daha çözümseldir. Sonuçları itibarıyla daha uyumlu bir yaşam sağlar.
İkinci beynin fiziksel faaliyet etkinlikleri bilimsel olarak incelenirken işin içine ruhsallık ve bilinmeyen alanlarımız giriyor; çünkü sezgi, korku, aşk gibi konular ruhsal alanımız içindedir. Rüyalar da bu alanın içinde yer alıyor.
Bağırsakta mı Rüya Görüyor?
İkinci beyin; rüya görme konusunda da ilginç bir rol oynuyor. Derin uyku evresi sırasında bağırsak beyin sakin, ritmik dalgalanma yapıyor. Rüya görüldüğünde ise, uykunun rem devresinde bu ritmik dalgalanmaların arttığı ve titrediği gözlemleniyor. Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin uyarılması, gece rüyada görülen görüntülerle bir paralellik oluşturuyor. İkinci beyinle ilişkilendirilen bazı hastalıklarda uyku bozukluğu şikâyeti vardır, çünkü rüya sırasında tıpkı birinci beyinde olduğu gibi ikinci beyin bölgesinde de aynı hareketlilik gözlemleniyor.
Bilim adamları artık “Bağırsak da mı rüya görüyor?” şeklinde bir soru soruyor. Ruhsal dünyamızın bir yansıması olarak kabul edilen rüyalarımız, bilinmeyen âlemlerin çıkış kapısıdır. Bilinmeyen yanımızın keşfedilmesi, ikinci beynin faaliyetlerinin keşfedilmesiyle paralel olarak ilerleyecek gibi görünüyor.
İkinci Beynin Ruhsallıktaki Rolü
Bilgelik, farkındalık, ruhsallık, meditasyon, astral seyahat, çakralar, nefes, yoga ve benzeri konular içinde karın bölgesinin çok önemli ve ayrı bir yeri vardır. Astral seyahat çalışmalarında odaklanılan bölge karın bölgesidir. Göbekten çıkan bir kordonla bedene bağlı kalıp seyahate çıkılır bu çalışmalarda. Bedendeki bağ koparılmadan ve bilinen zihin devre dışı bırakılarak yapılan bu seyahatte bizi yöneten, yönlendiren ve koruyan karar merkezi ikinci beyindir.
Solar Pleksus adı verilen karın boşluğu bölgesinde tek bir noktadan tüm vücuda yayılan bir sinir ağı vardır. Bu sinir ağı, omurilikten çok daha fazla sinir hücresine sahiptir. En önemli çakralardan birisi bu bölgededir. Vücudun üst bölgesinden gelen enerji ile alt kısımdan gelen enerji bu bölgede karşılaşır ve iki enerji kavuştuğunda uyanış başlar. Bu bölgedeki sorunlar yaşamsal tehlikeler yaratır.
Ana karnında hayata bağlanıp enerji aldığımız göbek bölgesinde, doğduktan sonra da enerji girişi olmaya devam eder. Sonsuzluğun saf gücü, ikinci zihnimiz sayesinde bizimle bağlantıda olmaya devam eder. Alışkanlıklarımızın değişmesi gereken durumlarda ki; bunlar birinci beyin yönetimindedir, bu bölge üzerinde çalışmalar yapılarak arınma yaratılır. Karın bölgesinde enerji zayıflığı olan insanlar cansız, moralsiz, depresyonlu, kendini gerçekleştiremeyen, hayatın kendisine verdiklerinden öfke duyan kişilerdir. Bu bölgede canlı enerji taşıyan insanlar cesur, cesaretli ve akışkandır.
Bu bölgenin alanında kalan organlar mide, bağırsaklar, safra kesesi, karaciğer, pankreas ve diyaframdır. Diyafram aracılığıyla nefesi belirlemesi, bu bölgeye yönelik çalışmalarda nefesin gelişmesini sağlar. Nefes farkındalığını değiştirerek fiziksel etkinlikler ve salgılar değiştirilebildiği gibi ruhsal değişiklikler de yönetilebilir.
Tüm meditasyon çalışmalarında karın bölgesi farkındalığı vardır ve o bölgeye odaklanarak “Zihni Durdurma” sağlanmaya çalışılır. Sol beyin kullanımı yüksek olan kişiler, özellikle bu söylemden korkarlar ya da akıl dışı bulurlar. Oysa yapılması istenen şey, birinci zihni durdurup, ikinci zihni devreye sokmaktır. İkinci zihinde, zaman ve madde boyutu birinci zihnin gerçeklerin çok farklıdır. Işık altı boyutun dışında kalan gerçeklerdir bunlar. Bizi dört boyutun içine zincirleyen ve hapseden kalıplardan özgürleşip birinci zihinden kurtulunca sonsuzluğun içinde yolculuk başlar. Bu yolculuk sırasında bizi koruyan, gözeten, yol gösteren mekanizma ikinci beynimizdir. Ona “Bedenin Zihni” adını verebiliriz ve o bizi asla tehlikeye atmaz. Bütün astral çalışmalarda geri dönmeme gibi bir tehlikenin olmadığı söylenir. Çünkü bizi geriye getiren kordon, ikinci beyinle sürekli bağlantıdadır.
Bu tür çalışmalarda birinci zihnin hafıza kuralları değil, ikinci zihnin hafıza kuralları geçerlidir. Bu yüzden o boyutta yaşananlar sıra dışıdır ve birinci zihinde bazen hatırlanmazlar. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi… Ama ikinci zihnin kayıtları hücresel olarak var olmaya devam eder ve bizi gündelik yaşamın içinde ‘sezgisel’ olarak uyarırlar. Bu hücresel kayıt sisteminde suyun hafıza gücünün etkili olduğunu hatırlamak yararlı olacaktır.
Bir fiziksel bedenimiz bir de enerjisel bedenimiz yani, çift özellikli bir varlık olduğumuz bilgisini bize ispatlamakta önemli bir yer tutan ikinci beyin, mana dünyamızın kontrolünde çok etkindir ve sonsuzluğun içindeki yolda koruyucumuzdur. Eğer biz varlıksal (enerjisel) olarak ışık hızını aşabiliyorsak bunun bize sağlayıp, kayıtlarını tutan ikinci beynimizin biraz daha farkında olmalıyız. Dünya ile kurulan “Beyin Bağı” ve sonsuzlukla kurulan “Göbek Bağı” varlığımızın ikili özelliğinin dengesini sağlayan dualitik bir farkındalıktır.
İkinci beyin; zihni durdurmanın ve içsel sessizlik yaratabilmenin, enerjisel yolculuk yapmanın, manasal güçlenmenin amacını biraz daha bilimsel açıklamaya kavuşturdu ve bir hurafe dizini daha popüler gerçeğe dönüştü. Darısı “ Işık Hızını Aşmanın” başına…
Nesrin DABAĞLAR
Kaynak: http://www.indigodergisi.com/75/nd-ikinci-beyin.htm
0 yorum:
Yorum Gönder