27 Şubat 2018 Salı

İçeriden Fethedilen Kale: CHP (V)


Serinin son yazısını aşağıda dikkatlerinize sunuyoruz. Bundan sonrasını takdir, artık okuyucunundur...

* * *
-Flood serimizin bir önceki bölümünde, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından çatı aday gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun nasıl aday gösterildiğine dair bazı ilişkiler ağını size sunmuş, 15 Temmuz sürecini ise Kılıçdaroğlu’nun doğru okuyamadığını ve bu nedenle sonrasında hatalı konumlandığını ifade etmiştik.

-Verilen tüm “küresel desteğe” ve medya gücünün adeta önüne serilmesine rağmen parti içi direnişi bile zar zor aşmış görünen Kılıçdaroğlu’nun istenilen seviyeye gelememesi –ki yanlış anlaşılmasın-istenilen iktidar olması değildir..

-Bunun bir de sonucu olacaktır ve sonuçta yaşananlar küresel dizayn edicileri Kılıçdaroğlu isminin yanına bazı soru işaretleri koymaya iter..

-Ancak araya giren bazı “hatırlı kişiler”, küresel dizayn edicilerin Kılıçdaroğlu için son ve yeni bir kredi açmasını sağlarlar….

-Ne tesadüftür ki 1 Mart Tezkeresi sonrasında Erdoğan’ın üzeri çizildiğinde ABD’de özel temaslarda bulunan ve ABD’li yetkililere“Erdoğan’ı harcamayın kullanın” diyen isim olan Cüneyt Zapsu, Kılıçdaroğlu’nun 183 numaralı kurucusu olduğu TESEV’in YÜKSEK DANIŞMA KURULU üyesidir..


-Zapsu'dan böyle bir arabuluculuk gelmiş midir, kesin bir şey diyemesek de ilişkiler kesişiyor ve Zapsu'nun daha önce böyle bir şeyi Erdoğan için yaptığını biliyoruz. Biz sadece somut bulguları ve ilişkiler ağını ortaya koyuyoruz... Devam edelim....
-Neyse efendim öyle veya böyle yeni kredi ile birlikte analiz de yapılır ve teşhis konulur: “Kılıçdaroğlu CHP’de Genel Başkan olmuş ama LİDER olamamıştır”..

-Kılıçdaroğlu’nun “LİDER” yapılması gerekmektedir….

-Ama bir "LİDER" YARATMAK belki de bir genel başkan seçtirmekten çok daha zor bir operasyondur. O nedenle uygulanacak psikolojik harekat son derece iyi planlanmalı ve kısa sürede vurucu sonuç alınabilmelidir....

-Bu psikolojik harekat operasyonuna başlanmasına karar verildiği andan itibaren adeta yapılacak operasyonun bizatihi kendisi analiz edilir.... Önce operasyonun profili belirlenir... Profile göre içerik doldurulacaktır....

-Bunun için öncelikle operasyon profili çıkarılır: Operasyon kimseyi dışlamayan, tam tersine içerisine alan bir ana tema üzerinden yürütülmeliydi. Operasyonun ana teması kimsenin karşı çıkamayacağı bir tema olmalıdır....

-Hatta bu nedenle "ana tema" CHP dışındaki kesimlerin ve hatta AKP'lilerin dahi rahatsızlık duyduğu bir alandan seçilmelidir. Böylece Kılıçdaroğlu sadece kendi partisine değil tüm kamuoyuna liderliğini kabul ettirme şansına sahip olmalıdır....

-Öte yandan seçildiği günden bu yana kendisine yüklenen “Sakin Güç” misyonuna da uygun bir çalışma olmalı, yapılacak psikolojik harekata partideki muhalifler bile sesini çıkaramamalı, hatta "dışlanma" korkusu ile dahil olmalıdır….

-Ve tabii Kılıçdaroğlu’nun ilk genel başkan seçildiği günden bu yana kendisine çizilen “Sakin Güç” imajı ile örtüşen bir operasyon olmalıdır….

-Tüm bu veriler ışığında yapılan analizler, toplumun tüm katmanlarında-AKP'lileri de içerisine alacak şekilde- ciddi rahatsızlık halini almış ana tema olarak ADALET kavramını ön plana çıkarıyordu....

-Artık ana tema da bulunmuştu ve uygun zaman ve zemin bekleniyordu operasyonun startının verilmesi için... İşte tam da bu sırada aranan fırsat adeta altın tepside geldi….

-CHP’ye Oktay Ekşi sonrasında Aydın Doğan kontenjanından "paraşütle" giren milletvekili ve genel başkan yardımcısı Enis Berberoğlu, yargılandığı MİT TIRLARI ile ilgili davada 17 HAZİRAN 2017 günü hapis cezasına çarptırılarak tutuklanıyordu….

-Tutuklama kararının hemen ardından Kılıçdaroğlu her önemli "dönemeçte" olduğu gibi yine partisinin hiç bir yetkili kuruluna ve örgütlerine danışmadan aldığı kararı açıklamak için kameralar önüne geçmişti....

-Kılıçdaroğlu, "Yarın Güvenpark'ta olacağım. Elimde ADALET yazılı tek bir döviz olacak. İstanbul'a yürüyeceğim" açıklaması yaparken, kendi partilileri de diğer siyasi partiler de şaşkındı....

-Bir gün sonra 18 Haziran 2017 tarihinde Kılıçdaroğlu Ankara'dan İstanbul'a doğru yürüyüşüne başladı....

-Şimdi hatırlayın bakalım, Kılıçdaroğlu'na medya hangi lakabı takmıştı o ilk parlatıldığı günlerinde? Evet GANDİ KEMAL... Kendisi kiminle "özdeşleştiriliyordu"? Hindistan'ın efsane lideri Mahatma Gandi ile....

-Peki Mahatma Gandi'yi "EFSANE" haline getiren olay neydi? İngilizlerin tuz vergisine karşı başlattığı ve 12 mart 1930'da başlayıp 6 Nisan'da sona eren, Ahmedabad'dan Dandi'ye yaklaşık 400 kilometre süren ve binlerce köylünün kendisine eşlik ettiği TUZ YÜRÜYÜŞÜ!.
-Yani Mahatma Gandi ile aynı protesto şeklini neredeyse aynı kilometrelik bir yolu yürüyerek yapacaktı... Bu zamana kadar kendisine medya "GANDİ" demişti... Şimdi sıra ondaydı bu protesto ve yürüyüşle gerçekten GANDİ olabilirdi....

-Operasyonun ana teması ADALET olmuş, böylece sadece CHP'liler değil toplumun %75'lik kesimi protestoya destek vermişti. Ve parti içi muhalefet dahi yürüyüş karelerinde gözükme zorunluluğu hissetmişti....

-Ve tabii "GANDİ KEMAL" SÖYLEMİ İLE BİRE BİR ÖRTÜŞEN operasyon kurgusu ile her şey ayarlanmış, medya desteği yine Kılıçdaroğlu'nun emrine amade edilmişti... Önce kimse ihtimal vermese de Kılıçdaroğlu, Ankara-İstanbul arası 450 km.'yi yürüdü... Medya ve halk desteğini aldı....

-18 Haziran'da başlayan yürüyüş 9 Temmuz'da biterken kurulan sahneye eşi ile gelen Kılıçdaroğlu, konuşmasını yaparken milyonlar canlı yayında "BİR GENEL BAŞKANDAN BİR LİDERE DÖNÜŞÜMÜ" izliyorlardı.... Operasyon başarılı olmuştu....

-Tabii o duygu fırtınasında kimse şunu sormuyordu: "Daha 3,5 ay önce, 16 Nisan referandumunda 2,5 milyon mühürsüz oy geçerli sayılıp ülkenin kaderi ile oynandığında aynı Kılıçdaroğlu Genel Merkez binasından niye YSK'ya yürümemişti?".

-CHP kitlesine yeni bir umut gelmişti... Herkes ADALET YÜRÜYÜŞÜ'nün çok geniş kapsamlı olarak bir toplumsal muhalefetin örgütlenmesinin ilk adımı olmasını bekliyordu... Ancak bunu bekleyenler boşa bekleyeceklerdi..

-Zira ne olduğu pek anlaşılamayan bir çalıştay dışında bu yürüyüşün altı "doldurulmadı...".

-Zaten Kılıçdaroğlu'nun da onu yönlendiren ekibin de bu durum çok da umurunda değildi... Onlar çoktan önlerindeki Kurultaya odaklanmışlardı ve "KÜRESEL DİZAYN EDİCİLERİN" kendilerinden desteğini yavaş yavaş çektiğini görüyorlardı....

-Delege yapısı Kılıçdaroğlu'na güven verse de, rahat edemiyordu... Öte yandan "DERİN DİRENİŞİ" ÖRGÜTLEYEN BAYKAL-SAV ekibi çoktan harekete geçmişti...Bu kurultayda savunma hattı nerede ona bakacaklardı....

-Ama harekete geçen sadece BAYKAL-SAV ekibi değildi... KÜRESEL DİZAYN EDİCİLER B Planı üzerinde çalışmaya başlamışlardı....

-Ve bu planın geçmişi 2014'lere kadar uzanıyordu... Şimdi arkanıza yaslanın ve bu karmaşık-çapraşık ilişkiler ağını dikkatlice, sindirerek takip edin... Baş dönmesi etkisi yaratabilir benden söylemesi :)).

-Tarih yaprakları 2014'ü gösterdiğinde Gezi Protestoları sonrası sosyalist ve Kürt siyasal hareketi ile çeşitli STK'ların bir araya gelerek oluşturdukları bir yapı, varlığını deklare etti: BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ....

-Bu yapıya CHP kurumsal olarak dahil olmazken partiden bağımsız olarak 3 önemli partili bu yapı içerisinde yer aldı... İlhan Cihaner, Gökhan Günaydın ve Canan Kaftancıoğlu....

-Özellikle hareket içerisinde Canan Kaftancıoğlu ismi ön plana çıkıyordu... Kimdi Canan Kaftancıoğlu o dönem CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı'ydı....

-Bu arada buraya bir virgül koyalım, biz biraz daha geriye gidelim... Sene: 2011, Tarih: 15 Eylül... Bu tarihte CHP'de önemli bir atama gerçekleşir..

-CHP İstanbul İl Başkanlığı görevine, "atama" ile parti örgütünden gelmeyen bir isim olan Oğuz Kaan Salıcı "paraşütle" "atanmıştır"....

-Ama Salıcı'nın daha önemli referansları vardır... Zira Oğuz Kaan Salıcı, parti içerisinde giderek daha fazla etkin hale gelen 10 ARALIK HAREKETİ'nin parlayan yıldızıdır ve 10 ARALIK HAREKETİ kurucusu DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi koruyuculuğunda siyasete atılmıştır....

-Bu 10 ARALIK HAREKETİ'ndeki pek çok liberal isim gibi Oğuz Kaan Salıcı da yıllarca CHP'yi yerden yere vurur, hatta "CHP kapatılsın" diyen koro ile gayet güzel bir "ses uyumu" vardır....

-Ama devran dönüp operasyon ile Baykal tasfiye edilince, 10 ARALIK ekibine CHP yolları açılır... Bu arada 10 ARALIK HAREKETİ'ni kuran DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'dir, DİSK ise SOROS etkisindeki Alman Vakfı Friedrich Ebert Vakfı'nın "PARTNERİDİR"....

-Kılıçdaroğlu Genel Başkan olur olmaz, ilk icraatlarından birisi bu 10 ARALIK HAREKETİ'nin kurucusu Süleyman ÇELEBİ'yi milletvekili yapmak olur....

-Ama 10 ARALIK HAREKETİ "TAM EKİPÇİDİR"... Süleyman Çelebi, hareketteki arkadaşları için adeta partide bir "yol açıcıdır"... Çelebi, hareketin parlayan ismi Oğuz Kaan Salıcı'yı Mehmet Karasu ile tanıştırır....

-Mehmet Karasu, kısa sürede bu Oğuz Kaan Salıcı'yı parlatacak ve yakın arkadaşı olan dönemin CHP İstanbul İl Başkanı Nebil İlseven'in yardımcısı olarak "görevlendirilmesini" sağlayacaktır..

-Oğuz Kaan Salıcı CHP kariyerine hızlı bir başlangıç yaparak İstanbul İl Başkan Yardımcısı olmuştur....

-Arka planda koordinasyonu sağlayan ise Kılıçdaroğlu'nun yeni gözdelerinden Erdoğan Toprak'tır....

-Peki, Oğuz Kaan Salıcı aynı zamanda hangi vakıfların kurucusu ve üyesi? SODEV kurucusu ve TÜSES üyesi... Önceki serilerimizde bu 2 vakfın da SOROS etkisindeki Alman Friedrich Ebert Vakfı "PARTNERİ" olduğunu belirtmiştik... Yani referanslar baya sağlam....

-Aradan kısa bir süre geçince Gürsel Tekin'e yakın il başkanı Nebil İlseven'in ayağı kaydırılınca, Erdoğan Toprak'ın da yoğun lobi faaliyeti, Süleyman Çelebi Desteği ile Oğuz Kaan Salıcı İstanbul İl Başkanı olarak atanır....

-Peki, bu Oğuz Kaan Salıcı'yı dönemin CHP İl Başkanı Nebil İlseven'e gönderen Mehmet Karasu kimdir? Daha önceki meşhur ARTI1 operasyonunu anlattığımız bölümü hatırlayınız..

-İşte orada kağıt üzerinde televizyonu üzerine TÜSES ekibinden Altan Ertürk almıştı... Ertürk, kanala Burhan Şenatalar'ı da yönetici yapmıştı. Şenatalar kimdi? 10 ARALIK HAREKETİ SÖZCÜSÜ... İşte o Altan Ertürk'ün arkasında ise Karasu'nun olduğu iddiası var....

- Oğuz Kaan Salıcı İl Başkanı olarak 11 Eylül 2011'den 15 Aralık 2014 yılına kadar İl Başkanlığı yapar ve bir sonraki "hedefine" doğru yol çıkmak için istifa eder... Hedef Milletvekilliğidir. Ve önce 7 Haziran sonrasında 1 Kasım seçimleri ile Salıcı vekil olur....

-Ancak "asıl büyük hedef" için İstanbul il başkanlığını kaybetmemek gerekmektedir... Kuruluşundan beri adeta kendisini feshederek CHP'ye katılan SHP'nin STK versiyonu şeklinde çalışan ve kadroları da SHP kadroları olan Friedrich Ebert Vakfı "PARTNERİ" SODEV devreye alınır....

-Kılıçdaroğlu bu kez bizatihi SODEV'in tüm kadrolarına GENEL BAŞKANLIK yapan ve onların doğal lideri konumunda olan Murat Karayalçın'ı İstanbul İl Başkanı olarak 17 Aralık tarihinde atar!.

-Bu atamada Hüsamettin Özkan-Mustafa Sarıgül ikilisinin de etkin rol oynadığı iddialarının olduğunu belirtelim....

-Bu arada Murat Karayalçın, 2015 yılında milletvekilliği için İstanbul İl Başkanlığı görevini bırakır. İstanbul İl Başkanı artık YİNE KARAYALÇIN EKİBİNDEN, SHP KÖKENLİ Cemal CANPOLAT'tır....

-Süreç içerisinde, özellikle İstanbul üzerinden başlayan yakınlık artık tam anlamı ile stratejik işbirliğine dönmüş, ikisi de SOROS destekli Friedrich Ebert Vakfı "PARTNERİ" olan SODEV ve 10 ARALIK HAREKETİ "STRATEJİK ORTAK" olarak %100 koordineli harekete başlamışlardır....

-2018 yılındaki kurultay takvimi işlemeye başladığında Kılıçdaroğlu, SODEV-10 ARALIK ekibince İstanbul'dan darbe yiyebileceğini düşünerek kendi il başkanı Cemal Canpolat'tan desteğini çekerek, Canan Kaftancıoğlu'na destek verir....

-Oysa Kılıçdaroğlu yanılmaktadır... Kaftancıoğlu, 2014 BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ döneminden başlayarak DİSK ve Salıcı üzerinden zaten 10 ARALIK HAREKETİ ile irtibatlıdır....

-Yani KALDIRAÇ MODELİ yine işlemiştir ve daha adaylar ortaya çıktığında, aslında her 2 adayı da bünyesinden çıkaran 10 ARALIK HAREKETİ oylar kullanılmadan seçimi kazanmıştır....

-Zaten il seçimi bittiğinde kürsü önünde yaşanan arbedede, gençlerin Canpolat taraftarlarını sakinleştirmek için "Yapmayın gerek yok, hepimiz SODEV'LİYİZ" DEYİŞİ BOŞUNA DEĞİLDİR... -Kaftancıoğlu'nun seçimi KÜRESEL DİZAYN EDİCİLER için önemlidir. Zira ilk kez bir metropol Kürt siyasal hareketine bu denli yakın bir isme "kazandırılmıştır"....

-Ayrıca İstanbul demek, tam 162 KURULTAY DELEGESİ DEMEKTİR. Ve bu rakamı elinde tutan güç PM pazarlığı da yapar isterse tek başına genel başkan adayı çıkartır....

-SOROS eli ile koordine edilen DİZAYN HAREKETİNDE B PLANI devreye alınmış ve partide 10 ARALIK HAREKETİ-SODEV İTTİFAKININ ÖNÜ AÇILMIŞTIR....

-Bundan sonra yazacaklarımız ilişkiler ağı, yaşanan gelişmeler, kronolojik gidişat alt alta konulduktan sona bizim analiz/ öngörülerimizdir....

-Partide kurultay için kendisinden sonrası için bir B planı yapıldığını gören Kılıçdaroğlu'nun hamlesi, çarşaf liste üzerinden muhalifleri de kucaklayan bir "karma liste" yapmak şeklinde olmuştur....

-Kılıçdaroğlu bu şekilde, "fire sayısını" minimize etmeyi amaçlamıştır....

-Kılıçdaroğlu ile birlikte bu kurultayda 10 ARALIK HAREKETİ ve BAYKAL-SAV ekibi de güçlerini test etmiştir....

-Baykal-SAV ekibi Muharrem İnce öncülüğünde "DİRENİŞİ" sürdürmektedir... Bu kurultayda, İnce'nin Kılıçdaroğlu karşısında bir önce aday olduğu kurultaya göre SAVUNMA HATTI'nın GERİLEYİP GERİLEMEDİĞİNİ KONTROL ETMEKTİ....

-Bir önceki kurultayda Kılıçdaroğlu 944 delege imzası ile aday olmuştu, bu kurultayda bu rakam 1083 delegeye çıktı... Ancak imza veren delegeler oy vermedi... Kılıçdaroğlu 790 oyda kaldı..

-Muharrem ince ise bir önceki kurultayda aldığı oy sayısını yükseltti ve 447 oy aldı... Yani İnce, Kılıçdaroğlu için imza veren 293 delegenin de oyunu aldı. İnce bir önceki kurultayda ise 415 oy almıştı....

-Bu, BAYKAL-SAV ekibine DİRENİŞ HATTINI muhafaza ettiklerini, hatta bir adım ileri taşıdıklarını gösterdi... Kılıçdaroğlu güven erezyonunu yaşarken, en çok tartışmaya açıldığı döneme girildi. Köşelerde ve ekranlarda seçilmesine rağmen tepki aldı, "Bırakmalı" denildi..

-Medya kanalı ile gelen yoğun eleştirilerin odak noktası Doğan medyası olunca, aslında mesaj da anlaşılıyor. "Getirenler", "Getirirken" medyayı ayağınıza serdilerse "Şimdi karşınıza geçiriyorlar"....

-Ve 3.taraf... Bu taraf SODEV-10 ARALIK ve HATTA BİRAZ DA TÜSES ekibi... Tam küreselcilerin istediği profile sahipler... Liberaller, Kürtçü yaklaşımları destekliyorlar....

-Bu vakıflar, Friedrich Ebert Vakfı ile PARTNER... Bu vakıf da SOROS etkisinde....

-Şu an için başta İstanbul olmak üzere yaklaşık 300 delegeye yakın bir gücü kontrol edebildikleri görülüyor, bu ciddi rakam... Parlayan isimleri OĞUZ KAAN SALICI... Kendisi PM ve Milletvekili... Burhan Şenatalar PM... Erdoğan TOPRAK PM....

-Bu ekip ile Sarıgül ekibi yakın....

-Ortada 3 yarışacak güç varsaydık... Bu yapılan kongre burada kalmaz... Tüzük Kurultayı adı altında toplanılacak kurultay, seçimli kurultaya çevrilmeye çalışılacak... Kritik nokta şu; tüzük kurultayı yapılsa dahi delege sisteminin kalkıp kalkmayacağı....

-Delege sistemi kalkmazsa, kısa yahut orta vadede SODEV/10 ARALIK İTTİFAKI PARTİYİ TAMAMEN ELE GEÇİRİR... OĞUZ KAAN SALICI, TAHMİNİMCE YENİ GENEL BAŞKAN OLUR....

-Yok, delege sistemi kalkarsa, "PARAŞÜTLE GELEN" VE "DİZAYN EDİLEN" siyasal aktörlerin üye tabanında karşılığı olmadığı için büyük oyun bozulur. BÜYÜK DİRENİŞİ BAYKAL-SAV EKİBİ YÖNETİR ve KAZANIR. YENİ GENEL BAŞKAN İNCE OLUR....

-Kılıçdaroğlu'nun tasfiye olmamak için tek şansı, tüm dengelere en iyi şekilde oynayıp, hem tüzüğü değiştirmemek, hem delege yapısına müdahaleye izin vermemek. Kısaca, partideki hali hazırdaki düzeni cansiperane korumak. Bunu yaparsa, bir ihtimal koltukta kalabilir....

-Ancak ne olursa olsun, CHP TAM OLARAK DÖNÜŞTÜRÜLEMEDEN TÜRKİYE'NİN ELE TAM MANASI İLE GEİÇİRİLEMEYECEĞİNİ ÇOK İYİ BİLEN KÜRESEL DİZAYN EDİCİLER, ÖZELLİKLE STK'LAR ELİ İLE OPERASYONLARA DEVAM EDECEKLER VE KOMPLİKE PLANLARA CİDDİ PARA AYIRACAKLAR....

-Çünkü küresel güçlerin uluslararası planları için Orta Doğu ve Orta Asya son derece önemli ve burada sorun çıkaracak bir Türkiye istemiyorlar. Bu siyaset mühendisliği ile Türkiye "Dikensiz Gül Bahçesi" yapılmak isteniyor....

-TÜRKİYE'YE GETİRİLMEK İSTENEN "2 PARTİLİ VE 2'SİNİ DE KENDİLERİNİN DİZAYN ETTİĞİ" MECLİS VE BU MECLİS'İ KONTROL EDEN GÜÇLÜ BİR YARI/BAŞKAN MODELİ... BÖYLECE, 2 PARTİ BAŞKANI DİZAYN EDİLEREK TÜM ÜLKE KONTROL ALTINA ALINACAK..

-UYGULANMAK İSTENEN BÜYÜK PLAN BU VE İŞTE BU NEDENLE CHP "DÖNÜŞTÜRÜLDÜ"....

-CHP, BU DEVLETİN KURUCU PARTİSİDİR VE DEVLET, ÇEKİLEN TÜM OPERASYONLARA RAĞMEN "REFLEKS VERMEKTEDİR"....

-UNUTMAYIN; SONER YALÇIN'IN DEDİĞİ GİBİ: "CHP KURTULMADAN TÜRKİYE KURTULMAZ".


SON


 * * *

KAYNAK:
Celal Eren Çelik / @yazparov



0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.