Senelerdir söylüyoruz…
Bu ülkenin en büyük sorunu yeterince zeka ve bilgi sahibi olmayan insanların siyaset ve bürokrasiyi yönetiyor olması.
Emperyalizm bölgedeki çıkarlarını perdelemek için meseleyi istediği mecraya çekmeye çalışırken bizi temsil ettiğini varsaydığımız kişi ve kurumlarda bu odağa hizmet ediyor.
Emperyalizmin “Barış ve Demokrasisi” en son Irak’a dokundu. Bertolt BRECHT bu konuda şöyle der: Gerçeği görmeyen sadece aptaldır fakat gerçeği gören ve ona yalan diyen suçludur, canidir.
Türk çiftçisini temsil eden bir kurum olan TZOB’un başkanı Şemsi BAYRAKTAR “akil adamlar” arasında yerini almış. Bu kurumun sloganı da “ Vatan Hürriyet Ekmek”…
Emperyalizm bu VATAN çiftçisinin EKMEK ve HÜRRİYET’ini ne hale getirdi buna kısaca bir göz atalım.
24 Ocak Kararlarının ardından ilk Marlboro sigarası bu VATAN’a giriş yaptı. O tarihte 356 bin aile tütün tarımından yaklaşık 40 bin işçi Tekel fabrikalarından geçimini sağlamakta ve üretilen bu katma değerden binlerce insan faydalanmaktaydı. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bolca ekilen bir ürün olan tütün bölge halkı için en büyük gelir kaynaklarından olmakla birlikte o insanları terör örgütünün kucağına itmiyor VATAN’ına bağlıyordu. 2010 yılında nihayet Amerikan sermayesine teslim edilen bu kurumda ne doğru düzgün işçi kaldı ne de tütün tarımından geçimini sağlayan çiftçi.
Sadece TEKEL"in özelleştirilmesiyle her sene yurtdışına asgari 10 milyar lira kaynak aktarılmaktadır.
1980 yılında % 56 olan kır nüfusu günümüzde % 24"e gerilemiştir. Yaklaşık 20 milyon kişi üretim yeteneği elinden alınarak ve zihni bulandırılarak şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. Bu nüfusun iyi ihtimalle 5 milyonu şehirlerde huzur ve refah içerisinde yaşamaktadır. Geri kalanı ise şehir varoşlarında çaresizlik içindedir. Bu yapılanın adı; küresel tehcirdir.
1980’de 80 milyon olan büyük ve küçükbaş hayvan sayısı bugün 38 milyona gerilemiştir.
Doğal tarım ürünleri üretiminden ziyade endüstriyel tarım ürünlerinin tüketimini destekleyen politikalar sonucunda: 1988 yılında 688 milyon dolar olan ilaç harcaması bugün 10 milyar doların üzerine çıkmıştır. 1992 yılında 6 milyar dolar olan sağlık harcamaları 2008 yılı itibarı ile 44.76 milyar dolara yükselmiştir.
1980’de 1.65 milyar olan tarım ürünleri ihracatı bugün 5.1 milyar dolar, sadece 79 milyon dolar olan tarım ürünleri ithalatı bugün 6.5 milyar dolar olmuştur.
SEKA, TEKEL, T. GÜBRESAN, EBK, SEK, TZDK, TARIM İŞİ, YEMSAN gibi bu VATAN’ın çiftçisine hizmet eden KİT’ler özelleştirme adı altında yok edilmiştir.
1980’de tamamı halkın ve devletin tedariğindeki Doğal Tohum ile yapılan tarım üretiminin bugün büyük bölümü Rockefeller vakfının denetimindeki hibrit tohum ile yapılmaktadır. Hayvan yemlerinde kullanılmak üzere yurtdışından ithal edilen mısırın GD – tohumdan üretildiğini dönemin TMO genel müdürü İsmail KEMALOĞLU itiraf etmiştir. Hibrit tohum gibi GD- tohumda Rockefeller ve Ford vakıfları denetimindedir. Temel amaç az gelişmiş ülke nüfuslarının azaltılmasıdır. Bu fikrin ideoloğu Henry KİSSENGER"dır. Küresel imparatorluğun var olabilmesi tohumu kontrol edebilmekle mümkündür.
“İlk kez 1920’li yıllarda ABD’de tohum ıslah çalışmaları çerçevesinde başlayan F1- hibrit tohumculuğu 1943 yılında Meksika hükümeti ve Rockefeller Vakfı tarafından kurulan Uluslararası Mısır ve Buğday Islah Merkezi ( CIMMYT) ile kurumsal bir kimlik kazanmıştır. Islah bahanesiyle kurulan bu enstitüler aslında yerel tohumları patent altına alabilme faaliyeti göstermektedir ve tümünün arkasında Rockefeller Vakfı vardır.” (GDO: Çağdaş Esaret – Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL)
Şeker pancarı tohumunun tamamı ithal edilmektedir.
Nişasta kökenli şekerler için 244 bin 400 ton olarak belirlenen kota, yüzde 35 oranında artırılmıştır.
Bakanlar Kurulu'nun konuya ilişkin 2 Nisan 2012 tarihli kararı, Resmi Gazete'nin o günkü sayısında yayımlandı. Buna göre, 2011- 2012 pazarlama yılında nişasta kökenli şekerler için Şeker Kurulu tarafından 244 bin 400 ton olarak belirlenen kotanın yüzde 35 oranında artırılmasına karar verildi.
244bin NBŞ kotası demek asgari 350 bin dekar pancarın ekilememesi demektir.
Türkiye’de pancar şekeri kurulu kapasitesi 3 milyon 148 bin ton’dur. Üretilen şeker, mevsim şartlarına bağlı olarak 2 milyon ton seviyelerindedir. 1 milyon ton şekerin işlenmemesi asgari 40 bin tam istihdamın sağlanamamasıdır.
Aynı zamanda bir GD – tohum üreticisi olan Cargill için Başkan Bush "Bu şirketin sorunlarını çözün" diye Başbakan Erdoğan'a Cargill şirketiyle ilgili istekte bulundu. Hakkında kapatma kararı bulunan Cargill temsilcisi Başbakanlık'ta bir toplantıya katıldı ve onun telkiniyle bir başka bakanlık çözüm için devreye sokuldu. 4 Nisan 2006 günü Başbakanlık binasında, mahkemelerin kapatma kararı verdiği Amerikan şirketi Cargill'i kurtarmak için toplantı yapıldı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Mustafa Çetin'in başkanlık ettiği toplantıya bazı kamu kuruluşlarının yanı sıra Cargill'in temsilcisi de katıldı. Toplantı sonunda Tarım Bakanlığı'na, biz şunların şunların yapılması gerektiğini düşünüyoruz, siz de gerekeni yapın, diyen yazı yazıldı. Yazı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'na yazılmış... Biz diyorlar, Cargill'i kurtaracak önlemlerin neler olabileceğini düşündük, tespit ettik. Siz de bunlara bakın, varsa önerileriniz, onları da ekleyin ve Cargill'in kurtarılması için 5403 Sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesini yeniden düzenleyin. Ve Cargill'i kurtarma yasası Meclis'ten geçti...
Cargill’in ürettiği NBŞ, şekerli gıdaların pek çoğunda kullanılmaktadır. Bu örtülü bir soykırımdır. Ürünlerinde NBŞ kullanmadığını açıklayan tek firma Uludağ Gazoz"dur.
Monsanto, Pioneer, Syngenta, Bayer. Pamukta pazarın %50"si, mısır ve ayçiçeğinde ise %70"i yabancıların elinde. Hibrit sebzenin %80"i ithal ediliyor.( Necdet ORAL )
Tütün çiftçisine, işçilere, küçük esnafa, tarım ve hayvancılığa başlatılan küresel operasyonla Pkk’nın ve cemaatlerin eylemlerine başladığı tarih( 1980’lerin başı ) örtüştüğü gibi, Tekel’in tamamının küresel sermayenin eline geçmesi, işçilerin haklarının yok olmaya yüz tutması, küçük esnafın, tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesiyle küresel sermaye ve yerli işbirlikçilerinin, cemaatlerin ve kürtçülerin, ülkemizi bölme söylemlerini pervasızca ifade etme cesaretini bulduğu tarih ( 2008 yılı) örtüşmektedir. Tütün üretiminin, tarım ve hayvancılığın Doğu ve Güneydoğu Anadolu"da ciddi istihdam sağladığı bilinen bir gerçektir.
Ve bu liste uzar gider.
Yukarda yazılanlar ülkemize yapılan emperyalist saldırının tarım konusunun sadece bir bölümüdür. Bu saldırı ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri alanda çok daha geniş ölçekte yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Finansını, siyasi ayağını, lojistiğini küresel şirketlerin desteklediği PKK terörü bu saldırının askeri ayağıdır ve temel sebebi küresel şirketlerin bu ve bunun gibi ekonomik çıkarlarıdır.
Tüm bunları göz ardı ederek emperyalizmin çıkarları için dayatılan kanlı “BARIŞ” havucuna payanda olmak tarihe, bilime ve insanlığa yapılan hakaretlerin ve düşmanlığın en büyüğüdür.
Sayın Şemsi BAYRAKTAR, Türk çiftçisinin kursağındaki lokmaya göz dikenlerle işbirliği yapıyorsunuz.
Bir karar veriniz: ya Türk çiftçisinin ya Amerikan şirketlerinin bayraktarlığını yapınız.
Kararınız her ne olursa olsun biliniz, Türk Milleti bu haçlı seferini de bertaraf edecektir…
“DEVLET BABA TOPRAK ANA” felsefesi bu topraklarda yeniden hakim kılınacaktır.
Deniz ALTINTAŞ
Türk Çiftçisi
0 yorum:
Yorum Gönder