O malûm tarihi süreci yeniden hatırlayacak olursak, 12 Eylül 1980 darbesine kadar işlerini TSK ile uyum içinde götürdüğü bilinen ABD, dünyayı tek kutuplu bir düzene oturtunca bu "eski ortağına" dirseği vurmuş görünüyor!
Açıkça söylemek gerekirse; sabırlı, temkinli ve ağır manevralarla geçirilen 90'lı yıllarda, yani "tek kutuplu dünya düzeni"nini oturtmakla geçirilen o "uyum" yıllarında varılan mutabakattan yeni döneme "uyumsuzluk" gösteren (ya da göstermesi muhtemel) paşalar kadar, "hukuka inandığını" söyleyerek durumu kurtarabileceğini düşünen ortayolcu generaller de nasibini aldı. Ve şimdi hepsi içerde. BOP projesi planlanan hedefine ulaşmadıkça da çıkacak gibi görünmüyorlar!
Nihayetinde olan, bir "silahlı kuvvet"in başka bir "silahlı kuvvet" eliyle ve yeni bir hukuk(!) anlayışı çerçevesinde tasfiye edilmesiydi. Hukuki alt yapısı (ya da kılıfı) FBI tarafından hazırlanan ve sadece ABD içinde değil, küresel anlamda da işe yarayacak şekilde tasarlanmış bulunan "Önleyici Savaş Doktrini" (The doctrine of preemption) de zaten bunun için yok muydu?..
Mebzul miktarda gizli belge ortaya çıkarırken, gizli tanıkları bulurken, gizli telefon dinlemelerini kaydederken, tutuklu sanıklardan iddianame kıvamında ifadeler alarak savcıların işini kolaylaştırırken tanıdığımız kimi yetenekli emniyet mensupları ve onların bütün bu faaliyetleri, sözkonusu doktrinle manidar bir uyumluluk arz etmiyor muydu?.
Bütün bunlara ek olarak, emniyet teşkilatında, gerçekleştirilmesi yıllar alan ama sonuçları bugün bütünü ile aşikâre çıkan bu değişim faaliyetinde Pensilvanya merkezli malûm bir cemaatin adının sıkça geçmesi, bu cümlede söyleyebileceklerimize bir nokta vazifesi görmeli diyoruz..
Çünkü, bu nokta işareti sonrasında konuya nihaî noktayı koyduracak cümleleri usta gazeteci Müyesser Yıldız zaten kurmuş. Facebook hesabında bugün yayınladığı bir mesajında diyor ki değerli yazar:
"Türk Polis Teşkilâtı’nın kuruluş yıldönümü resepsiyonuna ABD Büyükelçisi Ricciardone başta olmak üzere FBI temsilcileri büyük ilgi göstermiş.
Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek resepsiyonda Büyükelçi Ricciardone ile sohbet etmiş. Ricciardone, “Biz yabancılar olarak Türk polisi sayesinde kendimizi güvende hissediyoruz. Siz Türkler gibi elbette. Bu nedenle Türkiye’ye ve Türk polisine olan saygımı göstermek istiyorum” demiş.
ABD bir zamanlar da kendisini TSK sayesinde “güvende” hissediyordu. Anlaşılan artık “Türk polisine” güveniyor.
Biz Türklerin Polis=Gaz psikolojisine girdiği bir dönemde ABD’nin bu muhabbetinin kaynağı;
Özellikle Ergenekon operasyonları öncesi polisin ABD Büyükelçiliğine gidip brifing vermesi,
Tüm dijital “delil”, görüntü veya ses kayıtlarının ABD menşeli çıkması,
Operasyonları yürüten polislerin büyük bölümünün ABD’de eğitim alması gibi tamamen “duygusal” sebepler olabilir mi ki?!."
?!!...
0 yorum:
Yorum Gönder