19 Mart 2013 Salı

Ortadoğu'ya böyle mi düzen vereceksin?

Türkiye'yi Ortadoğu'ya düzen veren bir ülke haline getirdikleri iddiasında bulunanların eli kanlı bir narko-terör örgütünün elinde iki yıldır rehin bulunan "kamu görevlileri"ni geri almak için İmralı'da yatan bir caninin arabuluculuğuna başvurmaktan başka bir yol bulamamaları, binlerce yıllık bir devlet geleneğine sahip bir millet için utanç verici bir vesika olarak tarih kayıtlarına geçmiştir.

Sadece bu kadarla kalsa yine iyi! Bu hükümetin başbakan yardımcısı Beşir Atalay'ın PKK ile pazarlık yapmadıklarını, rehinelerin serbest bırakılmasının PKK'nın bir "jest"i olduğunu söylemesi de, bir devletin devlet olmaktan çıktığının bizzat en yetkili ağızdan itirafıdır.

Yalnız, mesele bununla da bitmiyor.

Bu gibi konuları, bilgi, dikkat ve hassasiyetle takip edip değerlendiren değerli bilim adamı Prof. Dr. Ümit Özdağ, bir tv programında, bizdeki kimi allamelerin "insani bir jest(!)" gibi göstermeye çalıştıkları bu hadisenin arka planına gizlenmiş bir başka önemli noktaya da dikkat çekiyor ve:


(İfşa edildiğinde büyük gürültüler koparan o meşhur) "İmralı Tutanakları"nda yer alan ve Öcalan'ın; 'PKK Türkiye'yi terk ederken, TBMM de bir karar almalı' çağrısı ile bu rehinelerin serbest bırakılmaları arasında bir paralellik olduğunu düşünüyorum. Öcalan'ın üstünde durulmayan; "Türkiye Büyük Miilet Meclisi bu çıkışı onaylasın!.." açıklaması, devletler hukuku hukukçuları açısından ilginç bir yorumu da beraberinde getirdi. Bu açıklama, hukukçular tarafından; "Abdullah Öcalan, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi'nin 3. maddesine göre PKK'yı çatışan taraflardan biri olarak oturtmak istiyor" şeklinde yorumlandı. Yani, PKK Türkiye dışına çıkarken TBMM'nin böyle bir karar alması, PKK'yı devletler hukukunda bir suje haline getirecektir" diyor ve devamla:

Cenevre Sözleşmesi(*)nin 3. Maddesi ise şudur: "Yüksek akit taraflarından birinin topraklarında çıkacak, fakat beynelmilel bir mahiyet arzetmeyecek olan bir silahlı ihtilaf halinde(yani, bu anlaşmayı imzalayan ve akit taraflarından biri olan Türkiye'nin ve onun topraklarında çıkan ve beynelmilel/milletler arası bir mahiyet arzetmeyen PKK ile olan silahlı çatışmasında...), ihtilaf halindeki taraflardan her biri, hiç değilse aşağıdaki hükümleri tatbik etmekle mükellef bulunacaklardır.

Madde I: Silahlarını teslim eden silahlı kuvvet mensupları ile, (hastalık vs....sayılıyor ve...) bunlara insani muamele yapılacak, bu babta, yukarıda belirtilen şahıslara, her ne zaman, her nerede olursa olsun şu muamelelerde bulunmak memnudur/yasaktır:

a- Hayat veya beden bütünlüğüne kasıtla, bilhassa her şekilde katil, katil-i uzuv, zulüm, azap, işkence
b- Rehin alma.

Buna dayanılarak; Kuzey Irak’ta PKK yanlılarının BM denetimindeki Mahmur Kampı’na yerleşmeleri öngörülüyor. Bunun için “ilk aşamada” Birleşmiş Milletler ile mutabakata varılır ise Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında üç aşamalı bir geri dönüş anlaşması imzalanacak. Bu noktada PKK’yı, uluslararası hukuk alanına üçüncü taraf olarak sokmanın ilk adımını atıyoruz. Türkiye bu adımı böyle yorumlamayacak, ancak PKK yorumlayacak. 

Birleşmiş Milletler ile imzalanacak anlaşma çerçevesinde Irak ve Türk hükümetleri, geri dönecek PKK’lılara ilişkin bir hukuki çerçeve ilan edecekler. Bunun için Ankara ve Bağdat arasında görüşmeler yapılacak. Eğer Bağdat-Ankara ilişkilerinin gergin durumu göz önünde tutulur ise bu anlaşmanın kolay olmayacağı anlaşılır. Mahmur’a dönmek istemeyen PKK’lılar için Irak, yani Kuzey Irak’ta bir başka yer oluşturulacak.  


İkinci aşamada Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında imzalanacak bir anlaşma ile PKK’lıların yerleşeceği Mahmur Kampı’nın BM kampı statüsüne son verilmesi planlanıyor. Kamp, Erbil yönetiminin denetimine girince PKK’lılar kampa alınmaya başlanacak. Kampa gelen PKK’lılar kayıt altına alınacaklar ve silahlarını teslim edecekler.(**)" şeklinde konuşuyor.


* * *

Özdağ'ın da sözlerinin devamında belirttiği üzere, böylece; ya silahını bırakmak ya da ininde imha edilmekten başkaca bir seçeneğini olmaması gereken eli kanlı bir terör örgütünü, Türkiye topraklarında yaşayan Kürt asıllı bütün Türk vatandaşlarının temsilcisi gibi kabul etmekle kalmıyorsunuz, aynı zamanda onları göz göre göre bir eşkiya topluluğunun ayakları altına da atmış bulunuyorsunuz!..

Fakat acaip bir şekilde, müsebbibi olduğunuz bunca garabete karşılık, bu cumhuriyetin kurucularını da akıl almaz bir şekilde "Dersim hadiseleri" diyerek, "camileri ahır yaptılar" diyerek suçlamaktan da geri kalmıyorsunuz!..

İşte o zaman da adama sormazlar mı, "kamu görevlisi" diyerek geçiştirdiğiniz ama aslında bu devletin askeri olan vatandaşlarını illegal bir terör örgütünün elinde rehin olmaktan kurtaramaya iki yıldır güç yetiremeyen bir hükümet, nasıl ve hangi gücüne dayanarak Ortadoğu'ya düzen vermeye soyunabiliyor ki?...

VİDEO:



-------------------------------------------

(*) Cenevre Sözleşmeleri için bknz: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/248/2251.pdf
.(**) "PKK’nın FKÖ’leşmesi süreci"


0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.