29 Mart 2013 Cuma

Vatandaş gözüyle "Açılım" ve "Barış Süreci"



Herhangi bir siyasi parti ya da iktidar alacağı kararlarda ya da uygulamaya koyacağı icraatlarda herhangi bir tereddüt yaşıyorsa, bu tereddüdü gidermenin en aklî yolu kamuoyu yoklamaları yaptırmak ve o konu hakkında halkın ne düşündüğünü öğrenmektir. Namuslu bir demokraside, bir iktidarın "halk için halkla beraber" hareket etmesi bir şiar ise, bunun böyle olması gerekir.

Fakat dünyayı küresel bir hegemonyanın pençesi altında tutmak isteyenler böyle düşünmüyorlar. Onlara göre demokrasi, dünya halklarının kendi dayattıklarına rıza göstermesinden ibaret.

Şeklen "şeçilmiş" ama aslen "atanmış" olan iktidarlar vasıtası ile yeryüzünün her köşesinde kendi egemenliğini kurmak ve sürdürmek niyetinde olan bu küresel hegemonik güç, insanların ne düşündüğünü ne kadar önemsemese ve kiraladığı propagandistler vasıtası ile zehiri bal göstermeye ne kadar çalışsa da, neticede hepsi bir yere kadardır.    


Bugünlerde, bu millete 30 yıldır kan kusturan silahlı ve örgütlü bir terör çetesi karşısında açıkça pes etmiş bir görüntü veren bugünkü siyasi iktidar, bu görüntünün üzerini örtmek için her ne kadar hazırda bekleyen medya ordusunu dört koldan taarruza kaldırmış ve buna itiraz edenleri "barış karşıtı ve kandan nemalananlar" olarak damgalayacağını açıkça ilan etmiş ise de, sonuçta tehditle karışık bu dayatmanın ne kadar etkili olduğu çok tartışılır.

Milletin büyük çoğunluğu tarafından ne siyasi, ne ahlâki, ne de vicdanî bir tarafı bulunamayan bu yaklaşıma verilen tepkileri, bu ülkenin ne kadar vahim bir mecraya sürüklediğini görmenin endişesi ile çırpınan ve sesini duyurabileceği neresi varsa, oradan ilgilisine adeta haykıran insanların seslenişlerinden de anlamak mümkün.

İşte, benim de internette gezinirken rastladığım ve benzeri binlercesine şahit olduğum o seslerden biri de, bir haber sitesine yaptığı yorumda, konu ile ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmiş:  


"Savaşın asıl şimdi başladığı doğrudur. akp'nin de özellikle 2002 yılından beri TRT'yi kullanarak, Devlet tarafındaki son kürtleri de, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk Milleti'ne karşı kışkırtması sonucunda, artık kürtler, Türklerden tamamen uzaklaşmıştır. Bu durum, sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da değil, kürtlerin özellikle göç ettikleri Akdeniz ve Ege sahil kesimlerinde de görülmektedir.

Akp'nin özel çabaları ile, Türk mafyası hapsedilirken, kürt mafyası korunmuş, "Türk" polis teşkilatına, 10 yıl boyunca kürt asıllı polisler alınırken, yönetici kademelere de kürtler getirilmiştir. İçişleri bakanlığı görevini 10 yılın çoğunda kürt bakanlar yapmış, hasbelkader Türk bakanlar getirildiğinde ise, olan biteni farketmeyecek kişiler bakanlık yapmıştır. 

Batı illerinde Türk kızları, marketlerde kasiyerlik yaparak ekmek parası kazanmaya çalışıp, evlenemez ve çocuk sahibi olamazken, kürt kadınları 5'ten fazla çocuk yapmak için yarışmaktadırlar. Asgari ücretle çalışan Türk kızlarının ödediği vergilerle, kürt kadınlarına çocuk yardımı yapılmakta, üstelik birde yeşil kart sahibi olmaktadırlar. Esas savaş şimdi başlamaktadır, ama artık Batı'nın büyükşehirlerinde değil sadece, fakat Batı'nın, Ege'nin ve Akdeniz'in küçük beldelerinde bile pkk örgütlenmeleri oluşmaktadır. En nihayet polis teşkilatı da, önümüzdeki 10 yıl içinde tamamen Türklerden temizlenecektir. Türk milleti, pkk'nın karakol bastığı günlerin, en kötü günleri olmadığını, kötünün de kötüsünün olduğunu yaşayarak görecektir. Bugün, dinci kisvesinden veya birkaç kilo bedava pirinçten dolayı akp'ye oy veren Türkler, kendilerine bedava verilenlerin, faturasının çocukları tarafından misliyle, korkarım ki, kanla ödendiğini de göreceklerdir."(*)

Takdir okuyanındır...


-------------------------------------

(*) http://www.odatv.com/n.php?n=turkiyeye-gercekten-baris-mi-geliyor-2203131200 

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.