9 Mart 2010 Salı

MEHMET ALTAN ET YİYOR MU?

Daha önce "ET FİYATLARI YÜKSELİYORMUŞ" başlıklı yazımızda değindiğimiz ve "milli güvenlik politikaları" dahilinde acilen ele alınmasını gerekli bulduğumuz "zirai üretim"imizin içine düşürüldüğü çıkmazın ibretlik durumunu tescil eder mahiyetteki makaleleri "milli hafıza"mıza kaydetmeye ve bize yutturulan bu emperyalist dolmaları allayıp pullamakla memur edilmiş emperyalistlerin değnekçilerini teşhir eden makaleleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.




MEHMET ALTAN ET YİYOR MU?


Dünya Gazetesi, Türkiye'nin gündemindeki konular-sorunlar hakkında okuyucuları ne düşünüyor diye sık sık anket yapıyor.


Bilindiği gibi Türkiye'nin bir siyasilerin gündemi, bir de halkın gündemi var.


Halkın gündemi işsizlik ve artık yine kendini hissettirmeye başlayan pahalılık.


Pahalılık denince artık birkaç aydır akla ilk gelen kırmızı et fiyatlarının olağanüstü artışı.



Dünya Gazetesi, kırmızı et fiyat artışının nedenini okuyucularına sordu.


İşte hala devam eden anketin şu an itibariyle yanıtları:


Hayvancılık politikasındaki yanlış uygulamalar: 56,33%
Et üretimindeki yetersizlik: 5,94%
Besiciliğin desteklenmemesi: 12,94%
Spekülasyonlar: 24,78%


Turgut Özal'la başlayan tarımı yok etme politikaları görünen o ki artık anlaşılmış gözüküyor.


Burada bir ismi de anımsamamız gerekiyor: Mehmet Altan.


Yıllarca "Türkiye köylü toplumudur" kaba söyleminin ardına sığınarak bugün Türkiye tarımının geldiği bu noktada onun gibi sözümüz ona aydınların vebali yok mudur?


Türkiye pazarını Avrupa çiftçisine açanlar bugün tarımının yok olmasından sorumlu değil midir?


Dün dünyada tarımsal ürün olarak kendi kendine yeten altı ülkeden biri olan Türkiye, bugün neredeyse tüm tarımsal ürünlerini ithal etmektedir.


Mehmet Altan herhalde ithal et yemektedir.


Yakın gelecekte bayramda kurban edecek koyun bulunamayacağı bilinen bir gerçektir.


Son günlerde eşek eti kesenlerin sık sık yakalanmasının sebebinin ne olduğunu sanıyorsunuz?




Odatv.com


6.3.2010

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.