10 Ağustos 2017 Perşembe

Kemalist olarak yaftalanmak!..

Ya da,

HAYSİYETSİZCE YAPILAN NUMUNELİK BİR BİLİNÇALTI TECAVÜZÜ!..

"Balyoz davasında yargılanan bir çok subay Fetöcüler tarafından Kemalist olarak yaftalandı. Belki öyleydi, belki değildi..." diyen külahımın gazetecisi Nedim Şener!

Önce lütfen aşağıdaki kısa videoda geçen diyalogları ve bu diyaloğun arasına şıkıştırılıveren Nedim Şener'in yukarıdaki sözlerini duyun ve sonra da videodan sonra alıntılayarak buraya koyduğumuz gazeteci Müyesser Yıldız'ın yazısından bir bölümü, bu dinlediklerinizle üst üste koyun:




Son Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı ile alınan kararlar konusunda öne çıkan soru işaretlerini Gazeteci Müyesser Yıldız, odatv sitesinde yayınlana makalesinde son derece net bir şekilde ortaya koymuş. Diyor ki:




Kumpas kurbanlarının terfisine ülkem ve onlar adına sevindim.

Her Türk askerinin Atatürkçü olması tartışmasız bir gerçekken, “Atatürkçüler kalacak mı, gönderilecek mi?” gibi tuhaf yayın ve yorumlar yapıldı. Daha vahimi, “FETÖ'cüler-Kemalistler” denklemi kuruldu, TSK'da ne kadar az AKP'li olduğu sorgulandı. Hasılı bilinçaltlarına hem Atatürkçülük/Kemalistlik “suç”muş algısı yerleştirildi, hem de siyasetin “kışla”ya sokulması olağanlaştırıldı.

Neyse ki, kumpas kurbanları terfi ettirilerek, bu “endişeler” giderildi!..

YAŞ'tan bir hafta önce Jandarma'da hem kumpas kurbanı subayların, hem 15 Temmuz'da kahramanca direnen subayların nasıl tasfiye edildiği unutuluverdi. Gel de, önemli bir kuvvet komutanlığımızda, önemli bir ismin YAŞ öncesi, “Jandarmaya bakmayın, bizdeki terfiler bu algıyı yıkacak” şeklindeki mesajlarını manidar bulma!..

O yüzden “akıbet” için bir de önümüzdeki seneleri ve yeni komutanların karar süreçlerine ne kadar dahil edileceğini görelim derim.

Kumpas kurbanlarına iade-i itibar yapıidı ve böylece TSK'dan Atatürkçülerin tasfiye edilmediğini gördük, öyle mi?

Pekala, birkaç sorum var: 

- Başbakan Binali Yıldırım daha yakın zamanda, “Balyoz da Ergenekon da sapına kadar vardı” demedi mi? 

- Biten ve beraatla sonuçlanan Balyoz davasında, 7 kişi için yapılan temyiz başvurusu yıllardır Yargıtay'da niye bekliyor/bekletiliyor?

- Ergenekon'un yeniden yargılanmasında İlker Başbuğ davasının Anayasa Mahkemesi'nde görülmesi kararlaştırıldı. Bu yargılamanın yapılması için de Başbakan'ın izin vermesi gerekiyor; verir mi, vermez mi?

- Olur da yarın işler iyice sarpa sardığında, “Bizi bu Atatürkçü/Kemalist, Balyozcu/Ergenekoncu subaylar kandırdı” demeyeceklerinin garantisi var mı?

- Araba lastiği için bile KHK çıkartanlar, herkesi “şehit” ilân edenler, kumpaslarda en ağır bedeli ödeyen Ali Tatar, Murat Özenalp ve Cem Aziz Çakmak'a şehitliği niye çok gördü? Bir KHK da onlar için çıkartmak bu kadar mı zordu?(*)

Evet, makalenin devamını okumak isteyenler için yazının sonuna adresi koydum, isteyen oradan makalenin tamamına ulaşabilir.

Müyesser hanımın kendi makalesinde de işaret ettiği ve bizim de yukarıda paylaştığımız kısa videodaki vahim olarak nitelemekte aklı başında bir vatandaşın hiçbir tereddüt göstermeyeceği bir diyalogtan yola çıkarak yaptığımız bu paylaşım, yakın bir gelecekte, kendisini Atatürkçü olarak tanımlayan vatandaşların da "terörist" olarak damgalanacağının bir uyarısı olarak anlaşılmalıdır.

15 Temmuz'da ahlaksızca ve namussuzca başlatılan darbe girişimini-sanki bu darbe girişimi ile mevcut devlet çökmüş gibi-"yeni bir devlet kurmanın miladı" olarak görmek ve göstermek isteyenler, böyle şerefsizce girişilmiş bir ihanet hareketini bile, öyle anlaşılıyor ki, kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya can atıyorlar! Öyle ise, onların bu hevesleri ile bu iğrenç girişim arasında bir bağlantı var mıdır, yok mudur sorusunun cevabını elbet bir gün tarih açığa çıkaracaktır, fakat "farklı yollardan aynı menzile yol alan" iki eski ortağın müşterek düşmanlarının Atatürk ve Atatürkçülük olduğu aşikârdır. Keza, Balyoz, Ergenekon vb. olarak adlandırılan "yargılamalar" da dahil olmak üzere, kurgulanan bütün kumpaslardan en çok yara alan TSK olmuştur ve bu yaranın sonuçları korkarız ki, ülkemiz için çok ağır olacaktır.

------------------------


0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.