1 Ocak 2012 Pazar

Başın göğe erdi mi?!..



















Bu topraklar, "sanatı sanat için" yapanlardan tutun, sanatı "halk" için yaptıklarını iddia edenlere kadar ne "sanatçı"(!)lar gördü!..


Hepsi de, sınırları ve hedefleri önceden belirlenmiş bir siyaset tarafından özenle seçilmiş ve öne çıkartılmış bu adamlar(!)ın meşrepleri, bugüne kadar neleri götürmedi ki?!..


Bir adam, yaşadığı ülkenin rejimine, düzenine, gidişatına, siyasetine, şusuna busuna muhalif olabilir. Yazdıkları ile, konuştukları ile bu konudaki duygu ve düşüncelerini ortaya koyabilir. Buna amenna!.. Lâkin, öyle konular vardır ki, her türlü siyasetin üzerinde ve her türlü politik düşüncenin ötesinde bir yerde durur, durması gerekir. Bunlar, insanlığa ve insanlık vicdanına dair meselelerdir ve bu meseleler üzerinden siyaset yapmak ve politika yürütmek en hafif bir deyişle ayıptır!..


Bu ayıbı yapanları görmezden gelmek ise daha da büyük bir ayıptır!..


(Kendini onlardan saymasan bile) İçinde yaşadığın, her sabah merhabalaştığın, selamlaşıp hâl-hatır sorduğun, aynı havayı soluduğun konun komşun, eşin dostun olmuş insanlara, kendi parlamentosu vasıtası ile hakaret eden bir ülkenin bir generali elinden madalya almak nasıl bir adamlık, nasıl bir insanlıktır ey Göğceli?!..



Emperyalist bir tezgâhtan çıktığı gün gibi aşikâr olan ve bütün delilleri ile ortada duran bir "ayartma" ve bir "kışkırtma" ile birbirine düşürülmüş iki halkın yaşadığı acıları kendi çıkarlarına halen alet etmeye kalkışan aşağılık bir emperyalistten "madalya" kabul etmeye bu kadar mı teşne, bu kadar mı muhtaç idin, ey Yaşar Kemal!..


Bak bu düştüğün vaziyeti, "Açık İstihbarat" sitesi nasıl tanımlıyor:


"Kendi devletine dikta, başka devlete think tank... 


kendi generaline faşist, başka devletin generaline entellektüel muamelesi yapan aşağılık kompleksli Türk aydını emperyalizm tarafından bir kez daha damgalandı. 


Bir Fransız generalin elinden, hem de Ermeni tartışmalarının ortasında ancak utanmaz adamlar ödül alır!"




O kadar!..





0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.