14 Aralık 2011 Çarşamba
AKP'nin derdi Bahçeli'yi yine gerdi!..
Türkiye'nin siyaset sahnesinde ne gibi bir rol oynadığı halen meçhulümüz olan Devlet Bahçeli bey, her ne kadar muhalif bir siyasi partinin genel başkanı gibi görünse de, oy aldığı vatandaşlarının duygu ve düşüncelerini sahiplenmekten ziyade partiler üstü bir "ağır abi" gibi davranmayı daha çok sevmiş görünüyor.
Devlet Bahçeli'nin bugüne kadar yapıp ettiklerine ve söylediklerine bakıldığında, ortada; "sorumluluk sahibi bir siyasetçi" profilinden çok, yukarıda zikrettiğimiz portrenin var olduğunu görmek zor değil.
Bahçeli ile ilgili düşüncelerimizi yeniden gündeme getirmemizin sebebi ise şu:
Başbakan Erdoğan'ın sağlık durumunda ortaya çıkan beklenmedik bozulma sonrasında AKP içinde başlayan hareketlenme, Bahçeliyi fazlası ile ürkütmüş olmalı ki, bir kaç gün önce Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in kendisi ile yaptığı ve 'şike yasası', Fethullah Hoca Cemaati ve AKP arasında yaşanan tartışmalar vb. gibi güncel meselelerin ele alındığı röportajda şunları söylüyor:
"Türkiye’nin bu kadar iç ve dış sorunlarının arttığı bir dönemde, tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi o partiden ziyade Türkiye’ye zarar verir. Çünkü alternatif hükümetler kurulması bu Meclis yapısıyla mümkün görünmüyor..."
?!!!...
Şimdi, şu yukarıdaki ifade içinde yer alan; "Türkiye'nin zarar görmesi" ibaresinden, Bahçeli'nin asıl "endişe"sinin Türkiye olduğu sonucu çıkarılabilir ve bu sebeple de; "ne var bunda?!.." denebilir. Tek şartla ki; bu cümleleri söyleyen sıradan bir vatandaş ise... Halbuki, Devlet Bahçeli, siyasi bir görüşü ve iddiası olan, bu ülkenin iktidara karşı muhalif bir tavır içinde olan vatandaşlarını mecliste temsil eden siyasi bir partinin genel başkanıdır ve demokratik bir ülkenin bütün sorunlarının tek çözüm yerinin de şüphesiz ki, o ülkenin meclisi olduğunu bilmesi gereken bir kişidir. "Meclisin yapısı" alternatif hükumetler kurulmasına şayet elvermiyor ise, onun da çözümü "erken seçim"dir!.. Oldu olacak, gelecek seçim dönemine kadar "Türkiye'nin iç ve dış sorunları" artmaya devam ederse(!) seçime de gitmeyelim de, mevcut hükumetle devam edelim sayın Bahçeli!..
* * *
Hatırlatmaya ne kadar gerek var, bilmiyorum ama şunu herkes bilir ki, siyasi partiler, siyasi bir "iddia"nın somutlaşmış halidirler ve "iktidar olmak" ve fikirleri doğrultusunda hazırlamış oldukları programları "icraat"a geçirerek ülkeyi refaha ve huzura kavuşturmak "iddiası" ile kurulurlar. Siyasi partilerin genel başkanlarından da, bu "iddia"nın bütün detaylarına vakıf olan ve onları geliştirip güçlendirmekle kalmayıp, onları icra aşamasına, yani iktidar mevkiine geçirebilecek yetenekte insanlar olması beklenir.
"İdare-i maslahat" etmekle gün geçirilemeyecek kadar zor bir mevki olan siyasi parti genel başkanlığının "foya"sı seçim sonuçlarıdır ve sonuçlar ne kadar yüksek ise foya da o kadar güçlü ve sağlam kalır, aksi durumda ise o foya dökülür de, bu "dökülme"nin müsebbibi bedel ödemek durumunda kalır. O bedel de şöyle, böyle denerek değil ancak "istifa" ederek ödenebilir.
Eğer Devlet Bahçeli Türkiye'nin zarar görmesinden bu kadar çok endişe ediyor ise, önce kendisine bakmalı, ülkeyi "muhalefetsiz" ve iktidarı "alternatifsiz" bırakarak bu ülkeye ne kadar zarar verdiğini artık görmeli ve gereğini yapmalıdır!..
Diğer her bir şeyi bir kenara koyarak şunu bir düşünün ki, 9 yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında %55'lere dayanan bir oy potansiyeline sahip olduğu görülen bir partinin bu başarısı, sadece kendi başarısı olarak değerlendirilebilir mi? Az biraz akıl ve izan sahibi olan biri, bunun vatandaş tarafından "muhalefet" yerine konmayan partiler sayesinde olduğunu bilmez mi?!..
* * *
Evet, aynı zamanda "hemşehrim" olan ve bir zamanlar büyük ümitler besleyerek alkışlayıp destek verdiğimiz Devlet Bahçeli'ye bunları hatırlatmak benim için kolay bir iş olmasa da, var olan ve ülke için çoktan zarar verici bir boyuta ulaşmış bir "hakikat" karşısında suskun kalmak da olmuyor.
"Dere geçilirken at değiştirilmez" sözüne nazire yaparcasına; "tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi o partiden ziyade Türkiye’ye zarar verir" diyerek "birilerine" nasihatte bulunmak bilmem ki nasıl bir politik düşüncenin eseridir sayın Bahçeli?!.. Bırakın "iç ve dış sorunların arttığı bir dönemi", gerek duyulursa savaşların ortasında iken bile "hükümetler" değişir, değişebilir! Bu, aynı zamanda bir ülkenin, bir milletin gücünün de bir göstergesidir sayın Bahçeli!..
Fazla uzağa gitmeyin, daha 90 yıl önce bu millet işgal altında iken dahi, bırakın yeni bir hükümet kurmayı, yeni bir devlet kurdu, sayın Bahçeli, yeni bir devlet!..
Devlet Bahçeli'nin bugüne kadar yapıp ettiklerine ve söylediklerine bakıldığında, ortada; "sorumluluk sahibi bir siyasetçi" profilinden çok, yukarıda zikrettiğimiz portrenin var olduğunu görmek zor değil.
Bahçeli ile ilgili düşüncelerimizi yeniden gündeme getirmemizin sebebi ise şu:
Başbakan Erdoğan'ın sağlık durumunda ortaya çıkan beklenmedik bozulma sonrasında AKP içinde başlayan hareketlenme, Bahçeliyi fazlası ile ürkütmüş olmalı ki, bir kaç gün önce Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in kendisi ile yaptığı ve 'şike yasası', Fethullah Hoca Cemaati ve AKP arasında yaşanan tartışmalar vb. gibi güncel meselelerin ele alındığı röportajda şunları söylüyor:
"Türkiye’nin bu kadar iç ve dış sorunlarının arttığı bir dönemde, tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi o partiden ziyade Türkiye’ye zarar verir. Çünkü alternatif hükümetler kurulması bu Meclis yapısıyla mümkün görünmüyor..."
?!!!...
Şimdi, şu yukarıdaki ifade içinde yer alan; "Türkiye'nin zarar görmesi" ibaresinden, Bahçeli'nin asıl "endişe"sinin Türkiye olduğu sonucu çıkarılabilir ve bu sebeple de; "ne var bunda?!.." denebilir. Tek şartla ki; bu cümleleri söyleyen sıradan bir vatandaş ise... Halbuki, Devlet Bahçeli, siyasi bir görüşü ve iddiası olan, bu ülkenin iktidara karşı muhalif bir tavır içinde olan vatandaşlarını mecliste temsil eden siyasi bir partinin genel başkanıdır ve demokratik bir ülkenin bütün sorunlarının tek çözüm yerinin de şüphesiz ki, o ülkenin meclisi olduğunu bilmesi gereken bir kişidir. "Meclisin yapısı" alternatif hükumetler kurulmasına şayet elvermiyor ise, onun da çözümü "erken seçim"dir!.. Oldu olacak, gelecek seçim dönemine kadar "Türkiye'nin iç ve dış sorunları" artmaya devam ederse(!) seçime de gitmeyelim de, mevcut hükumetle devam edelim sayın Bahçeli!..
* * *
Hatırlatmaya ne kadar gerek var, bilmiyorum ama şunu herkes bilir ki, siyasi partiler, siyasi bir "iddia"nın somutlaşmış halidirler ve "iktidar olmak" ve fikirleri doğrultusunda hazırlamış oldukları programları "icraat"a geçirerek ülkeyi refaha ve huzura kavuşturmak "iddiası" ile kurulurlar. Siyasi partilerin genel başkanlarından da, bu "iddia"nın bütün detaylarına vakıf olan ve onları geliştirip güçlendirmekle kalmayıp, onları icra aşamasına, yani iktidar mevkiine geçirebilecek yetenekte insanlar olması beklenir.
"İdare-i maslahat" etmekle gün geçirilemeyecek kadar zor bir mevki olan siyasi parti genel başkanlığının "foya"sı seçim sonuçlarıdır ve sonuçlar ne kadar yüksek ise foya da o kadar güçlü ve sağlam kalır, aksi durumda ise o foya dökülür de, bu "dökülme"nin müsebbibi bedel ödemek durumunda kalır. O bedel de şöyle, böyle denerek değil ancak "istifa" ederek ödenebilir.
Eğer Devlet Bahçeli Türkiye'nin zarar görmesinden bu kadar çok endişe ediyor ise, önce kendisine bakmalı, ülkeyi "muhalefetsiz" ve iktidarı "alternatifsiz" bırakarak bu ülkeye ne kadar zarar verdiğini artık görmeli ve gereğini yapmalıdır!..
Diğer her bir şeyi bir kenara koyarak şunu bir düşünün ki, 9 yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında %55'lere dayanan bir oy potansiyeline sahip olduğu görülen bir partinin bu başarısı, sadece kendi başarısı olarak değerlendirilebilir mi? Az biraz akıl ve izan sahibi olan biri, bunun vatandaş tarafından "muhalefet" yerine konmayan partiler sayesinde olduğunu bilmez mi?!..
* * *
Evet, aynı zamanda "hemşehrim" olan ve bir zamanlar büyük ümitler besleyerek alkışlayıp destek verdiğimiz Devlet Bahçeli'ye bunları hatırlatmak benim için kolay bir iş olmasa da, var olan ve ülke için çoktan zarar verici bir boyuta ulaşmış bir "hakikat" karşısında suskun kalmak da olmuyor.
"Dere geçilirken at değiştirilmez" sözüne nazire yaparcasına; "tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi o partiden ziyade Türkiye’ye zarar verir" diyerek "birilerine" nasihatte bulunmak bilmem ki nasıl bir politik düşüncenin eseridir sayın Bahçeli?!.. Bırakın "iç ve dış sorunların arttığı bir dönemi", gerek duyulursa savaşların ortasında iken bile "hükümetler" değişir, değişebilir! Bu, aynı zamanda bir ülkenin, bir milletin gücünün de bir göstergesidir sayın Bahçeli!..
Fazla uzağa gitmeyin, daha 90 yıl önce bu millet işgal altında iken dahi, bırakın yeni bir hükümet kurmayı, yeni bir devlet kurdu, sayın Bahçeli, yeni bir devlet!..
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Çarşamba, Aralık 14, 2011
Etiketler: Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz
Posts Relacionados
0 yorum:
Yorum Gönder