16 Nisan 2018 Pazartesi

İki Kumandan - İki emir



Askerlik mesleğini en iyi tanımlayan söz şüphesiz, onun bir "sertlik mesleği" olduğunu ifade eden sözdür. Lâkin, söylemeye gerek yok, "kumanda edilenler" üzerinde disiplini sağlamanın en etkin şekli olduğu kabul edilen sertliğin de yerli yerince kullanılması elzemdir.

İşte bu yazının konusu da, inanıyoruz ki, son zamanlarda sıkça bahse konu etmek durumunda kaldığımız "Mustafa Kemal ve Enver Paşalar" arasında başlatılmaya çalışılan bir "üstünlük" tartışmasına açıklık getirecek olan iki "yaşanmışlık"tır.

Bunlardan ilkini daha önce "Türk'ün Cehennem Ateşinde Yürüdüğü Yıllar" sayfamızda yayınlamıştık. Bu sebeple ilk evvel oradan bir alıntı yapacağız ve sonra da M. Kemal'e ait bir hatıratı yazacağız. Buyrun:


EKİM 1914'DE SARIKAMIŞ CEPHESİNİ DENETLEYEN ENVER PAŞA




"...9.KOLORDU KOMUTANI İHSAN PAŞA, GERİDE YERE ÇÖMELMİŞ, SOĞUKTAN TİR TİR TİTREYEN GENÇ BİR TEĞMENİ 29.TÜMEN KOMUTANI ALBAY ARİF (BAYTIN)'A GÖSTERDİ:

"ENVER PAŞA BU ÇOCUĞUN YERİNİ TERK ETTİĞİNİ GÖREREK YAKALAMIŞ!.. BANA TESLİM EDEREK DERHAL İDAM EDİLMESİNİ İSTEDİ!.. HARP DİVANINCA SORGUSU YAPILINCAYA KADAR YANINIZDA KALSIN!.."

İHSAN PAŞANIN SORUŞTURMA, SORGU DİYEREK ZAMAN KAZANMAK İSTEDİĞİ ANLAŞILIYORDU. TEĞMEN 17-18 YAŞLARINDA GÖSTERİYORDU. ZAYIF YAPILI, SARI BENİZLİYDİ. ÜSTÜNDE YIPRANMIŞ İNCE BİR KAPUT VARDI. AYAĞINDAKİ AYAKKABI PATLAMIŞ VE DAĞILMIŞTI. TİTREYİP DURUYORDU.

29.TÜMEN KOMUTANI ALBAY ARİF (BAYTIN) TEĞMENİ TANIMIŞTI. 9. KOLORDU KOMUTANI İHSAN PAŞAYA DÖNEREK ŞÖYLE DEDİ:

"PAŞAM!... BU ÇOCUK SEFERBERLİK İLAN EDİLDİĞİNDE HARP OKULUNUN SON SINIFINDAYMIŞ. GÖNÜLLÜ OLARAK SAVAŞA KATILMAK İÇİN BİZE BAŞVURMUŞTUR!.. TÜMENİN EN GEÇ TEĞMENİDİR!.. SAVAŞIN BAŞINDAN BERİ TAKIM KOMUTANIDIR. ŞİMDİYE DEK İYİ HİZMETİ GEÇMİŞTİR!.."

29.TÜMEN KOMUTANI ALBAY ARİF (BAYTUN) GENÇ TEĞMENE DÖNER VE SORAR:

-"OĞLUM, ENVER PAŞA SENİ NEDEN YAKALADI?.."

GENÇ TEĞMENİN CEVABI TAM BİR DRAMDI:

"EFENDİM, BİR HAFTA ÖNCE, TAKIMIMDA 40 KİŞİ VARDI. YOLLARDA ÇOK KAYIPLAR VERDİK. SABAH ÇERKEZKÖY'E DOĞRU SALDIRIYA GEÇTİĞİMİZDE ANCAK ON KİŞİYDİK!.. HEP BİRLİKTE İLERİ ATILDIK!.. RUSLAR İNATLA DİRENİYORLARDI, ÇOK ZOR İLERLİYORDUK!.. ÇERKEZKÖY'E YAKLAŞTIĞIMIZDA ŞİDDETLİ BİR ATEŞLE KARŞILAŞTIK. ASKERLERİN HEPSİ DE ŞEHİT DÜŞTÜ, TEK BAŞIMA KALDIM!.. NE YAPACAĞIMI ŞAŞIRMIŞTIM!.. ALAY KOMUTANINI ARARKEN BİRAZ SOLUK ALMAK İÇİN BİR AĞACIN DİBİNE OTURDUM. ÖN HATLARA GELEN ENVER PAŞA HAZRETLERİ BENİ ORADA BULDU!.."

BİRAZ SONRA ENVER PAŞA ÇIKA GELDİ. YANINDA GENERAL BRONSART VON SCHELLENDORF, YARBAY FELDMAN VE YARBAY FELİX GUZE VARDI.

SALDIRININ UMUTSUZLUĞU ARTIK GİZLENEMEZ OLMUŞTU. ENVER PAŞANIN GİTTİKÇE HIRÇINLAŞTIĞI HER HALİNDEN BELLİYDİ. SALDIRI BİR BOZGUNA DÖNÜŞMEK ÜZEREYDİ. BU HIRÇINLIK VE BEDBİNLİK İÇİNDE İHSAN PAŞAYA DÖNEREK SORDU:

-"TEĞMEN HAKKIDA VERDİĞİM EMİR YERİNE GETİRİLDİ Mİ?.."

İHSAN PAŞA BÜYÜK BİR SOĞUKKANLILIKLA ŞÖYLE CEVAP VERDİ:

-"HAKKINDA İDAM KARARI ALMAK İÇİN HARP DİVANINA VERDİK, SORGUSUNU YAPIYORUZ!.."

BU CEVAP ÜZERİNE ENVER PAŞA ŞÖYLE HAYKIRIR:

-"NE SORGUSU? DERHAL İDAM EDİLECEK!..."

ENVER PAŞANIN EMRİ ÇARESİZ OLARAK YERİNE GETİRİLECEKTİ.

ASKERLERDEN OLUŞTURULAN BİR İDAM MANGASI ENVER PAŞANIN VE ALMAN SUBAYLARININ BULUNDUĞU YERİN BİRAZ GERİSİNE DÜZENLERİNİ ALDILAR. ARDINDAN AĞLAMAKLI BİR SES DUYULDU:

-"ATEŞ!..."

ON TÜFEK BİRDEN PATLADI. GENÇ TEĞMEN ÖNCE SARSILDI, SONRA DA KAYKILIP KARLAR ÜSTÜNE KAPAKLANDI. BİR İKİ TİTREME BELİRTİSİ GÖRÜLDÜ, ARDINDAN O DA KESİLDİ. SICAK KANI KARI ERİTMİŞ, CEPHEYE GELİRKEN, UĞRUNA CAN VERMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜ TOPRAĞA KARIŞIP GİTMİŞTİ!.

ENVER PAŞANIN BU KANUN TANIMAZ DESPOTLUĞUNUN ARDINDAN ALBAY ARİF BEY ŞÖYLE DEMEKTEDİR:

-"ZAVALLI GENÇ BİR ZORBA KOMUTANIN EMRİYLE KARARGÂH BÖLÜĞÜ TARAFINDAN KURŞUNA DİZİLDİ!.. ZAYIF VÜCUDU YERE YIKILDI!.. FAKAT GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE ÇÖPLÜĞE ATILMIŞ BİR SUÇLU GİBİ DEĞİL!.. SARIKAMIŞ'TA HAYATLARINI FEDA EDENLER GİBİ, ŞEREF MEYDANINA SERİLMİŞ BİR ŞEHİT GİBİ GÖZLERİMİZDE BÜYÜDÜ VE YÜREKLERİMİZDE ÖYLECE YER TUTTU!..

(HADİSEYE ŞAHİT OLANLARDAN BİRİ OLAN) YARBAY ŞERİF (KÖPRÜLÜ) İSE ŞÖYLE DİYOR:

-"DONUK GÖZLERİ, ZAYIF VE BİTKİN, İKİ BACAĞININ ÜSTÜNDE ZORLUKLA DURAN İKİ AVUÇLUK VÜCUDU, İNCE KOLLARI, BÜKÜLEN BOYNU HÂLÂ GÖZÜMÜN ÖNÜNDEDİR. BU ÇOCUK DA BİR ANADAN DOĞDU!.. O ANA DA ÇOCUĞUNUN BEŞİĞİNİ SALLARKEN AYNEN EN VER PAŞANIN ANNESİ GİBİ "OĞLUM BÜYÜK ADAM OLSUN, PAŞA OLSUN!.." DİYE NİNNİ SÖYLEDİ. ENVER ŞİMDİ PAŞA OLDU!... OCAK SÖNDÜRMEYİ, EV BARK YIKMAYI, ORDULAR BATIRMAYI BECERDİ!..."



(SARIKAMIŞ GERÇEĞİ/BEYAZ ÖLÜM - HANRİ BENAZUS SHF.554-559)

* * *

Evet, bu elîm hatıradan sonra gelelim Çanakkale muharebeleri esnasında Mustafa Kemal'e dair olan o ikinci hatırata:

"Üsteğmen Cevat Abbas Gürer, Atatürk Anafartalar Grup Komutanı iken onun yaveridir. Komuta yeri olan Gazitepe'den cepheyi yönetirken 30 kadar erin, dağınık şekilde ters yöne yürüdüklerini görür ve  Cevat Abbas'a, 'Bu dağınık erler, firarilerdir. Git topla, hepsini öldür' emrini verir.

 Cevat Abbas, yanına bir er alarak aldığı emri yapmaya gider. Giderken kafası karmakarışıktır. Öldürmeye nasıl kıyacaktır, kıymayı göze alsa dahi, bir ikisinden sonra onlar kendisini öldürebilecektir. Olacak iş değildir. Geriye dönüşü olmayan bir yoldadır. Artık ölmeye gitmektedir. Bu karışık duygular içinde erlere ulaşır, hepsini toplar, anlar ki firari falan değildirler. Bir kısmı sıtmalı, bir kısmı da iyi uydurulmamış ayakkabıların açtığı yaralardan dolayı birliklerinden geri kalmışlar, birliklerinden kopmuşlar. Cevat Abbas bunlara öğütler vererek birliklerinin bulunduğu yere doğru gönderir, arkalarından da, 'Akşama alayınızdan nasıl muharebe ettiğinizi soracağım' diyerek kendilerini takip edeceğini hissettirir. Onlar da, 'Merak etme efendi, düşmana saldıracağız, siperler üstünde ölmezsek bizi sorduğun vakit bulursun' yanıtını verirler.

 Cevat Abbas, komutanının yanına dönerken de endişeli duygular içindedir. Aldığı emri yapmamıştır. Ayrıca görevinde yeni olduğu için komutanını henüz yakından tanımamıştır. Kendisine ne yapacağını kestirememektedir. Kendi kendine içini rahatlatır. Akla uygun olanı yaptım diye. Her türlü azarlanmaya da kendisini hazırlar. Bütün cesaret ve enerjisini toplayarak komutanın karşısına çıkar:

'Maalesef emrinizi yerine getiremedim. Çünkü...'

Sözlerimin sonunu beklemeden, 'Ben sana öldür dedim'. Hitabı pek şiddetliydi.

'Öldürmedim. Çünkü firari zannedilen bu Türk çocukları, Türk erleri, rahatsızlıklarından geri kalmışlar ve tümenlerinin nerede olduğunu öğrendikten sonra birliklerine katılmaya yani ölüme büük bir istekle gidiyorlardı. Onları kıta haline soktum. Taburlarına yanımdaki emirberle gönderdim. Düşmana birkaç mermi attıktan sonra belki de öleceklerdir, hiç olmazsa vazifelerini yaparken ölsünler' demiş ve emir beklemiştim.

Bu kısa sözlü raporumdaki, 'Türk çocukları, Türk erleri ölüme istekle gidiyorlardı' cümlesi kumandanımı bir an düşündürdü. Gözümden gözünü ayırmayan kumandanım, mevcudiyetimi derinden okurcasına iyice beni süzdü ve azarlayıcı ve de yanlışlayıcı bir şey söylemeden, 'Geç otur, uzaklaşma' emrinde bulundular. Bu mânâlı süzülmeden müsbet, menfî bir şey anlayamamıştım. Kendi lehime anlam vermek istedim. Fakat tereddüdüm mani oldu.

Evet, bu müsaade her türlü ıstıraplı telakki ve endişelerimden beni bir an için sıyırır gibi olduysa da ben yine sarfım için ertelenen cezamın mahkûmu olarak kaldığımı sanmaktaydım.

Halbuki, o büyük adam bu vakadan bir gün sonra muhtelif muharebe hizmetlerimi takdiren beni harp madalyası ile taltif etmiş ve fevkaladeden yüzbaşılığa terfi ettirmişti.

O bu hareketiyle, büyük kumandanlara yakışan büyük ve mükemmel bir ahlakla bezenmiş olduğunu gösterdi."

(Çanakkale ilk günde biterdi, İsmet Görgülü, s. 127-129 )

* * *

Bu tarihe geçmiş iki hadiseyi okuyucunun dikkat ve değerlendirmesine böylece sunduktan sonra, neticede Atatürk'e doğrudan hücum etmeye gözleri yemeyen kimi zevatın, "ihtiraslarına yenilmese" iyi bir kumandan olabileceği sır olmayan bir Türk subayı olan Enver Paşa üzerinden yaptıkları "endirekt" hücumun ne derece zayıf temellere dayandığını şu karşılaştırmalı iki olay dahi anlatmaya yeter diye düşünüyoruz...





0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.