28 Kasım 2013 Perşembe

Cemaat, AKP'ye duyduğu "gayr-ı meşru muhabbet"in bedelini ödüyormuş...


Kendileri öttüğü için sabah olduğunu düşünen kibirli horozlar, güneşin kendilersiz de doğabileceğini fark etmenin şaşkınlığı içindeler.

On bir yıldır dikensiz gül bahçesinde oyun hamuru muamelesi yaptıkları bu güzel ülkeyi şekilden şekile sokarak eğlenmek güzeldi de, güzel olmayan; hesabı masa arkadaşlarının üstüne yıkıp sıvışmaya çalışmak, bunu beceremeyince de günah çıkarmaya kalkmak!

Uzun süredir masa altında süregelen tekmeleşmeler, "dershanelerin kapatılması" kararı ile iyice gün ışığına çıktı ve "cemaat" ve AKP arasındaki ayrışma giderek derinleşmeye başladı. 

Şurası muhakkak ki, asıl mesele; kendisini "iktidar"a ortak gören "Gülen hareketi"nin "görülen lüzum üzerine" "ortağını" diskalifiye etme çabası içine girmesiydi. Önce MİT müsteşarı Fidan'ı, ardından da Erdoğan'ı "içeri alma" girişiminin gece yarısı alelacele çıkartılan bir kanunla son anda önlenebilmiş olması, "meselenin büyüklüğü"nü kavramak için sanırız yeterli bir örnek. 



Gel gelelim, hayatiyetini sürdürebilmek için ta başından beri her şekle girebilecek bir tarzda yapılaşmayı kendine model kabul etmiş bir topluluk ve onun lideri, minderde alta düşmemek için her defasında yeni taktikler deniyor.

"Mazlumu oynamak" her iki "ortağın" da temel karakteristiği olunca, iş giderek daha da ilginç bir hal alıyor! 

Başbakanın dört gün önce Rusya'dan dönerken başlattığı "şamar" muhabbetine F. Gülen'in verdiği cevap şu:

"‘Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir’ diyor Hazreti Pir. Birinin o ölçüde sevgiye, takdire, tayine, desteklenmeye hakkı yoksa şayet, siz o mevzuda aşırı gittiğinizden dolayı, Allah, ‘Onların hakkı o kadar değildi!’ diye sizi tokatlayabilir. Ben yediğim tokatları bundan biliyorum. Şimdiye kadar hiç kimseye yapmadığımız şeyleri yaptık. Allah tarafından tokat yiyorum, Allah affetsin. (…) Zira kâmet-i kıymetinin üstünde, o ölçüde liyakati olmayan insanlara değer atfetme mevzuu, hakikati alt üst etme demektir. Kader, ‘Öyle değil bu mesele; alın siz ağzınızın payını!’ dedi ve bize tokat üstüne tokat indirdi. Şamarı bir başkası değil, biz yiyoruz.”

"Biz bunları adam sanıyorduk" demenin kibar yolu olan bu açıklamaya başbakan ne diyecek onu bilmiyorum ama benim asıl merak ettiğim şey şu:

Birbirleri arasında var olduğunu bildiğimiz bu "muhabbet", Gülen'in de itiraf ettiği üzere "gayr-ı meşru" idiyse, bu muhabbetten doğmuş, büyümüş ve serpilmiş olan bu ölümcül aşkın "meyveleri" ne olacak? "Kürtaj yasaktı, o yüzden doğurmak zorunda kaldık, çaresine devlet baksın" mı diyecekler?

...


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25225246.asp

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.