20 Temmuz 2010 Salı

Bu vatanın şehitleri

Yuvalandıkları inlerinden büyük bir pervasızlıkla tehditler savuran maşaların cüret ve küstahlıkları, içimizdeki aymazlar ve işbirlikçilerinden gördükleri destekle giderek ivmeleniyor ve ardı ardına şehit haberleri gelmeye devam ediyor.

Bugün Van'da vuku bulan alçak bir saldırıda şehit düşen bir evladımızın; Serdar Yeşilyurt'un yürek burkan hikayesi, şehadeti vesilesi ile basında yer aldı.

Haber şu:

"...Kozan Garnizon Komutanı Personel Kıdemli Binbaşı Bülent Siper ve İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Kubilay Ünal, beraberindeki sağlık ekipleri ile Yeşilyurt'un Bucak köyündeki ailesinin evine gitti.



'Korktuğum başıma geldi'
Baba Ümmet Yeşilyurt ile görüşen Siper, daha sonra oğlunun şehit olduğu haberini sağlık görevlileri nezaretinde söyledi. Uyuduğu sırada evlerine gelen heyetten acı haberi alan şehit babası 55 yaşındaki Ümmet Yeşilyurt, haberi veren komutana, “Karışık rüyalar görüyordum. Siz de gelip, kara haberi verince korktuğum başıma geldi” dedi.


Baba Yeşilyurt, oğlu ile iki gün önce telefonla görüştüğünü, oğlunun kendisine bir arkadaşının mayına basarak şehit olduğunu anlattığını ifade ederek, “Kendisi üzgündü, sanki başına geleceği de biliyor gibiydi. Bana daha önce yaşadıkları bir olayı anlatıp, ‘Bir arkadaşım mayın patlaması sonucu kucağımda şehit oldu, moralim çok bozuktu. Şu anda iyiyim. Ne olacağını bilmiyorum, başımıza herhangi bir şey gelirse hakkınızı helal edin’ dedi. Karşılıklı helalleştik” dedi.

17 Kasım’da tezkere almasını beklediği oğlunun şehit olduğu haberiyle yıkılan anne 52 yaşındaki Zeliha Yeşilyurt da “Vatan sağ olsun. Nutkum tutuldu, bir şey diyemiyorum” diyebildi.

Askere köydeki öğretmenlerin verdiği yol parasıyla gitmiş
Bu arada, 6 çocuklu ailenin ikinci çocuğu olan Serdar Yeşilyurt'un askere gitmeden önce ailesine yük olmamak ve para biriktirmek için Sivas'ta bir lokantada çalıştığı, askere de köydeki öğretmenlerin verdiği yol parası ile gittiği öğrenildi.


Kasım ayında terhis olacağı bildirilen Yeşilyurt'un, 6. Jandarma Komando Eğitim Alay Komutanlığındaki eğitimi sırasında takdirname ile ödüllendirildiği kaydedildi."

Evet, bir tarafta cebinde yol parası bile yokken vatanı için yollara düşmekten yüksünmeyen, birilerinin "çürük" raporu  alabilmek için çalmadık kapı, vermedik rüşvet, uydurmadık hastalık bırakmadığı bir zamanda, kendisi hakkında verilen böyle bir raporu erkeklik ve insanlık onuruna yediremeyip buna rağmen vatan hizmetine koşan ve bu uğurda canlarını veren evlatlar, diğer tarafta büyük bir arsızlıkla istedikçe isteyen, aldıkça azan, fakir fukara çocuklarını kendi dünyalıkları için bir kalemde harcamaktan çekinmeyen, şeref, haysiyet ve insanlığını, kısa süren fani bir ömre değişmeyi tercih etmiş bedbahtlar sürüsü...

Ellerinde "intikam" pankartları, dillerinde en küstah tehditler ve altlarında bu devletin resmi araçlarıyla ortalıkta fink atanlara tahammül gösteren "makam" sahipleri, nedense "sen açıldıkça anamız ağlıyor" pankartına sabaha kadar bile tahammül gösteremeyip, gecenin bir yarısında itfaiye çağırarak o pankartı indirme gayreti içine girebiliyorlar!

Beyler, cüretinizden belli ki, o büyük bildiklerinize çok güvenmekte, onların bildiklerine ve planlarına çok inanmaktasınız, fakat unutmayın ki, hiç bir plan Allah'ın planı kadar kusursuz ve mükemmel değildir. Bütün haksızlıklar ve soysuzlara mahsus o bütün riyakârlık ve densizlikler gün gelir, o hesaba almadığınız, hakkını yeyip, hukukunu çiğnediğiniz bu milletin sinesinde un ufak olur, dağılır gider, hak sahibi hakkını da eline alır, sizi de eline alır, bundan hiç şüpheniz olmasın!

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.