29 Mayıs 2014 Perşembe

Helal Cumhurbaşkanlığı olur mu?!..


Bir şeyin ruhunu, özünü, mânâsını bir kere ıskaladın mı, o şeyin cismaniyeti, yani dış dünyaya verdiği görüntü de tıpkı ölü bedenler gibi bir müddet sonra çürüyor, bozuluyor, kokuşuyor ve çevreye rahatsızlık veriyor.

İçi boşaltılmış bir İslam anlayışına sırtlarını dayayanların "helal" konusunda gösterdiği duyarlılık ise akıllara seza! Kendi cepleri söz konusu oldu mu işlerini kitabına uydurmayı gayet güzel becerliyorlar. Konu ne olursa olsun, yeter ki ucunda para olsun, üzerine helal damgasını vurdun mu olay bitiyor! Gelsin paralar, sağılsın davarlar!

Sayıları giderek artan bu ensesi kalın, cebi şişkin "helalci taifesi", şüphesiz her sektörde iştah uyandırıyor. Sattığı ya da pazarladığı her ne ise onun üzerine işte bu "helal damgası"nı vurdurtmayı becerebilenler ise köşe olacağını biliyor. Neyse, aslında konumuz bu değil ama bu dediklerimiz az sonra diyeceklerimizle ilintili, ya da en azından bir vatandaş okuduğu bir haberden yola çıkarak bu haberi kafasındaki soru işaretleri ile ilintilendirmiş ve ortaya-çok da haksız diyemeyeceğimiz-daha başka bir soru çıkmış. Fakat önce o haber:

Devamını gör...

15 Mayıs 2014 Perşembe

Soma faciası


Sözü uzatmayacağız: Sırf "ekmeğe muhtaç" diye insan canı hiç bu kadar hiçe sayılmadı! İster doğal, ister iş esnasında doğabilecek tehlikeleri akıl ve ilim ile öngörmek ve önlemek bugün büyük ölçüde mümkün iken korkulan oldu ve her gün tedbirsiz önlemsiz yerin yüzlerce metre altına gönderilen yüzlerce can, ölümün en acı şekliyle karşı karşıya bırakıldı! 

Ocak sahipleri daha çok kâr etsinler diye alınmayan önlemleri alınmış gibi gösteren, çocuklarının vakıflarına bağış yapanları her türlü idari ve mali denetimin dışında tutan bir zihniyetin 19. yüzyıl Avrupa'sındaki benzer kazalardan örnek vererek bu büyük acıyı ve kendi sorumluluğunu geçiştirmeye çalışması ve görevinin baştaki zata müşavirlik yapmak olduğunu öğrendiğimiz ayakları kırılası bir vicdansızın bir protestocuyu büyük bir hırsla tekmelemesi, bu ülkenin vicdanında kapanmayacak bir yara daha açarak tarihteki yerini aldı.


Bu elim olayda hayatlarını kaybedenlerin cümlesine Allah'tan rahmet, geride bıraktıkları eş, evlat, dost ve akrabalarına ve Türk milletine baş sağlığı diliyor, insanımızın hiç olmazsa bundan sonrasında akıl ve bilimin hak ettiği mevkiye oturtulduğu ve böylece bu gibi büyük acıların kendini göstermeye bir daha fırsat bulamadığı yeni bir Türkiye'de yaşama imkânına kavuşmak için akıl ve izanlarını harekete geçirmelerini temenni ediyoruz. 


          

Devamını gör...

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Barış varsa niye bu çocukları götürüyorlar?


"Bizim çocuklarımızı gasp etmişler. 15 yaşındaki çocuğun yaşı hata çağıdır. Her an hata yapabilirler. Onun ne iradesi olabilir ki anne ve babasının velayeti altındadır. Askerlik çağı 20 yaştır. Onu alıp asker gibi alıyorlar. Çocuğa gaz veriyorlar, sen bunu yaparsın, şunu yaparsın diye çocuk hemen bir de dağları göreyim diye. Bu hiç etik değil, sen ha çocuğumu alıp gasp ettin, ha öldürdün. Ben çocuğumu onlardan istiyorum. Benim çocuğum yoksa bana hayat yok, bana hayat yoksa çevremde kimseye hayat yok. Benim çocuğum gelmezse benim ne yapabileceğimi ben bile tahmin edemiyorum. Beni gelip burada öldürsünler. Kapım demir kapı bile değil tahtadır. Ben burada doğdum büyüdüm, benim memleketim burası kimse benim çocuğumu gasp edemez. Ben çocuğumu bazı insanlarla avanta parayla büyütmemişim, çocuğumu inek sağarak inek pisliği temizleyerek, hamallık yaparak büyüttüm. Ben çocuğumu kimseye vermem. Benim çocuğumu göndersinler, onlar da biraz insanlık varsa çocuğumu yollasınlar. Buradan sayın Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımıza kim yetkiliyse çocuğumu istiyorum. Ben kimsenin tarafı değilim ben bir işçiyim, vatandaşım çocuğumu istiyorum"

Yukarıdaki sözler, diğer bir çokları gibi çocuğunu eli kanlı terör örgütüne kaptıran bu ülkenin vatandaşı bir “Kürt” babaya ait. Yüreği yanık anne ise: "Yani diyorlar barış var. Barış varsa niye çocukları götürüyorlar?" diye haklı olarak sormakta.

Devamını gör...

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Ağır çekim ışık hızı

Işık, yapılan ölçümlere göre vakum ortamda saniyede 299.792.458 m. yol almaktadır. Bu hız, cam, su gibi maddelerin içinden geçerken bir miktar azalmaktadır. FPS (Frame Per Second) adı verilen hızlı çekim kameraları sayesinde bir çok fiziksel olay aydınlığa kavuşturulabilmektedir. İşte aşağıdaki görüntü de saniyede trilyon kare film çeken bir FPS kamerası ile çekilmiş ve ışığın su dolu bir PET şişe içindeki yolculuğunu ağır-çekim izlemek mümkün olmuştur.

 

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.