Bunu da şu sözleri ile teyid ediyor:
“Biz her zaman anlaşma yollarına gitmeye ve Britanya İmparatorluğunun devamını sağlamak için, bütün kuvvetimizi terazinin kefesine atmaya hazırdık.
Kaldı ki hakikatte dünya'nn en sefil insanı dahi bence İngiliz dediğimiz bu azametli adalıların herhangi birinden daha sempatiktir.”
Ve ardından da detaylara iniyor ve şöyle diyor:
“Harbin başında İngiltere yolunu seçmek imkânına sahipti. Hiçbir şey İngilizleri harbe atılmaya zorlamıyordu. Halbuki bunlar, yalnız harbe atılmakla yetinmeyip, aynı zamanda mücadeleyi kışkırtmışlardı. Şayet harbe taraftar olan İngiliz ve Fransızların kötü niyetli politikaları olmasaydı, Polonya intihar politikasına sürüklenmezdi. Bütün bunlara rağmen, İngiltere bu hataları işledikten sonra bile, ya Polonya'nın harp dışı edilmesinden veya Fransa'nın mağlûbiyetinden sonra oyundan dışarı çıkabilirdi. Böyle bir davranış, muhakkak ki İngiltere için çok şerefli sayılmazdı.
Bununla birlikte bu konularda zaten İngilizlerin izzeti nefsi pek hassas değildir. İngiltere hiçbir şey yapamasaydı, Fransa'nın 1940 Mayısında Belçika için yaptığı gibi mağlûbiyetinin büün mesuliyetini eski müttefikleri üzerine atamaz mıydı?”