29 Aralık 2009 Salı
HATAY SENDROMU
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Aralık 29, 2009
0 yorum Etiketler: Seçilmiş Makaleler

Posts Relacionados
8 Aralık 2009 Salı
MASKELİ BALO

MASKELİ BALO…
Turgut Özal... Aydın Güven Gürkan... Erdal İnönü... Süleyman Demirel... Bülent Ecevit... Necmettin Erbakan... Alpaslan Türkeş... Hüsamettin Cindoruk... Yıldırım Akbulut... Tansu Çiller... Mesut Yılmaz... Erkan Mumcu... Murat Karayalçın... Devlet Bahçeli... Deniz Baykal... Abdullah Gül... Recep Tayyip Erdoğan...
Bu isimleri tanıyorsunuz. 1980'li yılların başından beri Türk siyasal yaşamının belli başlı figürleri bu kişiler... Siyasi arenadaki kapışma, Türkiye'de bölünme ve «liderden» başka bir şey üretmedi bugüne kadar... 12 Eylül, Türk siyasal yaşamının üzerinden buldozer gibi geçti, partileri kapattı, siyasetçileri yasakladı, kör topal giden sözde «demokrasiye» de bir deli gömleği giydirdi. 12 Eylül'den bugüne kadar kurulan belli başlı partilerin isimlerini saymak bile, siyasal yaşamın nasıl bir çukurda debelendiğini göstermeye yeter...
ANAP, MDP, HP, HDP, SODEP, CHP, DSP, SHP, DYP, DP, RP, FP, SP, AKP, MÇP, MP, MHP, BBP, HEP, DEP, DEPAR, DTP...
Say sayabildiğin kadar... Eksiği var, fazlası yok bu listenin...
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Aralık 08, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist Kültür ve Politikalar, Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
3 Aralık 2009 Perşembe
'HÜRRİYET VE İTİLAF" PARTİLERİ
.
Değerli yazar ve düşünür Metin Aydoğan'ın mükemmel tespitler içeren kitabından* konuyla ilgili satırlardan seçtiklerimiz şunlar:
Hürriyet ve İtilaf Fırkası
Gazeteci Tahir Hayrettin Bey, II. Meşrutiyet'ten sonra kurulmuş olan Mutedil Hürriyetperveran ve Ahrar fırkalarını bir araya getirerek, 21 Kasım 1911'de Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nı kurdu. Fırkanın temel amacı, belki de tek amacı, İttihat ve Terakki'ye karşı olmak ve Batı'yla tam olarak bütünleşmekti. Siyasi anlayışını Prens Sebahattin'in görüşlerinden alıyor, Programında Osmanlıcılık, ademimerkeziyetçilik, teşebbüsi şahsi, meşrutiyetçilik ve liberallik'ten yana olunduğunu yazıyordu. Farklı kesimlerden insanlar, milliyetçi bir çizgiye yönelen "ittihatçıları durdurmak" ve "iktidarlarına son vermek" için, dış destekle bir araya geliyor, güçlerini bu amaç için birleştiriyorlardı. Rum, Ermeni, Arnavut, Arap, Bulgar kökenli ayrılıkçı unsurlar, Batıcı aydınlar (münevveran), Prens Sebahattin yandaşları, bazı medrese hocaları (ilmiye mensupları), sosyalistler Hürriyet ve İtilaf çatısı altında toplanıyordu.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Perşembe, Aralık 03, 2009
1 yorum Etiketler: 2. Cumhuriyetçiler, Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
1 Aralık 2009 Salı
Müdafaa-i Hukuk nedir?

Müdafaa-i Hukuk bir ideolojidir, onun dinamik niteliği de budur; bir dünya görüşü, bir yaşam biçimidir. Müdafaa-i Hukuk bir kamu vicdanı hareketi, bir namus hareketidir: Buna Müdafaa-i Hukuk ruhu diyoruz. Atatürk bu ruhu 'milli vicdan' ve onun oluşturduğu cepheye 'namus cephesi' diyor. Müdafaa-i Hukuk bir hareket, bir eylem. O ruh, yerel ya da bölgesel hareketleri başlatıyor... Müdafaa-i Hukuk bir örgüttür. Dağınık,
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Aralık 01, 2009
0 yorum Etiketler: Milli Kültür, Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
60 Hafızın Duası Bir Suriyeli Ananın Bedduasını Siler mi?
Bunun 24'ü, o sırada geçmekte olan okul otobüsünün içindeki çocuklardı.
O 24 çocuğu öldüren bombayı kullananları sizin eğitmiş olma ihtimali, o bombanın sizden gitmiş olma ihtimali ve bir ülkeyi 24 çocuğu bir kalemde öldürecek kadar karıştırmış olma insanı kahreder.
Allah'tan korkusu olanı kahreder; Allah'tan değil ama insanlığından korkusu olanı da.
Bir tarafa koyun bu 24 çocuğun katlini ve aşağıdaki haberi okuyun...
Turktime'den Talat Atilla'nın haberine göre , 60 hafız Başbakanın başarısı ve sağlığı için 24 saat Kuran okuyormuş.
Wikileaks'in yayınladığı ABD diplomatik yazışmalarında yeralan Tayyip Erdoğan'la ilgili, yakınındaki bir ismin tespitini tekrar hatırlayalım:
"Tayyip Erdoğan Allah'a inanır fakat güvenmez"
Başarısı ve sağlığı için 60 hafızın sürekli Kuran ve muhtelif dua okuduğu bir insan Allah'a güvenmeyen bir insandır.
O kadar ki, kendi nefsi ile başbaşa kaldığı anlarda edeceği duanın yeterliliğine güvenmediği için, başkalarının toptan duasından medet uman, muhasebeci bir zihniyetin göstergesidir.
Allah nezdinde değerinden emin olmayan, bu tereddütünü başka yollarla kapamaya çalışan bir korkunun dışa vurumudur.
Tayyip Erdoğan, günahlarının o kadar farkındadır ki , kendi cenneti için 60 hafızın yardımına ihtiyaç duymaktadır.
Yetecek midir?
Başlarken bir teolojik soru ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmiştik...
O soru şudur:
60 hafızın 24 saat duası, teröristlerin bombası ile çocuğunu kaybeden bir Suriyeli ananın "Çocuk Katili Erdoğan" bedduasının etkisini siler mi?
İslam'a muhasebeci toptancı bakış açısı ile yaklaşanlar bunun hesabını yapabilir.
60 hafız yetmiyorsa, bir 60 hafız daha yığalım diye düşünebilir.
Günahlarının farkında olan biri, 60 değil 666 hafızdan da medet umabilir.
Ama; dün Suriye'den teröristlerin bombası ile ölen o 24 çocuğun ölümü ile uzaktan bile alakası olan biri; bütün hafızları 24 saat adına Kuran okusa bile, o tek günahın altında ezilir.
Erdoğan'a bu saatten sonra Amel Defteri'nin hangi omuzunun üzerinden verileceğini beklemek düşer.
Hangi omuzunun üzerinden verileceğini dair bir fikir yürütürdük ama biz Allah'tan 60 hafızdan medet ummayacak kadar korkarız.
Açık İstihbarat
http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10044
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Aralık 01, 2009
0 yorum Etiketler: Seçilmiş Makaleler

Posts Relacionados
24 Kasım 2009 Salı
HABERİNİZ OLSUN!
BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedirler.
Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HAKİM (GÖRÜNEN) GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Kasım 24, 2009
0 yorum Etiketler: 2. Cumhuriyetçiler

Posts Relacionados
23 Kasım 2009 Pazartesi
"SADAKAT" AMA HANGİ DAVAYA?
Sözüm, akılları bloke edecek kadar güçlü bir etki yapabilen, vatana ve millete sadakatı, bir partiye, bir siyasetçiye sadakatle bir tutabilen bu yapının "mağdur"larınadır!
Söyleneni değil söyleyeni eleştirmek bu sendromun en bariz belirtilerindendir. Bu şuna benzer ki; insan vücudunu hasta eden şey kendisi değil, o vücuda giren mikroptur.
Şimdi hemen sormak lazım: Hastalıkla mücadele hastayla mücadele anlamına nasıl gelebilir?
Bu bakımdan, söylenenlerin ne olduğuna bile bakmaksızın, söyleyene derhal hakaret etmek, söz konusu vatan olduğunda daha bir yıkıcı ve yaralayıcı olmaktadır. O halde; burada söyleyeceklerim ne şahsıma bir menfaat sağlamak için söylenmiş, ne de bir parti ya da bir grubun menfaati için söylenmiş sözlerdir. Sadece ve sadece vatan ve milletin menfaatini gözetmek için söylenmiş sözlerdir.
Gelelim sadede:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazartesi, Kasım 23, 2009
0 yorum Etiketler: Milli Birlik Yazıları

Posts Relacionados
BUNU DA UNUTMADIK!
Bugünkü gazetelerden bir haber:
Seçimden sonra her sıkıştığında verdiği destekle AKP’yi kurtaran MHP’ye eleştirilerin artması üzerine Mehmet Şandır, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, ” Kimse MHP’yi sopa olarak görmemeli “ demiş...
Mehmet Şandır’ın Hürriyet’te ” Sopa değiliz “ başlığıyla yayınlanan Süleyman Demirkan imzalı haberi şöyle:
Referandum konusunda AKP’ye verdiği sürpriz destekle gündeme gelen MHP’nin Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, AKP’ye öfke duyanların MHP’yi sopa olarak kullanmak istediğini savundu. *
" Milletin AKP’ye öfkesinin sözcüsü olmak istemiyoruz “** diyen Şandır, şunları söyledi:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazartesi, Kasım 23, 2009
0 yorum Etiketler: Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
17 Kasım 2009 Salı
Herkesin Türkiye’ye ihtiyacı var bir Türklerin yok!
.
Yine de ne mutlu ki, artık bu memlekette, bu vahim ve derin uykudan büyük bir silkinişle bir an önce uyanmak gerektiğinin farkına varmış olan insanlar var ve sayıları da her geçen gün biraz daha artıyor!
Biliyoruz ve artık eminiz ki, pek yakında bu milletin öz evlatları birbirine kaynaştıkça, önünü hiç bir bendin, hiç bir setin ve hiç bir kuvvetin kesemeyeceği, coşarak ve çağlayarak ilerleyen kutsal bir sel haline gelecek ve düşmanlarını mahvetmeden de durulmayacaktır. Coşkunluğu günbegün artan ve eninde sonunda düşmanını mahvedecek ve kahredecek bu milli selde bir damla olma şerefine nail olabileceklere şimdiden ne mutlu diyor ve Yeniçağ Gazetesi'nin değerli yazarlarından Sayın Hasan Demir'in makalesi ile sizleri başbaşa bırakıyorum:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Kasım 17, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları, Emperyalist bir argüman olarak "Kürtçülük"

Posts Relacionados
14 Kasım 2009 Cumartesi
Amerikan gerçeği - Zeitgeist Belgeseli...
Adına "küreselleşme" denilen, rengârenk boyanıp, süslenen ve ona karşı çıkanların "gericilikle" ve "dünyayı anlamamakla" itham edildiği, onu reddetmenin "içine kapanmacı bir ulusalcılık/milliyetçilik" olduğu iddiaları defalarca, malûm medya vasıtaları ile hemen her gün adeta gözümüze sokulurcasına tekrarlanıp duran, 21. yüzyılın o en kutsal yalanını daha iyi anlayabilmek için...
Buyrun; size işin gerçek yüzünü gösteren 15 dakikalık kısa bir video:
Alternatif Link:
sinema - fragman - amerikan gerçeği - zeitgeist belgeseli | izlesene.com
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Kasım 14, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist Kültür ve Politikalar

Posts Relacionados
6 Kasım 2009 Cuma
TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKES...
.
Bu anlamda, planlarının ilk aşamasında yapmak istedikleri ve bizlere söyletmek istedikleri şey şudur: "Kürtler!".
Yani hepsi, yani ne kadar Kürt varsa tamamını kapsayacak bir nefret ve dışlama!
Böylece, DTP/PKK'nın bütün Kürtleri temsil ettiğini ve bütün Kürtlerin tamamının "bölücü" ve PKK sempatizanı olduğunu otomatikman kabul etmiş olacak ve ona göre "onlar"a hasmane bir tavır içine girmiş olacağız.
İçine girmemiz istenen tutum budur!
Bu oyuna gelmemek gerekir. Bu işte suçlu olan kim veya kimlerse onları konuşacağız. "Kürtler"...diye başlayan cümleler kurmayacağız ve emperyalistler ve onların işbirlikçilerinin ekmeğine yağ sürmeyeceğiz.
Tabi, şimdi burada şu hataya da düşmemek lazım. Türk vardır, bir Türk ırkı da vardır ve Türkler tarihin en eski ve en köklü bir milletidir ve sosyolojik anlamda çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, çok geniş bir ailedir.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Kasım 06, 2009
0 yorum Etiketler: Milli Birlik Yazıları, Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
1 Kasım 2009 Pazar
17 Ekim 2009 Cumartesi
Teminatlarımız ve Güvencemiz!
.
Bu parti ve zihniyetlerin basiretsizlikleri nedeniyle Türkiye'nin başına musallat ettikleri dertlerden sadece biri olan türban konusu da dâhil olmak üzere kökten bir çözüm istiyorsak sorunlara kaynak olan bataklık ve ona su taşıyan kollar kurutulmalıdır.
AKP ve MHP hem sükûneti sağlamak hem de türban düzenlemesini savunmak için çeşitli dayanaklar öne sürdüler:
"AK Parti Hükümeti, Cumhuriyetin de demokrasinin de laikliğin de hukuk devletinin de teminatıdır, koruyucusudur". (Erdoğan, 29 Ocak 2008)
"MHP din ve vicdan özgürlüğü ile laikliğin teminatı, savunucusu ve koruyucusudur." (Bahçeli, 5 Şubat 2008)
AKP ve MHP'nin "biz laikliğin teminatıyız" demesi trajikomik gelmiş olmalı ki başta yargı olmak üzere üniversitelerden meslek örgütlerine, sivil toplum örgütlerinden rejime bağlı aydınlara kadar hiçbir kesim bu sözlere itibar etmedi, açıklamalar ardı ardına geldi…
Nasıl itibar edilsin ki!
"Demokrasinin teminatıyım" diyen AKP, -son uygulamasıyla- dini inancı öne sürerek bir kesime "ayrıcalık" vermek istemiyor mu? Kendi gibi düşünmeyen bürokrat yerinde kalabilmekte midir? Bırakın parti içinde muhalefet yapılabilmesini, AKP'ye muhalif yayın yapabilen kaç medya kuruluşu kaldı? AKP, kendine muhalif kişiye, kuruma yaşama şansı tanımakta mıdır? Görülmüş müdür? Yakınan köylüsünü "ananı da al git lan" diye kovan, ama kentte, köyde, mecliste, "yağma kültürünün" en ince maharetlerini göstermekten çekinmeyen bu "feodal kafanın demokrasi anlayışı"na güvenmek ne derece mümkündür!
AKP sadece demokrasinin teminatı olduğunu iddia etmiyor…"Laikliğin de teminatıyım" diyor. Ancak işin trajikomik yanı, AKP Genel Başkanı Erdoğan "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçu sabit görülerek 10 ay hapis cezasıyla hüküm giymiş, 4 ay da cezaevinde yatmış bir sabıkalıdır! İşte karşınızda laikliğin teminatı olan Erdoğan!
(1998 yılında aldığı ceza nedeniyle bitti denilen siyasî yaşamı CHP lideri Baykal'ın attığı "ip" sayesinde kurtulmuştu. Siyasilerimizin ip atma geleneğinin ne denli köklü olduğunu göstermesi açısından not edilmesi gereken bir detay)
Ayrıca AKP, "hukukun teminatı" olduklarını da iddia ediyor. İddia ediyor ama bir yandan da "Adli ve İdari Yargıda Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama Yönetmeliği"nde yaptıkları değişiklikle yeni hâkim ve savcı adaylarını "mülakat" ile seçmeye kalkıyor! Bu uygulamanın kadrolaşmayı amaçlamadığı iddia edilebilir mi? Bu uygulamanın amacı bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü yerine "AKP'ye bağımlı bir yargı ve parti çıkarlarının üstünlüğü" değil de nedir? (Yönetmeliğin uygulanması Danıştay tarafından durdurularak Anayasa mahkemesine başvuru kararı alındı, süreç hâlâ sonuçlanmadı…)
Ya MHP? MHP'nin "teminatları ve samimiyeti" AKP'den çok mu farklı?
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Ekim 17, 2009
0 yorum Etiketler: Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
10 Ekim 2009 Cumartesi
(S)açılımcılar Bu Röportajı Okusunlar
.
Enver Behnan’ın İlk Millet Meclisi Dersim milletvekili Diyap Ağa’yla röportajı (Yeni Gün, 27 Temmuz 1931)
“Bizim memleket ahalisi Kürtmüş, orada bir Kürt Hükümeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım”.
“Biz Kürt değiliz, biz Türk’üz.”
“Türklük tehlikeye düştü. Kurtuluş Savaşı’na katıldım.”
“Allah Büyük Gazi’ye çok ömür versin, kıymetini bilelim.”
Millet Meclisi’nin ilk azalarından Diyap Ağa’ya Karaoğlan’da rast geldim. Felaket ve zafer günlerinin bu bir hatırası olan bu aksakallı ihtiyara yaklaştım. Selam verdim ve kendimi tanıttım. Ertesi günü Natbantoğlu Hıfzı Bey’le beraber misafir kaldığı Kayseri Oteli’ne gittik. Otelin avlusunda bu tarihi şahsiyetle karşı karşıya idik. İri ak kaşlarını kaldırdı, mavi gözlerini gözlerime dikti:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Ekim 10, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist bir argüman olarak "Kürtçülük", Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
9 Ekim 2009 Cuma
Tek bir Türk’ün bile planlarını bozabileceğini biliyorlar!
.
Memleketin dört bir yanında ihanet ateşleri yakılırken ve düşman bütün pervasızlığı ve gücü ile anayurda saldırmışken, bütün dünyaya meydan okurcasına; “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek tek başına ayağa kalkmış ve bütün mesuliyeti tek başına üstüne alarak, milletini içine düştüğü cehennem çukurundan şerefle çıkarmak başarısını göstermiştir. O halde sormak lazım; “Bir Türk dünyaya bedel midir, değil midir?”
İşte, konuyla ilgili önemli bir makaleyi bu sebeple dikkatlerinize sunmak istiyorum:
"Milletin başına belâ olan kuvvetler!"
Hayır, hayır kimseye hakaret etmiyorum, etmem de zaten; fakat bir ülke parçalanırsa, neler olacağını hatırlatmak istiyorum:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ekim 09, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları, Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
5 Ekim 2009 Pazartesi
"ERGENEKON" MESELESİ VE "DARBECİLİK"
.
Kavramlar önemlidir, hele bir propaganda ustası için daha da önemlidir. Hedeflenen eylemlere ilk olarak "kavramlar" üzerinde "oynamalar" yapılarak başlanır. Yoğun ve bulanık bir şekilde zihinlere zerk edile edile insanları sersemleten, en güvendiği dayanaklarına bile artık şüphe ile baktıran ve muhatabını "hedef eyleme" müsait bir şekle sokmakta en etkili olan, işte bu "genetiği değiştirilmiş kavramlar"dır.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazartesi, Ekim 05, 2009
0 yorum Etiketler: Milli Güvenlik Meselelerimiz

Posts Relacionados
HAKKI MÜDAFAA OLMADAN "HATTI MÜDAFAA" OLMAZ!
Şimdi bu duruma göre insanın mazlum (zulme uğramış) olabilmesi için hakkını müdafaadan tamamen aciz bir durumda olması gerekir. Milleti için acziyet kabul etmeyen Mustafa Kemal, bu sebepten "ya istiklâl, ya ölüm!" emrini vermiştir. "Bu millet esir yaşayamaz, esir yaşamaktansa ölsün, daha iyidir" kararı altında bu anlayış yatar. "Hak verilmez, alınır" özdeyişi de bu durumu anlatır! Zalimin zulmüne karşı seslerini yükseltmeyenlerin zulümden şikayete hakları yoktur! İtirazın yükselmesi, kişinin kendine, kendi emeğine olan saygısıyla birebir orantılıdır.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazartesi, Ekim 05, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
2 Ekim 2009 Cuma
"DEVLET" VE DEVLET ADAMLIĞI
.
Geleceğiniz ve güvenliğinizle ilgili bir ulusal siyasetten yoksun olmanın doğal sonucu budur!
"Yurtta sulh, cihanda sulh" bu demek değildir!
Barış, refah ve özgürlük istiyorsanız, bunu sağlayacak gücünüz ve kararlılığınız olmalıdır! Birilerinin gücünden çekinerek, kendinizi onunla iyi geçinmek zorunda hissederek, GÜÇ'ün ortak kabul etmez olduğunu dahi bilmezden gelip, kendi kendinizi birilerinin stratejik ortağı olduğunuz fikri ile avutarak, onun ağzına bakarak, her dediğine evet diyerek, ne bağımsız kalabilir, ne de müreffeh bir ülke olabilirsiniz!
Gücünüzün farkında olacaksınız, geçmişinizi bileceksiniz ve milletinize dayanıp onunla bir bütün olacaksınız ki, diğerleri sizin hakkınızda hesap yaparken bin kere düşünmek zorunda kalsınlar.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ekim 02, 2009
0 yorum Etiketler: Milli Birlik Yazıları

Posts Relacionados
1 Ekim 2009 Perşembe
26 Eylül 2009 Cumartesi
UNUTULMUŞ BİR VATANSEVER: ABDÜLKADİR KEMALİ
Orhan Kemal'in Babası Abdülkadir Kemali Bey'in Anıları
Hukuk mektebini pekiyi ile bitirmiş Abdülkadir Kemali, adında bir genç, hiç de nahif olmayan idealizminin peşine düşmüş, inatla savaşmakta. Hukuktan, adaletten başka, dürüstlükten, insanlıktan başka bir değer tanımıyor. Vatanını silahla savunan bir yurtsever Abdülkadir Kemali... Ama onun asıl savaşı, insani değerlerin, hakkın, adaletin korunmasını hedefliyor.
Büyük yazarımız Orhan Kemal`in babası olan Abdülkadir Kemali Bey, deneyimlerinin yarınlara ışık tutacağının bilincinde bir aydın olarak o günleri kayda geçirmiş. Torunu Işık Öğütçü, titiz bir çalışmayla anıları düzenledi ve bize sundu.
Yazılı-sözlü tarih hazinemize büyük bir katkı olan ve uzun zamandır beklenen elinizdeki kitap, Orhan Kemal`in yazarlık yeteneğinin kaynağını da gözler önüne seriyor...
* * *
İSTİKLÂL HARBİMİZ VE ÇANAKKALE SAVAŞININ BİLİNMEYEN YÜZÜ
Bu büyük vatanseverin anılarından aldığım şu pasajları okuduğunuzda, Çanakkale'de askerimizin neden günde bir-iki öğün hoşaf, ekmeğe mecbur bırakıldığını hayretle göreceksiniz. Abdülkadir Kemali'nin anılarında o zamanları daha iyi anlayacaksınız.
Çanakkale’ye geldiğimiz zaman Çimenlik bataryasına götürüldük. Oradaki asker koğuşlarına yerleştirildik. Birer ot minder ve birer battaniye verdiler. Üç koğuşa ayrıldık.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Eylül 26, 2009
0 yorum Etiketler: Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
16 Eylül 2009 Çarşamba
BATAN BİR GÜNEŞE YÜZÜNÜ DÖNENLER
BATI'nın servetinin, biliminin ve gücünün karşı konulamayacak kadar büyük olduğuna ve erinde veya gecinde bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin(!) BATI'nın o güçlü(!) pençesinden kaçışı olamayacağına baştan iman etmiş olanların bir kısmı; "BATI'ya methiyeler düzerek 'kapınızda kul oluruz' yeter ki bizi dışlamayın" diye yalvarmakta, bir kısmı ise "Bu düzen böyledir, bunu ben mi değiştireceğim" diyerek mevcut ortamın şartlarına kendini uydurmakta, siyasetse siyasetini, ticaretse ticaretini, profösörse profösörlüğünü, büyük bildikleri BATI'nın çıkarları doğrultusunda kullanmakta hiç bir beis görmeyerek kendi "dünyalık"larını yapma yolunu seçmektedir.
Binlerce değil onbinlerce yılla ifade edilen muhteşem bir birikiminin eseri olan ve asla kirlenmeden, lekesiz bir biçimde bugünlere kadar gelme becerisi gösterebilmiş TÜRK MEDENİYETİ'ni önemsiz sayabilecek kadar ferasetsiz olanların HÂKİM ('GÖRÜNEN') GÜÇ'e yaltaklanarak ondan medet ummaları, ibretle seyredilecek ve esefle anılacak bir durumdur.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Çarşamba, Eylül 16, 2009
0 yorum Etiketler: Batı Medeniyeti ve Türkler

Posts Relacionados
10 Eylül 2009 Perşembe
BİZ KİMİZ?
"Bugün internette bir makalaye yorum yapan bir vatandaşın, yaptığı yorum sonunda, "biz kimiz" sorusunu sorup, verdiği cevabı (bir kaç düzeltmeyle) dikkatlerinize sunuyorum."
Bizler, bütün dünyaya karşı varolma mücadelesi veren ve bunu başaran; hızı ancak işbirlikçi hainler tarafindan kesilen ve yalnızca arkasından vuranlar yüzünden zaman zaman tökezleyen; soylu bir milletin evlatlarıyız.
Bakınız, Çanakkale'ye, bizi yok etmeye çalışan, acılar yaşatan, nihayetinde; topraklarımızda yatan düşman askerlerine bile sahip çıkan bir MİLLETİZ. Ayrı dinlerde olsak bile, ALLAH'ın yarattığı insanı; İNSAN olduğu müddetçe sever; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENİ kardeş biliriz.
...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Perşembe, Eylül 10, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
9 Eylül 2009 Çarşamba
SOROS FOLLUĞUNUN CİVCİVLERİ
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Çarşamba, Eylül 09, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist Kültür ve Politikalar

Posts Relacionados
8 Eylül 2009 Salı
ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİNE...
Daima büyük çilelerle imtihan edildiğine tarihin defalarca şahitlik ettiği bu büyük millet, uğradığı ölçüsüz alçaklık ve kalleşliklere kurban verdiği her yiğit evladının şehadeti ile, hem ebediyete kadar daima başı dik ve hür bir millet olarak yaşamaktan asla vazgeçmeyeceğini bütün dünyaya bir daha ilan ediyor, hem de şeref ve haysiyeti için başka hiç bir milletin ödemeye cesaret edemeyeceği bedelleri, bütün acılarını içine gömerek, gerektiğinde derhal ve fazlası ile ödemeye daima hazır olduğunu da bilfiil ispat ediyor!
Artık sizler de bu ispat ve ilan'ın şerefine o büyük acınızla nail olanlardansınız.
Ne mutlu size ve ona ki, vatanına milletine kurşun sıkarak ölmedi!
Ne mutlu size ve ona ki, düşmandan kaçarken sırtından vurulmadı!
Şehitler için; "onlara ölü demeyiniz" müjdesi veren mukaddes kitabımızı imanımıza kılavuz ederek, böyle büyük acılar karşısında bile bizleri dik tutan Yüce Allahımıza binlerce hamd eder, yürekleri hepimizden çok daha fazla dağlanan sizlere ve yakınlarınıza tekrar tekrar sabrı cemil niyaz ederim.
Selam, saygı ve hürmetlerimle...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Eylül 08, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
VATANDAŞ GÖZÜYLE "AÇILIM" VE "KARDEŞLİK"
.
"İdaresine talip olup vatandaşından yetki aldığınız memleketin menfaatlerini bir kenara bırakarak, şunun bunun talimatlarıyla bu ülke hakkında verilmiş kararları uygulamaya başlarsanız, hem kendinizi hem de bu memleketi rezil edersiniz. İşte sizin "açılımınız", işte vatandaşın açılımı!"
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Eylül 08, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist bir argüman olarak "Kürtçülük"

Posts Relacionados
6 Eylül 2009 Pazar
"KARDEŞLİK" MESELESİ VE BAZI HATIRLATMALAR
.
Yoktan yaratılan bir "sorun"u "biz zaten kardeşiz" diye söze başlayıp, ardından da taviz üzerine taviz vererek çözebilmenin dünyada bir örneği daha yoktur.
Buyrun size tarihten bir kaç satır:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazar, Eylül 06, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist bir argüman olarak "Kürtçülük", Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
4 Eylül 2009 Cuma
Lider Kimdir?
.
İngiliz gazeteci, Sîna dağında karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar:
“Sence lider kimdir?”
Bedevi “bir târif yapmak yerine, bir hikâye ile sorunuza cevap verebilir miyim?” der.
Gazeteci “Elbette, anlat hikâyeni” diye cevaplar.
Bedevi anlatır:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Eylül 04, 2009
0 yorum Etiketler: Genel Kültür

Posts Relacionados
Beyin gücü ve konformizm!
.
Bir örgütün başarısı, üyelerinin toplam beyin gücünü, finansmanını ve zaman kaynağını amaçlarına uygun biçimde kullanmasına bağlıdır. Bu üç unsur arasında en önemli olanı, örgütün sahip olduğu beyin gücüdür. Beyin gücü örgütte çalışan insanların bilgi, deneyim, girişim ve örgütlenme yeteneği ile yönetim kabiliyetlerini kapsar. Finansman kaynağı, zaman veya diğer üretim faktörlerinin varlığı, beyin gücü olmaksızın hiç bir anlam ifade etmez. Zira örgütlerin her türden para hareketleri, teknolojik gelişme ve uygulamaları aktif veya pasif, rasyonel veya irrasyonel, etkili ya da verimsiz kullanılabilmesi, sahip olunan beyin güçleriyle yakından ilişkilidir.
Babası, Sony İmparatoru Akio Morita’ya şöyle tavsiyede bulunmuştu:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Eylül 04, 2009
0 yorum Etiketler: Genel Kültür

Posts Relacionados
1 Eylül 2009 Salı
Müslüman Saati
.
*(Batılı yaşam tarzı ile kendi eski yaşam tarzımızı, "güne başlayış ve bitiriş zamanları" ile değerlendiren ve ilginç sonuçlara ulaşan merhum Ahmet Haşim'in ilgi ile okunacağını düşündüğümüz bir makalesi)
İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. “Saat”den kasdımız, zamanı ölçen âlet değil, fakat bizzat zamandır.
Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre dinden, ırktan ve an’aneden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat üslûbuna göre de “saat”lerimiz ve “gün” lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin ederdi.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Eylül 01, 2009
0 yorum Etiketler: Genel Kültür

Posts Relacionados
ŞİMDİ DE BU PALAVRALAR!
Milletimize adeta zorda kabul ettirilmek istenilen garip bir dayatma var!.. “Kurtuluş Savaşı’nı beraber yaptık!..” sloganı yayılmak isteniyor.. Bunu hem Ankara’dakiler yapıyor, hem de Apo mahreçli PKK kaynakları!..
Ankara’dakiler hem de aralarında omzu kalabalık saf yetkililer de dahil, “dedelerimiz koyun koyuna şehitlikte” muhabbetine pek meraklılar! O kahraman şehitlerin etnik kimliklerini vurgulayıp sanki “Kurtuluş” ta iki ayrı millet varmış intibaı vermek doğru mu?!.. Apo ve çetesi bunu bilerek yapıyor... Onların stratejisyenleri (Batı) böyle bir dayatma geliştirip ellerine tutuşturmuştur... Apo da bu çerçevede sallıyor (Ortak vatan Türkiye-Kürdistandır(!) Kurtuluş Savaşını Türk-Kürt birlikte yaptı, birlikte kurtardık) diyerek kafasına göre Kurtuluş Savaşı üretiyor!..
Bu sözleri doğru değil, hesap kitap ortada..
Araştırmacı Gökçe Fırat’ın çalışması var... Buna göre Kurtuluş Savaşı sırasında verilen şehitlerle ilgili yöresel ve rakamsal bilgiler şöyledir..
Bunlar, yani "Kürtçülük" yapanlar belirli bir guruptur ve biz daha kurtuluş savaşımıza başlamadan önce İstanbul'da dış destekli bir Kürt Klübü kurarak bu yönde faaliyetlerine başlamışlardır ki, bu faaliyetlerin kökü 1800'lü yılların başına kadar da uzanır ve kaynağı yine aynı guruptur.
Bu noktada, Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın bir İngiliz kaynağından aktardığı bir bilgi çok dikkate değerdir. Bu kaynak; "PKK'nın basıp, katliam yaptığı köylerin en dikkat çekici özelliği, tarihteki ermeni olayları sırasında ermenilere karşı en çok direnen köyler olmasıdır!" diyor.
Kökenlerinin Kürt oldukları dahi şüpheli olanların, dışardan destekli hıyanetlerinin baş amacı; bizi Türkler ve Kürtler olarak iki keskin çizgiye ayırarak karşı karşıya getirmektir. Bunu unutmayalım. Bu ihanet şebekesinin her türlü silahlı/silahsız propagandayı rahat rahat yapmasına göz yuman bir idarenin zaafları Türkiye Cumhuriyeti'nin güçsüz olduğu görüntüsünü vermiş ve bir takım insanlar güçlü olanın yanında görünmek gereğini duymuşlarsa, bu sonucun müsebbibi en başta onlara bu cesareti veren bu idaredir.
Devletseniz gücünüzü ortaya koyacak ve devlet gibi davranacaksınız! Bunun başka yolu yoktur!
...
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Eylül 01, 2009
0 yorum Etiketler: Emperyalist bir argüman olarak "Kürtçülük"

Posts Relacionados
28 Ağustos 2009 Cuma
Dağarcığınızda ne varsa dökün!
“ Yıl 1927.. Ankara’nın yoksul ama onurlu günleri... Savaş kazanılmış, bir avuç insan, bağımsız ve özgür bir ülke kurmanın peşindedir. Ancak ne yeterli para, ne de yeterli eğitimli insan vardır. Milli Eğitim Müsteşarı Kemal Zaim Sunel, afla çıkan siyasi hükümlü Şevket Süreyya Aydemir’i, Yüksek Teknik Öğretim Genel Müdür yardımcılığına atarken şunları söyler:
“Hangi ülke kendi çocuklarına bizim kadar muhtaçtır? Hangi millet bizim kadar yoksuldur? Öyle bir işin içindeyiz ki, herkes dağarcığında ne varsa ortaya dökmelidir.”(1)
Türkiye, “dağarcığında ne varsa” dökenlerin gerçekleştirdiği ulusal bağımsızlık ve yarattığı toplumsal gönençle bugüne dek ayakta kaldı; elli yıllık ihanete direnebildi. Ancak bu kutsal miras artık tükenmiştir. Yasal ama meşru olmayan iktidarlar, yabancılarla el ele vererek; “kişisel çıkarlarını sömürgecilerin siyasi istekleriyle birleştirmişler”, “halkı yokluk ve yoksulluk içine sürüklemişler”, “liman ve tersanelerimize girilmesine” göz yummuşlardır; Türkiye işgal edilmiştir.
Yüce Türk ulusu,
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ağustos 28, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
27 Ağustos 2009 Perşembe
‘Birbirimizi anlamak’ sözü bölücülüktür
AKP’nin seçim zaferi kazanmasından sonra kendilerini bir anda sosyal analizciler yerine koyan, çoğu da aslında AKP’li olmayan ama sözde demokrasi adına tüm değerlerin yerle bir olmasına destek veren çevrelerdeki en moda tartışma konusu “Birbirimizi anlamalıyız, bir arada yaşamalıyız” söylemi.
Hemen söylemek istiyorum; bu söze kelimenin tam anlamıyla deliriyorum.
Ne anlama geliyor “Birbirimizi anlayalım” sözü?
Siz kimsiniz? Biz kimiz?
Birbirini anlamak zorunda olanlar kimler?
Türkiye’de bugüne kadar hiç bilinmeyen insanlar vardı da onlar mı ortaya çıktı?
Yoksa Türkiye’de bazı insanlar hiç dikkate alınmıyordu, adeta mağaralara hapsedilmişlerdi de onlar mı ortaya çıktı?
Veya Türkiye’nin bir bölümü kölelerden oluşuyordu da onlar özgürlüklerine mi kavuştular?
*(Bugünlerin nasıl hazırlandığını görmek bakımından yayınlamak gereği duyuyorum)
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Perşembe, Ağustos 27, 2009
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados