İşte, değişen dünya koşullarında, Osmanlıya siyasal bir rota çizmek gerektiğinin farkında oldukları halde buna hazırlıksız yakalanan ve deneme-yanılma yöntemi ile işin içinden çıkmaya çalışan (ve haliyle çıkamayan) bir kadronun ümitsiz çırpınışlarını, bizzat teşkilatın içinden birinin kaleminden okumak, günümüzde, tarihin nasıl kendini tekrar ettiğini anlamak bakımından önemli.
O dönem, İttihat ve Terakki'nin gazetesi olarak bilinen Tanin Gazetesi'nin "başmuharrir"i(başyazarı) bir gazeteci olarak görev almış Muhittin Birgen'in kendi değerlendirmelerini içeren bu kitapta Birgen, İttihat ve Terakki'nin fikri altyapısı oturmamış bir teşkilat olduğunu söylüyor ve bu görüşünü şu manidar benzetme ile tanımlıyor:
"İttihat ve Terakki, bidayette(başlangıçta), bir bayrak bile değildi. Üzerine herkesin kendi bayrağını çekmek istediği boş bir bayrak direği!.."
“Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.”(*)
Eh, o zaman; kendi düşen ağlamasın!...
0 yorum:
Yorum Gönder