"Bölgenin ağabeyliği" rolüne soyunmayı "geç kalınmış bir iş" olarak gören büyüklerimiz, yılların "açığını" tez zamanda kapatmaya kararlı görünüyorlar!..
"Komşularla sıfır sorun" politikasının, politika değil bir hayâl olduğu gizlenemez olunca, bilhassa iç politika bakımından verimli bir malzeme olan "İsrail'e haddini bildirme işi" yeniden gündeme alınmış görünüyor.
Öyle ya, bir taraftan İran'a karşı "füze kalkanı projesi" gerçek olurken, hemen bunun arkasından şimdi de Karadeniz sahillerimizde
konuşlandırılacak NATO Radar Sistemleri dayatılmaya başlandı bile!..
İsrail ile her alanda çıkar birliği içinde olan ABD'nin istekleri adeta emir kabul edilirken, İsrail'e kafa tutmak da neyin nesidir diye sormaktan doğrusu insan kendini alamıyor!..
Bir de şu var; "BOP Projesinin eşbaşkanlarından biri de biziz" diyen sayın Başbakanımız, "diğer eşbaşkanın" İsrail olduğunu nasıl unutur ki?!..
Eğer gerçekten "eşbaşkanlıklar arası"nda bir sorun varsa, bunun kaygısını; bunlara bu görevi veren "büyük patronları" çeksin diyeceğiz ama bu işin "faturası"nın da (her zaman olduğu gibi) bize çıkacağı neredeyse mukadder olduğundan, ister istemez burada durup, kafayı bir kaşıma ihtiyacı duyuyoruz.. Gerçi, bu türden "yüksek politikalara" aklımız ermez. Ermediği için de, önce sayın hükümetimize Karacaoğlan'dan iki mısra okuyarak bu konuyu noktalayalım ve arkasından da asıl konumuza, geçmişte yaşanmış önemli bir olayı aktarmaya geçelim.
Şöyle diyor Karacaoğlan:
"Olur olmazın sözüne yiğit baş koşmamak gerek
İşin baş etmeyen yiğit, kaynayıp coşmamak gerek.."
Önemli Not: Tabi ki bu söz; her bir "sarkanağı" bir yerdeyken, gırtlağına kadar borca batmışken, kendi vatanından alenen toprak talep edilirken, neredeyse her gün bir kaç polisi ve askeri şerefsizce katledilirken, bunlara bir çare aramak, "işini baş etmek" yerine olur olmaza "baş koşarak","yiğitlik" yapmaya kalkanlar için söylenmiştir. Bu sebepten sayın iktidarı elbette tenzih ediyoruz. Sadece dilimize geldi de, öylesine söyleyiverdik işte!..
Şimdi geçelim konumuza ve bir zamanlar İsrail ve ABD arasında neler olmuş, şöyle bir hatırlayalım.
"İsrail Doğu Akdeniz'de Sahibini Bile Isırmıştı"
Haydutluğu devlet politikası haline dönüştüren İsrail'in Gazze'ye giden insani yardıma uluslararası sularda yaptığı baskın ; "İsrail nasıl bunu yapar, nasıl bu kadar fütursuz olur" şeklinde sorulara sebep oldu.
İsrail devletinin haydutlukta sınır tanımadığının bir çok örnekleri mevcut ama tarihte öyle bir örnek var ki, İsrail'in Doğu Akdeniz'i kendi çiftliği olarak tescil atmak adına sahibine bile havlayabileceğini ortaya koyuyor. Olay 43 sene önce gerçekleşti.
Bundan neredeyse tam 43 sene önce, 8 Haziran 1967 tarihinde İsrail ABD savaş gemisi USS Liberty 'ye saldırdı.
Evet, yanlış okumadınız. İsrail'in arap ülkeleri ile giriştiği Altı Gün Savaşları sırasında ABD resmi olarak tarafsız ülke statüsünü korudu. USS Liberty gemisine ise, savaş başlamadan kısa bir süre önce Mısır ve İsrail'in açığında, uluslararası sularda seyrederek elektronik istihbarat faaliyetleri yürütme görevi verildi.
İsrail'in bu gemiye gerçekleştirdiği saldırı sonucu 34 mürettebat hayatını kaybetti , 171 kişi yaralandı ve gemiye ağır zarar verdi.
İsrail saldırının ABD gemisinin kimliğinin doğru tespit edilememesinden kaynaklandığını iddia etse de(ki saldırı öncesinde İsrail uçakları yakın mesafeden defalarca geminin üzerinden geçmişlerdi), ABD Kongresi tarafından hakkında araştırma yapılmayan tek donanma vakası olarak tarihe geçen bu olayla ilgili İsrail'in açıklaması kimseye tatmin etmedi.
Hiç kimse tatmin olmadı; tek kişi hariç : Kennedy'nin düzenleyeni meçhul bir suikaste kurban gitmesi nedeni ile kendini başkanlık koltuğunda bulan Lyndon B. Johnson.
Bu tek kişinin tatmini, ABD Devletinin resmi olarak olayı bir kaç diplomatik nota ve İsrail'in ödediği tazminatla kapatmasına yetti.
ABD 37 askerini ve bir gemisini kaybettiği ile kaldı.
Gazze krizinin İskenderun'daki PKK görünümlü saldırı ile bağlantısına ve bu krizin aslında bir Doğu Akdeniz krizi olduğuna ilk dikkat çeken yayın olarak (Bkz: Gazze Krizi, İskenderun Üzerinden Doğu Akdeniz Krizine Dönüşebilir) ; İsrail'in Doğu Akdeniz sözkonusu olduğunda sahibine bile havlayabilen bir bekçi köpeği olduğunun altını çiziyoruz.
İnsanlık ve ülkemiz adına haydut devlet İsrail'e karşı sürdürülmesi gereken tırmandırma ve "brinksmanship" (sınırı zorlama) politikalarını kurgularken bu tarihi gerçekleri unutmamamız gerekiyor.
Açık İstihbarat
Yorum Gönder