Bir seçim dönemini daha geçirdik ama görmediğimiz rezillik de "hamdolsun ki" kalmadı! Milli iradenin tezahür yolu olan vatandaş oylarının nasıl ve hangi rezil oyunlarla ve nasıl yüzsüzce gasp edildiğine bu defa daha da açık bir şekilde şahit olduk.
“Her iki kişiden biri” yalanı ile muhaliflerini ümitsizliğe düşüren sinsi bir propaganda tezgâhının nasıl işlemekte olduğunu bir kere daha ama bu sefer bütün açıklığı ile görme fırsatı bulduk.
İşin daha da vahim tarafı, vatandaşın hakkını arayabileceğin bir mercii de kalmadı!
Baştaki zat, kafası attı mı anayasa mahkemesi dahil hiç bir mahkemenin kararını takmadığını, takmayacağını ulu orta beyan etmekten bile artık çekinmez oldu!
İstenmeyen bir karar verenin "paralelci" damgası yemesi an meselesi!
Yani, mahkeme, kendi yanlarında ise mahkeme.
Hakim, savcı kendi yanlarında ise hakim, savcı!
Yani?
"Benim savcım, benim hakimim, benim valim..."
Yani?
"O da benim..., bu da benim!..
Kısacası:
"Ya benimsiniz, ya toprağın!.."
Fakat şu nüansa da dikkat:
"Ondan yana olmak" onu tatmin etmiyor!
Koluna taktığı bir saat gibi, ayağına giydiği bir çorap gibi kayıtsız şartsız onun olacaksınız!
* * *
Bütün bunları bir kâbus gibi yaşayıp dururken, yandaşlıktan "onun olmaya" terfi edenler (daha doğrusu muhteşemin gazabından ancak bu şekilde paçayı kurtaranlar), kurulmuş oyuncaklar gibi şurada burada şu cümleyi tekrar edip duruyorlar:
"Halk böyle istedi, halkın tercihine saygı duymak şarttır!..”
Evet, şüphesiz halkın içinde böyle isteyenler de yok değil!
Fakat sandık oyunları ile oy kaydırmaları olmasaydı halkın içinde "böyle isteyenlerin" gerçek sayısını da böylece görmüş olacaktık. Ama olmadı!
Şahsi gayretleri ile çaba gösteren üç-beş kişi dışında gayet lakayt, örgütsüz ve kendi oylarına sahip çıkmaktan bile aciz bir muhalefet sayesinde bütün bu oyunlar meyvesini verdi ve üzerinde bu kadar şaibe varken sokağa bile çıkamayacak olanlar yine balkonlara çıktı!
Şimdi bizden istenen; bütün bu yaşananları yok sayıp, bu kirli tezgahtan çıkan sonuca "halkın iradesi böyle tecelli etti!.." deyip, buna "saygı" duymamız!..
Durum hakikaten bu ise, her şey ayan-beyan ortada iken hiç bir şeye aldırmayıp tercihini bu yönde ortaya koyan o halk kesimine niye saygı duyalım ki?
Aslolan "tercih hakkı"dır ve o hak işte böylece kullanılmıştır!
Allah, günahı tercih etti diye kuluna saygı mı duyuyor mesela?
Yine de "niye"sine daha hâlâ akıl erdiremeyenler var ise, o zaman Yeniçağ gazetesinden Ahmet B. Ercilasun'a bir zahmet kulak versin:
1. En masum ihtimali başa alıyorum: Halk iddialara inanmadığı için AKP’yi tercih etti. Evet, halk iddialara inanmamış olabilir. Fakat AKP hükümeti yargıya müdahale etmiş, savcıları değiştirerek kendileri ve yakınları hakkındaki iddiaların bağımsız mahkemelerde serbestçe ele alınmasına engel olmuştur. Şimdi soralım. Kendilerini soruşturacak ve yargılayacak emniyet ve yargı mensuplarının değiştirilmiş olmasını dikkate almayan bir seçmen davranışı, saygıyı hak eden bir davranış mıdır?
2. Halkın önemli bir kısmı bu iddialardan habersiz olduğu için, bunları duymadığı için AKP’yi tercih etti. Yine soralım. Aylarca medyayı ve miting meydanlarını işgal etmiş bu kadar önemli iddialardan habersiz olarak oy kullanan halkın tercihi, saygıyı hak eden bir davranış mıdır?
3. Halkın bir kısmı da yolsuzluk iddialarını bile bile, “çalıyorlar ama çalışıyorlar da” diyerek AKP’ye oy verdi. Tekrar soruyorum. Bu anlayışla yapılan tercih saygıyı hak eden bir tercih midir?
4. Bazı insanlar ise yolsuzluk iddialarını dikkate almadı; çünkü iktidar kendilerine de menfaat sağlıyordu, bu sebeple onlara oy verdi. Böyle bir tercih saygıyı hak edebilir mi?
5. Halkın bir kısmı da bütün bu iddiaların devlete sızmış bir paralel yapı tarafından ortaya atıldığına ve aslında hedefin hükümeti hatta devleti yıkmak olduğuna inandığı için AKP’yi destekledi. Ancak 2002’den 2013 yılı sonuna kadar iktidarın “paralel yapı” dediği cemaatle iş birliği yaptığı da ortadadır. Soruyu buna göre soralım. Devleti yıkmak isteyen bir yapıyla 11 yıl beraber çalışan bir iktidarı tercih, saygıyı hak eden bir tercih midir?
Son bir soru: Bütün bunlara rağmen “halkın tercihine saygı duymak şart” ise günün birinde insanlar “lanet olsun böyle demokrasiye” noktasına gelmezler mi?(*)
* * *
Bizim de son sözümüz:
Hukukun egemen olduğu yerde gasp edilen bir hak varsa o hak, sahibine en kısa zamanda geri iade edilir ve suçlusuna hak ettiği ceza da kanun dairesinde verilir. Öyleyse hani nerede? O halde; "kanun benim" düzeninin adına demokrasi diyorlar diye bizden bu zorbalığa bir de saygı duymamızı kimse beklemesin!..
(*) http://www.yenicaggazetesi.com.tr/halkin-tercihine-saygi-mi-30354yy.htm
Yorum Gönder