Profesörlük titri için geniş bir dünya kavrayışına sahip olmayı olmazsa olmaz bir gereklilik sayan bu veciz ifadeden sonra kendimize dönüp bakarsak, 80 ihtilali ile getirilen YÖK sisteminin elinde profesörlüğün ne hale geldiği, numuneleri ile ortada!
Bunlardan biri de geçenlerde 'Türk diye bir ırk yoktur' şeklinde bir söz sarfedip sonra da bunu 'millet tanımı ırka dayanmaz' şeklinde tevil etmeye, ardından da 'ırk olarak saysan Türkiye'de 55 milyon Türk çıkmaz!' deyip haklı çıkmaya kalktı!
Onun bu konuşmasını eleştirenlerin içinde meseleyi iyi niyet dairesinde ele alanların vardığı ortak kanı; hocanın meramını anlatmakta zorlandığı ve tabiri caiz ise "akım" diyecekken tam anlamı ile "b.kum" dediği idi.
Şimdi, bu hocanın "cemaat ekolü"ne mensup biri olduğunu bilmesek-ve onun "profesör doktor" unvanını bir kenara koysak-biz de benzer şekilde düşünürdük. Ne var ki bütün bunlar, kendi tarihine olduğu kadar dünyaya da bireysel bilgi ve deneyimleri ile değil, ancak kendini angaje ettiği bir "inanç" üzerinden bakabilen bir insanın içine düşmesi mutlak olan bir kafa karışıklığının tezahüründen başka bir şey değildir. Bir, "prof. dr." ne böyle bir hata yapar ve ne de böyle dile düşer!
Konunun "Türklük" yönü ile ilgili uzun tartışmalara girmeye elbette gerek görmüyoruz. Görüşümüzü daha önce kaleme aldığımız "TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKES..." başlıklı makalemizde de yer aldığı şekli ile tekrar etmekle yetineceğiz:
"Tabi, şimdi burada şu hataya da düşmemek lazım. Türk vardır, bir Türk ırkı da vardır ve Türkler tarihin en eski ve en köklü bir milletidir ve sosyolojik anlamda çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, çok geniş bir ailedir.
Bu genişleme, Türk ırkını bir ırk kültürünün sınırlarına hapsolmaktan kurtarmış, diğer ırklarla kaynaştırmış ama hiç bir ırkın asimilasyonuna sebep olmadığı gibi, aksine kaynaşan insanların Türk değerlerini kendiliğinden benimsemelerine ve Türklüğün temiz ve insancıl hamuruna kendi katkılarını eklemelerine de imkân vermiştir.
Bu durumun dünyada bir benzeri daha yoktur ve işte Türklüğü bulunduğu mevkiden daha yükseğe çıkarıp güçlendiren de budur.
Kaldı ki, böyle bir sosyolojik durumun ortaya çıkardığı ve bünyesinde bir çok farklı kültürün harmanlandığı bir milletin, kendi kültürünü oluşturan unsurlara düşman kesilmesi beklenemeyeceği gibi, her unsurun kendisinden bir şeyler bulduğu ve yüz yıllar boyu, herhangi bir rahatsızlık duymadan süregelmiş bir birliktelikten de sonradan sonraya rahatsızlık duyulması da beklenemez."
Esasen ilgilisinin iyi bilmesi gerekir ki, "Türk diye bir ırk var mı, yok mu?" diye bir konu açmak bile saygısızlık ve terbiyesizliğin dikalasıdır! Ve esefle söylemeliyiz ki, bu terbiyesizlik ve saygısızlık da uzun zamandır bu topraklarda hemen her gün değişik şekillerde yapılıp durmaktadır. Bu "hiçe sayma"yı şimdilik vakur bir şekilde izleyen ve itidalini her şeye rağmen koruyan bu milleti çeşitli unsurlardan ibaret bir topluluk gibi göstermek ve onun kâğıt üzerinde tasarlanmış bir yapı olduğu kanaatini etrafa yayarak emperyalist propagandaların sözcülüğüne soyunmak ise hadsizliğin, akılsızlığın ve bilimsizliğin daniskasıdır!
Yorum Gönder