31 Ocak 2012 Salı
Hâlâ mı aynı aymazlık?!..
Ne yapmak ve nereye varmak istediğini açıkça anlattığı halde bunu metodolojik bir temele oturtmaya ömrü vefa etmeyen Mustafa Kemal'in geriye bıraktıklarını bir miras olarak görmeyip, gündelik politikaların rüzgârına kendilerini bırakanlar, bir o yana bir bu yana savrula savrula, kendileri ile beraber vatandaşın da başı dönderdiler.
12 Eylül 1980 darbesi ile önündeki engelleri tamamen kaldıran ve nihaî hedefine doğru koşar adım ilerleyen Batı emperyalizmi, bizim; bu, birbirleri ile "demokrasi yarıştıran" aymazlarımız sayesinde, cesaret ve cür'etini, daha da artırma fırsatını bulmuş oldu!..
Batı'nın, kendi tarihsel süreci içinde ortaya çıkmış sınıfları ve bunlar arasındaki çıkar çatışmalarını uzlaştırmak maksadı ile icat ettiği "çok partili" demokrasiye, tam bir taklitçilikle ve hiç düşünmeden atlayan, "onlar gibi olmakla" bütün dertlerimizden kurtulucağımızı düşünen bu ülkenin bir çok okumuş-yazmışı, bugüne kadar yabancılardan gelen her şeye, her fikre rağbet ettiler de, Allah'ın her millete kolay kolay nasip etmediği Mustafa Kemal gibi bir adamın düşünce ve fikirlerine, her ne hâl ise bir türlü rağbet etmediler!..
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Ocak 31, 2012
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
25 Ocak 2012 Çarşamba
Emperyalist Demokrasi Güncellemeleri...
"O gün Kaddafi yanlıları, üzerlerinde uçan bir cismi düşürdü. Askeri bir başarı ile moral arayan askerler heyecanla çöle düşen cisme doğru koştular. Amaçları, araçtaki pilotları ve yabancı askerleri yakalayıp psikolojik üstünlük elde etmekti. Ancak düşen cismin yanına gelen askerleri bir sürpriz bekliyordu. Düşen aracın içinde kimse yoktu.
Oysa daha 5 dakika önce o aracın içinden kendilerine ateş açılıyordu. Öyleyse düşürdükleri bu cisim neydi?
Ama asıl şaşkınlığı ertesi gün yaşayacaklardı. 22 Haziran günü dünyadaki gazetelerde ve televizyonlarda düşürdükleri araçla ilgili tek kelime haber yoktu. Üstlenen kimse de çıkmamıştı.(..) (Ama) Aracın düştüğü yerden binlerce kilometre uzakta bir yerde bir takım insanlar, ne olup bittiğini çok iyi biliyorlardı. Düşen araç, "fire scout" modeli bir helikopterdi ve Amerika Birleşik Devletleri'ne aitti. Pilotu olmadığı için, hayatını kaybeden veya esir düşen bir Amerikan vatandaşı da yoktu. Dolayısı ile haber olması bile gereksizdi. Ancak gazetecilerin bile üzerinde durmadığı bu olayı, yakından takip eden bir "tarassut köpeği"(watch dog) vardı ve daha o gün, düşen aracın içinde ölen "hayalet pilotun" hikayesini yazmaya başlamıştı.
Bu kişinin adı Peter W. Singer'di ve "Brooking Institution"da çalışıyordu.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Çarşamba, Ocak 25, 2012
0 yorum Etiketler: Dünyadan Haberler, Emperyalist bir argüman olarak "Demokrasi"

Posts Relacionados
22 Ocak 2012 Pazar
2011’DE NELER GÖRDÜM , NELER ÖĞRENDİM
2011’DE NELER GÖRDÜM, NELER ÖĞRENDİM
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazar, Ocak 22, 2012
0 yorum Etiketler: "Milli Birlik" Yazıları

Posts Relacionados
17 Ocak 2012 Salı
Hayatın ve Ölümün Şehri
II. Dünya Savaşının hemen arefesinde Uzak Doğu'da yaşananlar Batı Cephesinde olup bitenler kadar nedense pek ilgi çekmemiştir.
İlgi yönlendirmede önemli bir araç olduğu inkâr edilemeyecek sinema sanatını en güçlü şekilde icra eden Amerikan sinemasının, yani Hollywood'un, (özellikle savaş filmleri söz konusu olduğunda) içinde Amerika'nın olmadığı bir hikayeye pek sıcak bakmaması, dolaylı olarak dünya milletlerinin kendi sunduklarına göre odaklanmasını sağlmaktadır.
"Sağlamaktaydı" desek daha doğru olacak. Zira değişen dünya koşulları ile beraber, Amerika'nın bu konudaki "tekel"i de kırılacak gibi görünüyor. Öyle ki, Uzak Doğu'da yeni ve büyük bir yıldız olarak parlayan Çin, sadece sınai üretimde değil kültürel konularda da artık dünya çapında önemli eserlere imza atıyor. Bunlardan biri de; "City of the Life and Death", yani "Hayatın ve Ölümün Şehri" adlı 2009 yapımı bir film.
Bütünüyle Çin sinemasının imkânları, yönetmenleri ve oyuncuları ile "siyah/beyaz" olarak çekilen bu film, izleyenlerin zihinlerinde gerçekten önemli izler bırakan, son derece etkileyici bir film.
Konusunu yaşanmış bir olaylardan alan bu film, emperyalist paylaşım savaşlarının Doğu cephesindeki yansımalarına da ışık tutuyor. Bu anlamda, Ağustos 1937'de Çin üzerinde egemenlik hakkı olduğu iddiası ile Çin'e asker çıkaran Japonya'nın, kimilerince "Büyük Doğu Asya Savaşı" olarak da adlandırılan bu savaşta, Nanking şehrinde Çin halkına yaptığı katliamlar ve Çinli kadınlara reva gördüğü tecavüzler, bu filmle son derece çarpıcı bir şekilde sinema diline aktarılmış.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Ocak 17, 2012
0 yorum Etiketler: Dünya Kültüründen..., Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
14 Ocak 2012 Cumartesi
12 Eylül çöplüğünde eşelenenler...
Bunları dinlerken cidden hayretlere gark oluyorum!.. "Denmez ki, diyesin" dedikleri hesap, insanın bunlara: "Ulan, bu 12 Eylül dediğiniz dönemin içinde biz de yaşamadık mı, olup bitenleri biz de görmedik mi?!.." diyesi geliyor!.. Yani öyle bir anlatıyorlar ki, eğer ordu demokrasiye müdahale etmemiş olsa, bizim demokrasi kahramanı siyasetçilerimiz, bu memleketin bütün o kördüğüm olmuş meselelerini sanki ilmek ilmek çözeceklermiş, amma bunlar gelip de bir anda darbe yapınca, memleket bunca hayırlı işten böylece mahrum kalmış!.. Yuh üstüne yuh!..
Bakın, şimdi, şurasını ilk başta ayrı bir yere koyalım da, "akım" demek isterken başka bir şey demiş olmayalım:
Evet, "birileri", darbe ortamını olgunlaştırmak için elinden geleni yaptı, sağ adına vurdurdu, sol adına kırdırdı! Ülkenin rotasının başka bir yöne çevrilmesi gerekiyordu ve öyle de oldu. Buraya kadar tamam. Peki, birileri bunun böyle olmasını gerekli görüyorlardı da, bizim siyasetçilerimiz ne yapıyorlardı? Ecevit, bir yerlere "elinizi çabuk tutun" mesajı veriyor ve : "Biraz daha geç kalırsanız birileri sahaya iner, düdüğü çalar ve oyunu bitirir!" demiyor muydu?!.. O "geç kalmaması gerekenler" kimlerdi?.. "Oyun" dediği neydi? Ecevit, hangi demokrasinin hangi "demokratik" kurumunu ne için, nereye davet ediyordu ki?!.. Yani, meselâ, kimdi o beklediği?!..
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Ocak 14, 2012
0 yorum Etiketler: Tarihten hatırlatmalar, Türkiye'nin demokrasisi

Posts Relacionados
7 Ocak 2012 Cumartesi
Yurttaşlığın Yabanıl Düşmanları: Etnik Ayrımcılık ve Aşiret Sorunu 2
Goethe'nin yapıtları ve Beethoven'in günümüzde Avrupa Birliği Marşı olarak benimsenen 9. Senfonisinde yankılanan "Kardeş olun ey insanlar bunu ister Tanrımız!" çığlığı; "soygüdücü feodal aşiretler Avrupası"nın, "özgür yurttaşlar Avrupası"na dönüşüm sürecinde Müslüman Türk etkisinin Antik Yunan ve Roma etkisinden çok daha güçlü olduğunu göstermektedir.
Karanlıklar Avrupa döneminde "ışık Doğu'dan yükselir" diyerek Doğu'nun ışığını Prometheus gibi "çalıp" Batı'ya getiren "hümanist", "masonik" çevreler; ilk iş olarak Doğu'nun ışığını söndürmeye, böylelikle tüm aydınlığı kendi tekellerine almaya kalkışmışlardır. Emperyalistler kendi toplumlarını hızla uluslaştırırken, Müslüman Türk coğrafyasındaki aşiret kalıntılarını koruyup yaşatmak için var güçleriyle çalışmış; bir yandan Peygamber'in "Veda Haccı Söylevi"nin ve Kuran'ın soygüder aşiret yasalarını geçersiz kılan buyruklarına aykırı "Medine Vesikası" diye bir yazı ortaya atıp, bunu "Peygamber tarafından hazırlanmış ilk İslam Devleti Anayasası" diye yutturarak, aşiret yapılanmalarının dinen dokunulmaz olduğunu söylemişlerdir. İslam'a en uygun düşen yönetim biçiminin aşiretler konfederasyonu olduğu yalanını Müslümanlar arasında yayarken; öte yandan soygüderlik, üstün ırkçılık tohumları aşıladıkları Osmanlı uyruklarını ayrılıkçılığa ve ayrı devlet kurmaya yöneltmişlerdir.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Ocak 07, 2012
0 yorum Etiketler: Batı Medeniyeti ve Türkler

Posts Relacionados
6 Ocak 2012 Cuma
St. Petersburg yakınlarında Sovyet döneminden kalma bir Tank Bakım Atölyesinden görüntüler...
Sovyetler Birliği'nin yıkılması ile beraber ortaya çıkan "tek kutuplu" dünya, bu konumunu uzun süre muhafaza edecek gibi görünmüyor.
Rusya'nın öncülüğünde gerçekleştirilen Birleşik Devletler Topluluğu (BDT) ve son dönemde askeri ve ekonomik alanda önemli ataklarda bulunan Çin, ABD öncülüğünde sürdürülen bu tek kutuplu dünya düzenini değiştirecek gibi görünüyor.
Bu anlamda, eski "doğu bloku"nda gözlenen "toparlanma"ya dair haberler gelmekte... Bu da, bu haberlerden biri...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ocak 06, 2012
0 yorum Etiketler: Bilim-Teknik, Dünyadan Haberler

Posts Relacionados
5 Ocak 2012 Perşembe
Soy Kardeşliğinden "Kan Kardeşliği"ne...
Oysa, öyle fikirler vardır ki, "maya" gibidirler. Mayasız hamurla yapılan ekmek bünyede nasıl rahatsızlık yaratırsa, özünde "insanlık hayrına" olduğundan kuşku duyulmayan fikirlerin kendine yer bulamadığı kimi savlarla vakit geçirmek de, zihinlerde aynı rahatsızlığa ve bulanıklığa sebebiyet verebilir. Bu sebeple; "ben bunları zaten biliyorum" demeden, Bahadır Kubaş imzalı aşağıdaki çalışmaya bir göz atalım, "düşünen beyinlere" mutlaka ki bir faydası olacaktır...
Yurttaşlığın Yabanıl Düşmanları: Etnik Ayrımcılık ve Aşiret Sorunu (1)
"Ulus olma düşüncesi"nin, "insan hak ve özgürlükleri"nin 1789 Fransız Devrimi ile çıktığını savlayanlar için şifa niyetine bir yazı olmuş. "Işık"ın doğudan yükseldiğini "biraderler"den daha iyi kim bilebilir ki zaten... "Batı, batı" diye yanıp tutuşan sapkınlar, Güneş'in aslında hep yerinde durup yalnızca Dünya'nın döndüğünü anladıkları gün, "demokrasinin memleket aşkı" olduğunu da anlayacak...
Atatürk'ün Unutturulan Açılım Tasarısı
"Avrupa, Avrupa" diye tutuşup kavrulan yırtlaklar, Avrupa ile Asya'nın aslında Avrasya olduğunun ayırdına vardıkları gün, "İsviçre'nin Alpleri"ne, "Anadolu'nun Torosları"na ve tabii "Anayurdun Tanrı Dağları"na hep bir gözle bakacak...
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Perşembe, Ocak 05, 2012
0 yorum Etiketler: Batı Medeniyeti ve Türkler

Posts Relacionados
3 Ocak 2012 Salı
Tamam, AKP gitsin...de?!..
Daha önce de "HÜRRİYET VE İTİLÂF PARTİLERİ" başlığı altında yayınladığımız makalede dikkat çekmeye çalıştığımız üzere; bugün şu bütün olup bitenlerden kafası bir şey almayan, bu gidişatı hayra yormayanlar, acaba "AKP gitsin" diye kafa yordukları kadar "peki, yerine kim gelsin"in cevabına kafa yoruyorlar mı?
Bu soruya cevap olacak ipucu; "başka bir alternatif mi var sanki" yakınmasıyla zaten kendini göstermektedir.
Kendini Atatürkçü, milliyetçi, ulusalcı olarak tanımlayanların muhalif oldukları siyasi düşüncenin karşısında kendi konumlarını net olarak ortaya koyamamaları, karşı siyasi görüşün "alternatifsiz"liğinin en büyük teminatı olmaktadır. Öyle ya, takipçisi olduğunuzu iddia ettiğiniz fikrin sizdeki tezahürü nedir, insanlar önce bunu görmek istiyor!..
Kısacası, "ah, nerede o eski güzel günler!.." modunda "nostaljik" tiratlar atarak "cumhuriyetin sadık bekçileri" olunamayacağı gerçeğini artık görmek gerekiyor.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Ocak 03, 2012
0 yorum Etiketler: Milli Birlik Yazıları

Posts Relacionados
1 Ocak 2012 Pazar
Başın göğe erdi mi?!..
Bu topraklar, "sanatı sanat için" yapanlardan tutun, sanatı "halk" için yaptıklarını iddia edenlere kadar ne "sanatçı"(!)lar gördü!..
Hepsi de, sınırları ve hedefleri önceden belirlenmiş bir siyaset tarafından özenle seçilmiş ve öne çıkartılmış bu adamlar(!)ın meşrepleri, bugüne kadar neleri götürmedi ki?!..
Bir adam, yaşadığı ülkenin rejimine, düzenine, gidişatına, siyasetine, şusuna busuna muhalif olabilir. Yazdıkları ile, konuştukları ile bu konudaki duygu ve düşüncelerini ortaya koyabilir. Buna amenna!.. Lâkin, öyle konular vardır ki, her türlü siyasetin üzerinde ve her türlü politik düşüncenin ötesinde bir yerde durur, durması gerekir. Bunlar, insanlığa ve insanlık vicdanına dair meselelerdir ve bu meseleler üzerinden siyaset yapmak ve politika yürütmek en hafif bir deyişle ayıptır!..
Bu ayıbı yapanları görmezden gelmek ise daha da büyük bir ayıptır!..
(Kendini onlardan saymasan bile) İçinde yaşadığın, her sabah merhabalaştığın, selamlaşıp hâl-hatır sorduğun, aynı havayı soluduğun konun komşun, eşin dostun olmuş insanlara, kendi parlamentosu vasıtası ile hakaret eden bir ülkenin bir generali elinden madalya almak nasıl bir adamlık, nasıl bir insanlıktır ey Göğceli?!..
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Pazar, Ocak 01, 2012
0 yorum Etiketler: Emperyalist Kültür ve Politikalar

Posts Relacionados