.
3 Aralık 2009 Perşembe günkü; "'HÜRRİYET VE İTİLAF" PARTİLERİ" başlıklı yazımızda söylediklerimizi doğrular nitelikte tespitler içeren Güneş Gazetesi yazarı Sayın Rıza Zelyut'un makalesini dikkatlerinize sunuyoruz.
AKP'nin atası: Hürriyet ve İtilaf
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Milli Görüş içinden çıktığı biçimindeki değerlendirme, bir yönüyle doğru olsa da; bugünkü AKP daha çok Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne (HİP) benzemektedir. Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 1911 kasımında, o dönemdeki İttihat ve Terakki Partisi'ne (İTP) karşı kurulmuştu. İttihat ve Terakki, Türkçü/milliyetçi, modernleşmeden yana bir parti iken; Hürriyet ve İtilaf; padişah ve hilafet yanlısı idi. Bu partinin içine bütün gerici unsurlar ve etnik gruplar doluşmuştu.
İlk dünya savaşı bittikten sonra iktidar, İtilafçıların eline geçmiş bulunuyordu (1919). Bu partinin kurucu üyesi ve başkanı Damat Ferit idi; hükümeti de o kurmuştu.
Hürriyet ve İtilafçılar, Mustafa Kemal'in Anadoluda başlattığı, Kurtuluş Mücadelesi'ne şiddetle karşı çıkıyordu. Bunlar; Kuva-yı Milliye'yi, İstanbul'daki meşru hükümete karşı bir ayaklanma sayıyorlardı.
29 Ocak 2010 Cuma
AKP'nin atası: Hürriyet ve İtilaf
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ocak 29, 2010
0 yorum Etiketler: 2. Cumhuriyetçiler, Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
26 Ocak 2010 Salı
Sözde Demokrasinin Türkiye'ye Maliyeti
.
Evet, tabiatın bütün fiziksel zorluklarının üstesinden gelmeyi becerebilen akıl sahibi insanoğlunu bir anda olduğu yerde mıhlayıp, zihinlerini anında dondurup ona başeğdirebilen yegâne kuvvet: Demokrasi!
İnsanoğlunun kendi eliyle yaptıklarına tapmak gibi çok eskilerden kalma bir sabıkası var. Bu alışkanlığından da kolay kolay vazgeçecek gibi görünmüyor ama daha vahimi olanı da şu ki; bugün kendi yaptığına değil, başkalarının dayattığına kucak açıp, baş eğiyor ve putu yapanlardan küçük bir takdir duyabilmek için olmadık şekillere girmeye can atıyor. Bu saflığa bıyık altından gülen bir avuç uyanığın ellerini keyifle ovuşturup bu safların ceplerine uzatmaları ve koyunlar gibi bekleşen bu mebzul miktardaki saftirik yığınlar için göz kırparak tanrılarına teşekkür ettiklerini tahmin etmek çok zor olmasa da, sözü daha fazla uzatmadan, içinde bulundukları durumun tahlilini yapmaktan ısrarla imtina edip, adına demokrasi denen o efsunkâr perinin sihirli değneğinden medet ummakla ömür geçiren dünyadaki yığınlardan kendi hissemize düşen kısmına yüzümüzü çevirelim. Bu konuda, daha önce de değerli fikirlerini sizlerle paylaştığım değerli hocam Prof. Çetin Yetkin'in tahlilleri ile sizi baş başa bırakayım. Buyrun:
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Ocak 26, 2010
0 yorum Etiketler: Emperyalist bir argüman olarak "Demokrasi", Türkiye'de Siyaset ve Siyasi Kültürümüz

Posts Relacionados
19 Ocak 2010 Salı
AÇLIKLA BOĞUŞAN BİR ÜLKEDE DİN SÖYLEMLERİ
.
.
Şimdi o makaleye bir göz atalım:
AÇLIKLA BOĞUŞAN BİR ÜLKEDE DİN SÖYLEMLERİ
(Not: Aşağıdaki yazı bundan 8 yıl önce 2002 seçimlerinden hemen sonra yazıldı. 2003 yılında çıkan “İhya’dan İnşa’ya” kitabıma da aynı başlıkla koydum. Son zamanlarda inşa etmeye çalıştığımız söylemin temel gerekçelerini gayet açık ortaya koyuyor. Mesele gelip geçici iktidarlarla ilgili değil; iş derinlerde ve temel “din algısının” dönüşümü ile ilgili. Gördüğüm lüzum üzerine yeniden yayınlıyorum…)
***
“Son yapılan araştırmalarda Türk toplumunun davranışlarını belirleyen temel unsurun “iş ve aş” kaygısı olduğu belirtiliyor. Hatta öyle ki toplumumuz yoğun ekonomik kriz nedeniyle iş ve aş kaygısından başka bir şey düşünemez hale gelmiştir. Toplum tarafından devlet, ekonomik ve sosyal olarak en önemli sığınak olarak görülmekte ve toplumda oldukça güçlü bir “sosyal devlet” talebi bulunmaktadır. Toplumun bilinçaltındaki devleti “baba” olarak gören muhayyile hala çok güçlüdür.
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Salı, Ocak 19, 2010
0 yorum Etiketler: İslamiyet ve din kültürümüz

Posts Relacionados
15 Ocak 2010 Cuma
"VAHDETTİN HAİN MİYDİ, DEĞİL MİYDİ?" Meselesi
.
VAHDETTİN HAİN Mİ!
Resmi Tarih 19 mayıs 1919 olayının gerçeklerini hiçbir zaman açıklayamadı. - Falih Rıfkı Atay, ÇANKAYA isimli eserinde Atatürk’ün ağzından Vahdettin ile olan görüşmesini açıkladı. -Padişah Vahdettin, kendi yetkilerini vererek Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderdiği hakkındaki belgeler Arşivde ortaya çıktı
-Türkiye’deki İnkılap Tarihi kitaplarında yer alan ve Vahdettin’i hain gösteren bilgileri esastan sorgulamak ve çıkarmak lazım.
Mayıs 1919 başları Osmanlı ülkesinde, İstanbul’da ümitlerin adeta yok olup gittiği kara günlerin felaketlerin beklendiği günler olarak hatırlanır. Olayların yaşanmasından yıllar sonra ÇANKAYA’daki sofrada savaş hatıralarını arkadaşlarına anlatan Mustafa Kemal, her şeyi bir yana bırakarak çok tartışılan bir konu hakkında açıklamalarda bulunuyordu. 19 Mayıs 1919 günü SAMSUN’A ÇIKMADAN ÖNCE İstanbul’da yaşanan olaylar, Padişah ile karşılaşması ve verilen görevle ilgili bilgiler aktarıyordu. Devletin resmi görüşleri bir yana bırakılmış, yaşanan olaylar açıklanıyordu. Sır ve sohbet arkadaşı Falih RIFKI ATAY’a…
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cuma, Ocak 15, 2010
0 yorum Etiketler: Tarihten hatırlatmalar

Posts Relacionados
2 Ocak 2010 Cumartesi
Küreselleşme = Açlığa mahkûm edilen milyonlar!
Önce bir kaç haber:
"TÜİK’in araştırmasına göre ise yılda 200 kişi açlıktan ölüyor. Ben bu araştırmaya gülerim, eğer açlıktan ölen ve yeterli beslenemediği için yakalandıkları hastalıklar sebebiyle kara toprağa girenlerin sayısı on binlere varmıyorsa ben bu ülkede yaşamıyorum demektir. Neler görüyoruz, neler. Ama böyle bir ülke televizyonlarında en çok seyredilen programlar yemek programları. Her gün en dindar kanalından halka ve dine en kindar olanına kadar bütün televizyonlarda onlarca çeşit yemeğin tarifi yapılıyor, “Yemekteyiz” deniyor, yemek mi yeniyor, yarışanlar birbirlerini mi yiyor, belli değil. Kimi o tarife göre yemek yapıyor, kimi seyredip yutkunuyor. Millet açlıktan ölürken bazı televizyonlarda surata yaş pasta atma yarışmaları düzenleniyor; ömründe yaş pasta yememiş çocukların içinden o yarışmayı seyrediyorken kim bilir neler geçiyor!"
(H. Demir / Yeniçağ Gzt. / 29.09.2009 tarihli makalesinden...)
Devamını gör...
"TÜİK’in araştırmasına göre ise yılda 200 kişi açlıktan ölüyor. Ben bu araştırmaya gülerim, eğer açlıktan ölen ve yeterli beslenemediği için yakalandıkları hastalıklar sebebiyle kara toprağa girenlerin sayısı on binlere varmıyorsa ben bu ülkede yaşamıyorum demektir. Neler görüyoruz, neler. Ama böyle bir ülke televizyonlarında en çok seyredilen programlar yemek programları. Her gün en dindar kanalından halka ve dine en kindar olanına kadar bütün televizyonlarda onlarca çeşit yemeğin tarifi yapılıyor, “Yemekteyiz” deniyor, yemek mi yeniyor, yarışanlar birbirlerini mi yiyor, belli değil. Kimi o tarife göre yemek yapıyor, kimi seyredip yutkunuyor. Millet açlıktan ölürken bazı televizyonlarda surata yaş pasta atma yarışmaları düzenleniyor; ömründe yaş pasta yememiş çocukların içinden o yarışmayı seyrediyorken kim bilir neler geçiyor!"
(H. Demir / Yeniçağ Gzt. / 29.09.2009 tarihli makalesinden...)
Devamını gör...
Gönderen A. Hüsnü Sezgin zaman: Cumartesi, Ocak 02, 2010
0 yorum Etiketler: Emperyalist Kültür ve Politikalar

Posts Relacionados