Dünya ufuklarında büyük bir savaşın kara bulutlarının toplanmakta olduğunu sezen İngiltere, bütün gücü ile, başta "altın değerindeki sömürgesi Hindistan'ı" elde tutmak ve Akdeniz'i Kızıldeniz üzerinden Hint okyanusuna bağlayan Süveyş Kanalı sebebi ile de Mısır'a (onu da elinde tutmak için Kırım savaşı vesilesi ile Kıbrıs'a) ve Basra körfezini kontrol altında tutmak için de, şimdi Kuveyt emirliği olarak bilinen ve Osmanlının uzak bir vilayeti olan ve onun tarafından epey bir zamandır adeta kaderine terk edilmiş bölgeye bütün gücü ile abandı!
Bilhassa Kafkaslar üzerinden İran'a, oradan da Basra körfezine sarkarak İngiltere'nin Hindistan yolunu kesme imkânı bulunan Ruslara bu fırsatı vermemek için Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurdurma faaliyetlerine hız vermesi, hem Avrupa'daki diğer "eşek arılarını" bölgeye odaklandırdı, hem de Rusya'nın kendi sınırındaki bu yeni gelişmeye dikkat kesilmesini sağlayarak, kendine rahatça hareket edebileceği bir alan açmış oldu. Avrupa'nın diğer büyük devletleri daha sonraları "sorunu sahiplenmek için" birbirleri ile çekişseler de, "Atı alan Üsküdar'ı geçmiş", İngiltere maksadına ulaşmış, bu uğurda kullandığı Ermenileri de öylece ortada bırakarak, kendi işine bakmıştı.
Şu an bile, kendilerini kendi emelleri uğruna bir kalemde harcayanları sorgulamak yerine, (bunun aynı zamanda kendi aptallıklarını sorgulamak anlamına geleceği endişesinden olsa gerek) daha hâlâ Türklere yüklenen ve böylece bir aptallıkla yüzleşmekten kaçınırken, aynı aptallığı sürdürmekte bir beis görmeyen bu kafanın, bu defa "belasını" bir başka yerden bulmasını ve bu arayışlarında, yanlarında bizim entel-dantel sosyal demokratları da o belaya ortak etmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum!
***
(Görseldeki bilgi için bknz: "Avrupa kıskacında Abdülhamid", O. Koloğlu, 1998, s.172)
Bilhassa Kafkaslar üzerinden İran'a, oradan da Basra körfezine sarkarak İngiltere'nin Hindistan yolunu kesme imkânı bulunan Ruslara bu fırsatı vermemek için Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurdurma faaliyetlerine hız vermesi, hem Avrupa'daki diğer "eşek arılarını" bölgeye odaklandırdı, hem de Rusya'nın kendi sınırındaki bu yeni gelişmeye dikkat kesilmesini sağlayarak, kendine rahatça hareket edebileceği bir alan açmış oldu. Avrupa'nın diğer büyük devletleri daha sonraları "sorunu sahiplenmek için" birbirleri ile çekişseler de, "Atı alan Üsküdar'ı geçmiş", İngiltere maksadına ulaşmış, bu uğurda kullandığı Ermenileri de öylece ortada bırakarak, kendi işine bakmıştı.
Şu an bile, kendilerini kendi emelleri uğruna bir kalemde harcayanları sorgulamak yerine, (bunun aynı zamanda kendi aptallıklarını sorgulamak anlamına geleceği endişesinden olsa gerek) daha hâlâ Türklere yüklenen ve böylece bir aptallıkla yüzleşmekten kaçınırken, aynı aptallığı sürdürmekte bir beis görmeyen bu kafanın, bu defa "belasını" bir başka yerden bulmasını ve bu arayışlarında, yanlarında bizim entel-dantel sosyal demokratları da o belaya ortak etmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum!
***
(Görseldeki bilgi için bknz: "Avrupa kıskacında Abdülhamid", O. Koloğlu, 1998, s.172)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder