İngilizce Deyimler Sözlüğü

Deyimler, bütün dünya dillerinde önem taşır ve bir dili öğrenmenin en kolay ve en zorunlu yollarından biri o dile ait deyimleri bilmekten geçer. Mesela, "kafa patlatmak" deyimi ile bir iş hakkında oldukça fazla kafa yorulduğu anlatılmak istenirken, bunu bire bir diğer bir dile çevirmeye kalktığınızda son derece uçuk kaçık anlamlar çıkabilir. Hani, tıpkı o meşhur; lokanta tabelasına "Piliç çevirme"nin İngilizcesi olarak "Chicken Translate" yazıldığı gibi...  

İşte bu sayfada ben de, amatörce de olsa, kendim için derlediğim İngilizce deyimleri (idioms) sizlerle paylaşıyorum. Umarım yararlı olur...


- don't get me wrong: sakın beni yanlış anlama
- don't be crossed me: bana itiraz etme
- a lot easier: çok daha kolay
- hardly budged: neredeyse hareketsiz
- verbal confirmation: Sözle teyit, sözlü teminat
- common interests: ortak çıkarlar
- gathering speed: Hız kazanmak
- starting from scratch: Sıfırdan başlamak, en baştan başlamak
- hope to have some time to unwind: dinlenmek için biraz vakit bulmayı ummak
- terrible casualties: korkunç kayıplar (insan)
- for the time being: şu an için
- back then: o zamanlar, eskiden
- it is up to you: Bu sana bağlı
- pose a threat: tehdit oluşturmak
- make this journey easy for me!
- more than anything: Her şeyden daha çok
- very hard indeed: Gerçekten çok zor
- to be in trouble: başı belada olmak
- track down: bir şeyi ya da birini (ele geçirmek için) peşine düşmek
- The clock is ticking: Zaman (hızla) geçiyor(tükeniyor)
- the gamble paid off: (Risk almak) işe yaradı
- It's all because of you : bütün bunlar senin yüzünden…
- get used to : alışmak
- same again : aynısından bir daha
- I did, what I have to: Yapmam gerekeni yaptım
- what are friends for? : Arkadaşlar ne için var?
- I am out: Ben (bu işte) yokum
- shooting blanks: amacına ulaşamamak, boşa atmak(kadını hamile bırakamamak…)
- having fun? : Eğleniyor musun?
- Keep this in mind: Bunu aklınızda tutun
- Without being noticed: dikkat çekmeksizin
- can I drop you : sizi bırakabilir miyim?
- no more, no less : ne eksik, ne fazla

                                                 
                                                   * * *
       -   it could happen to you! : Sizin başınıza da gelebilirdi!
      -   stop digging around: Ortalığı karıştırmaktan vazgeç!
      -   stay tuned: İzlemede kalın, izlemeye devam edin
      -   without the slightest hesitation: En ufak bir tereddüt göstermeden
      -   Everything has been calculated up to the smallest detail: Her şey en küçük detayına kadar        hesaplandı..
      -   After a short statement: Kısa bir açıklamanın ardından
      -   to continue in this vein for quite a while: uzunca bir süre bu şekilde devam etmek
      -   according to his usual custom: Her zamanki geleneklere göre
      -   run as smoothly as a clock: Bir saat gibi sorunsuz çalışan
      -   If blood has to flow, then it will: Akacak kan damarda durmaz      
      -   never heard up!...............Hiç duymadım!    
      -   tangible evidence............(somut delil)
      -   take a backseat................(geri planda kalmak, önemini kaybetmek)
      -   I'm doing my part!............(Ben üstüme düşeni yapıyorum!..)    
      -   neither good nor bad........(ne iyi, ne kötü)
      -   at gunpoint.......................(silah zoruyla)
  -   scientific trials…………...(bilimsel çalışmalar)
  -   Needless to say…………(söylemeye gerek yok)
-   scientific community……..(bilim dünyası)
-   As you can imagine……...(Tahmin edebileceğin/iz gibi)
-   ground breaking…………(çığır açan)
-   in fact……………………(aslında)
-   In some cases…………....(Bazı durumlarda…)
-   It should be noted that……(Şunu belirtmek gerekir ki…)
-   the attitude of the authorities…(yetkililerin tutumu)
-   an expensive and time consuming process…(pahalı ve zaman alıcı bir süreç)
-   common people…………...(sıradan insanlar)
-   a regular occurrence………(sıradan bir olay)
-    in most cases……………...(çoğu durumda)
-    it's not as simple as that…...(o kadar basit değil)
-    a controversial decision…...(tartışmalı bir karar)
-    a fabulous suspense thriller…(muhteşem bir gerilim filmi)
-    on occasion……………….(fırsat buldukça)
-    may be unnecessary………(gereksiz olabilir)
-    no need to get angry………(kızmaya gerek yok)
-    it certainly raised questions.(kesinlikle soru işaretleri doğuruyor)
-    sufficiently explicit ……......(yeterince açık)
-    extremely brave…………..(son derece cesur)
-    triggered off by…………...(…tarafından tetiklenmek)
-         as swift as an arrow………(bir ok kadar hızlı)
-         attemp to murder………....(cinayete teşebbüs)
-         to remain silence…………(sessiz kalmak)
-         for the sake of us all……...(hepimizin uğruna)
-         going to ignore the fact…...(gerçeği görmezden gelmek)
-         it may well be…………….(o da olabilir)
-         in the sense of…………….(…anlamında)
-         our purpose……………….(amacımız)
-         testing soundness of conclusions……...(sonuçların güvenilirliğini/sağlamlığını test  etmek)
      -         a brand new day……………………….(yepyeni bir gün)
-         just in case……………………………..(her ihtimale karşı)
-         catchy tune……………………………..(akılda kalıcı melodi)
-         call of duty……………………………...(görev çağrısı)
-         contrary to popular belief……………….(sanılanın aksine)
-         give us a grin……………………………(bize bir gülücük ver)
-         snub-nosed………………………………(kalkık burunlu)
-         needless to say…………………………...(söylemeye gerek yok)
-         Each one pays their own…………………(herkes kendininkini ödesin)
-         The only thing they don’t know………….(bilmedikleri tek şey…)
-         an innate skill……………………………..(doğuştan gelen bir beceri)
-         I am so confused………………………….(kafam çok karışık…)
-         rather large………………………………..(oldukça büyük…)
-         at the rate of……………………………….(oranında…)
-         I suppose I was……………………………(varsayalım ki, ben….im)
-         picking up the speed………………………(hızlanırken…)
-         are you cold?................................................(üşüyor musun?...)
      -         conjoined twins……………………………(yapışık ikizler)  


-         plenty of time………………………………(bol zaman…)
-         parental cruelty……………………………..(ebeveyn zulmü..)
-         severely wounded…………………………...(ağır yaralı…)
-         wait until a day……………………………...(bir gün kadar bekleyin…)
-         deathbed……………………………………..(ölüm döşeği)
-         coherent way………………………………...(tutarlı bir şekilde…)
-          due to a lack of time……………………..(zamanın yetersizliği nedeni ile)
-          her/his face says it all……………………(yüzü her şeyi anlatıyor)
-          this reminds me of something……………...(bu bana bir şeyleri hatırlatıyor)
-          Don’t make it complicated!...........................(işi zorlaştırma!..)
-          it's for your own good………………………(bu senin iyiliğin için…)
-          Why is that?...................................................(Niye ki?, Neden acaba?..)








         If    we do not act now………………………...(Eğer şimdi harekete geçmezsek…)

  • How else are you gonna do it?.......................(Başka nasıl yapacaksın ki?..)

* * * *
  • extramarital.................(evlilik dışı)
  • I love you just the way you are.....(Seni olduğun gibi seviyorum)
  • with your resume......(özgeçmişinizle beraber)
  • a lot of us................(bir çoğumuz)
  • sorry to have bothered you.(rahatsız ettiğim için özür dilerim)
* * *
  • if it bothers you that much.(eğer bu sizi çok rahatsız ediyorsa…)
  • once a week........(haftada bir kez)
  • menial jobs..........(düşük ücretli işler)
  • most of you.........(çoğunuz…)
  • some of you might not know this...(bazılarınız bunu bilmiyor olabilir…)
  • some of you.........(sizden bazıları…)
  • as many of you know..(bir çoğunuzun bildiği gibi…)
  • as evidenced by the… (…de kanıtlandığı gibi/üzere)
  • on the contrary...(aksine…)
  • does not mean…(anlamına gelmez…)
  • pulling through sound barrier...(ses hızını aşmak)
  • in sickness and in health...(hastalıkta ve sağlıkta..)
  • I almost crapped in my pants...(neredeyse donuma ediyordum)



         * * *
  • you are bothering me.......(beni rahatsız ediyorsun)
  • have you ever wondered......(hiç merak ettiniz mi?)
  • due to unforeseen circumstances.(öngörülemeyen durumlar    nedeni ile…) 
  • greenhouse effect ...............................(sera etkisi)
  • pretty accurate ...............................(oldukça doğru)
  • everyone I ever loved .................(sevdiğim herkes)
  • I had the worst day ever..(çok kötü bir gün geçirdim)
  • lot more than it should .........(olduğundan daha fazla)
  • come from a wealthy family.(zengin bir aileden gelmek)
  • whether or not .........................(olsun ya da olmasın)
  • pipe burst ...........................(su v.b )(boru patlaması)
  • in a direct manner ...................(doğrudan bir şekilde)
  • just give me a straight answer .(şimdi bana doğru cevap ver)
  • a hearty breakfast .....(kuvvetli/doyurucu bir kahvaltı)
  • when you are done .............(bir şeyle)(işin bittiğinde)
  • which of these ............................(bunlardan hangisi)
  • an essential aspect of….................(..in önemli yönü)
  • The possibilities are endless ..(olasılıklar sonsuzdur)
  • more you know......................(bildiğinden daha fazla) 
  • didn't go as planned ............(planlandığı gibi gitmedi)
  • time goes by so fast ..(zaman öyle hızlı geçiyor ki…)
  • with each passing year ........(her geçen yılla birlikte)
  • alleged culprit ......................................(sözde suçlu)
  • torchlight procession .............................(fener alayı)
  • martial economy ..........................(savaş ekonomisi)
  •  don't mess with me ...........................(bana karışma)
  • why did you do this to me(bunu bana neden yaptın?)
  • hand raising ..........................................(el kaldırma)
  • knowing exactly ..........................(tam olarak bilmek)
  • literally ................................................(harfi harfine)

  • overcome..................................(üstesinden gelmek)
  • short tempered...................(çabuk öfkelenen, asabi)
  • get what you deserve....................(hak ettiğini al)
  • in the event of any danger..(herhangi bir tehlike anında)
  • in all aspects of…......................(bütün yönleri ile…)
  • Don’t push your luck!.....................(şansını zorlama)
  • Not to be threat(ened)..............(Bu tehdit üzerine…)
  • without peer........................(eşi benzeri olmayan…)
  • hard to handle.................................(kullanımı zor…)
  • bedlam............................................(kızılca kıyamet)
  • brutality......................................(gaddarlık, vahşilik)
  • it might ruin my standing......(bu benim anlayışıma ters düşer)
  • if there is anything else you want...(istediğiniz başka bir şey varsa…)
  • history repeating itself..............(tarih tekerrür ediyor)
  • if I were you.............................(senin yerinde olsam)
  • I suppose.................................................(sanırım…)
  • a little tougher...................................(biraz daha sert)
  • it could be worse.....................(daha kötüsü olabilirdi)
  • Do what I do......................(Benim yaptığımı yap)
  • From the outset..........................(başından beri)
  • in the rest of the world...(dünyanın geri kalanında)
  • Current opinion polls.(mevcut kamuoyu yoklamaları)
  • the vast majority of voters...(seçmenlerin büyük çoğunluğu)
  • view it as a welcome opportunity to..(fırsat olarak görmek)
  • historic legacy.......................(tarihsel miras)
  • unilaterally............................(tek taraflı)
  • country’s core national interests..(ülkenin temel ulusal çıkarları)
  • pledge to protect the rights of…(haklarını korumak için söz vermek)
  • Am I interrupting?..(Rahatsız etmiyorum umarım / Pardon, bölüyorum ama...)
  • How would I know?................(Ne bileyim, nerden bileyim?..)
  • It just is....................................(Tam da öyle işte!..)
  • give or take....(aşağı yukarı, üç aşağı beş yukarı, yaklaşık)
  • on the banks of … sea..................(denizin…in kıyısında)
  • nothing short astonishing..............(çok da şaşırtıcı değil)
  • just because.......................................(sırf..)
* * *

- thank you for stepping by: uğradığın için teşekkürler
- I am grounded: cezalıyım
- make it happen: hallet şunu!
- culture divide: kültür farkı
- hold up: dur bakalım!
- it is what it is!: ne dediysek o!
- he caught me off guard: beni hazırlıksız yakaladı.
- like what?: ne gibi?
- impossible to please everyone: herkesi memnun etmek imkânsız!
- partly my fault: kısmen benim hatam
- something like that: onun gibi bir şey…
- in the mood? : keyfin yerinde mi?
- you are getting off the subject : Konuyu saptırıyorsun!
- don’t make it worst! : durumu daha da kötüleştirme!
-  you, another one! : sen de aynısın (onlar gibi, onun gibisin)
- pullover: kenara çek!
- how is it different: ne fark eder?
- broadly speaking: enine boyuna konuşmak
- for how long? : ne zamana kadar?
- keep it between us : aramızda kalsın

- found slain: ölü bulundu
- stucking my head: kafama takılıyor
- whoever you are: her kimsen…
- Speak little, do much : az laf, çok iş
- remarkable effect on her/him: birini çok etkilemek
- moral of story : kıssadan hisse
- i didn't get it : anlamadım.
- any time you say : ne zaman istersen…
- not you too? : sen de mi?
- at all costs! : her ne pahasına olursa olsun!
- I think some too : Ben de öyle düşünüyorum.

- sure you do : sen öyle san

(Sürekli güncellenecek...)




Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.