29 Ağustos 2016 Pazartesi

Enver Paşa'nın gözünde Türk askeri



Daha önce de yazmıştık;

Enver Paşa'ya ilgi son zamanlarda bir hayli arttı.
İnsanların kendi tarihlerine olan ilgilerinin arttığını görmek gerçekten memnuniyet verici.
Lâkin, gönül isterdi ki, bu "ilgi", kimi malûm odakların samimiyetsiz ve maksatlı "sevgi"lerinden kaynaklanmamış  olaydı!
Ama ne yazık ki birdenbire ortaya çıkan bu abartılı Enver Paşa sevgisi de böyle mihrakları ürünü, sakat bir sevgi!


Maksatları, bin türlü iftira ve çarpıtmalarla yıkamadıkları Mustafa Kemal'i, bu defa da yeni icat ettikleri bu yöntemle; onun Türk semalarında hâlâ parlamakta olan yıldızını sözümona körelterek ve onu bilhassa "milliyetçi" ve "Türkçü" kesimlerin gözünden düşürüp yerine Enver Paşa'yı koyarak, Türkler arasına böylece yeni bir nifak daha sokmaktır.



Halbuki, daha önce de yazdık; tarih bu konuda hükmünü çoktan vermiştir.
İhtirasını, akıl ve tecrübe ile dengeleyemeyen Enver Paşa, bu zaafı yüzünden kendisini çok sevdiği vatanına karşı faydalı olmak yerine, ister istemez zarar verir bir konuma düşürmüştür.


Tarihin verdiği bu hükmü öteye beriye çekerek, ortaya olduğundan farklı yeni bir karakter yaratmanın bu saatten sonra hiç bir lüzumu ve faydası yoktur.
Her tarihi şahsiyet olduğu şekilde bilinmeli ve bu tespitlerden de ileriye doğru dersler çıkarılmalıdır.
Bundan daha ötesinin bir anlamı yoktur.

İşte, biz de bu maksada matuf olarak, Cumhuriyet öncesi dönemin ünlü gazetecilerinden merhum Asım Us'un "Hatıra Notları" adıyla yayınlanmış kitabında(*) rastladığımız şu küçük notu sizlerle paylaşmak istedik.

"Enver Paşa, Umumî Harpte Diyarbakır teftişinde erzak, un yokluğundan şikayet edilince şöyle demiş:

"Türk askeri kalori filana bakmaz. Midesinin dolmasını ister. Una saman karıştırınız da öyle ekmek yapınız."

"Un da yok, buğday veriliyor."

"O hâlde emir yazınız. Almanya'dan seyyar değirmen getirelim."


* * *

Evet, bu kadar.

Değerlendirmek okuyanın idrakine kalıyor.


-----------

(*) "Hatıra Notları",  Asım Us
        Kitabevi, I. Basım, 2012, s.26

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.