20 Nisan 2016 Çarşamba

Böyle buyurdu gafil!..



Geçenlerde, youtube kanalında rastladığım bir videoyu izlerken ilginç bir hadiseye denk geldim: 

Uzaktan kalıbına baktığınızda eniyle boyuyla adam görüntüsü veren ve kendine iftiharla peygamber olarak kabul ettiği o yüce şahsiyetin aslında birinci sınıf bir devrimci olduğundan bile bîhaber bir "muhafazakâr?" ve ayrıca da "Osmanlıcı" olmakla kendini öne çıkaran biri, İstanbul'un bir yerinde, bir salon dolusu gence bir konuda konferans veriyor ve konuşmasının bir yerinde:

"Bakın gençler; ben şimdi burada konuşuyorsam bunu atamız Fatih Sultan Mehmet'e borçlu değil miyim? O burayı almamış olsa, ne ben, ne de siz burada olacaktınız. Ve burası muhtemelen şu an Yunanlıların elinde olacaktı, düşünebiliyor musunuz?..." 

diyor. Bunu derken de bir yandan gayet manidar bir şekilde kafa sallıyor, diğer yandan da gözlerini kısarak izleyicilerine hüzün bakışlar atıyor!...

Devamını gör...

19 Nisan 2016 Salı

Köy Enstitüleri demişken...


Genç Türkiye Cumhuriyetinin, milletini çağdaş uygarlık seviyesine mümkün olabilecek en hızlı yoldan ulaştırmak için çare olarak düşündüğü Köy Enstitüleri, bugün geldiğimiz noktadan baktığımızda şüphesiz maksadına çok uygun düşen, başarılı bir girişimdi. Fakat, mateessüf devam ettirilemedi.

Köy Enstitüleri için her ne kadar “ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır” denilse de. Bu fikrin, Atatürk’e ve fikirlerine sonuna kadar bağlılığı ile öne çıkan ve 1935 yılında başladığı Milli Eğitim Bakanlığı görevini, 26 Aralık 1938’e kadar sürdüren ve bu tarihte görevinden istifa eden Saffet Arıkan’a ait olduğunu anlıyoruz.

İşte bu; son derece başarılı ve gerekli bir kurum olan köy enstitülerinin neden “devam ettirilmediğini” anlamaya çalıştığımızda, bu nedenler bizi, önce Atatürk’ün kafasında ve fikirlerinde bulunan “nasıl bir cumhuriyet” sorusuna verdiği cevapları ve onun ölümü ile fikirlerinin nasıl dışlandığını anlamaya mecbur kılıyor. Başka bir deyişle; köy enstitülerinin neden ortadan kaldırıldığı konusunu cevaplamak için Atatürk’ün ölümünün hemen ardından gelişen siyasi hareketlenmeyi ve bu hareketliliğin başını çeken “ikinci adam” İsmet İnönü’nün Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini nasıl aşama aşama devre dışı bıraktığını ve hem Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini, hem de uzunca bir dönem Türkiye Cumhuriyetinin kaderini elinde tutan Cumhuriyet Halk Partisinin halk nezdindeki itibarını nasıl tehlikeye attığını görmek ve anlamak gerekiyor.

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.