4 Mayıs 2015 Pazartesi

"7 Haziran Seçim Sandukası” ya da “Nikahına beni çağır sevgilim”in siyasal uyarlaması...


Niyetim "seçim" öncesi kimsenin hevesini kırarak çıkıntılık yapmak değil ama her seçim öncesinde olduğu gibi yine bugün de gönlü “kurtuluş umudu” ile dolup taşmış vatandaşların hallerine bakarak iki çift laf etmemekten kendimi yine de alıkoyamıyorum!..

“Kurtuluş”a giden yegâne eylemin gönülden bağlı oldukları partilerine oy vermek, ona daha çok oy kazandırmak ve bu uğurda daha çok çaba sarf etmek olduğunu düşünmek ve bunu yapmakla da partisine olan bağlılığının gereğini yapmış olmanın huzurunu yaşamak, her şeye rağmen anlaşılır bir şey. Fakat tarafımca anlaşılmaz bulunan ve işin karanlıkta kalan bir takım yanları var. Şöyle ki:

“Partim” dediğin “siyasi yapı”nın başında bulunanlar, senin savunduğun ilkeleri kaldırıp bir kenara atmış, “küresel sermaye”nin arzularına uygun olarak kendini yeniden konumlamışken, kısacası adı dışında partinizin geçmişi ile bütün bağlarını kestiğini açık açık ilân etmişken daha hâlâ bu neyin hevesi?..


Zaten büyük ölçüde yıkılmış bir cumhuriyetin tamamen tasfiye edildiğinin bir belgesi anlamına gelecek olan “yeni anayasa”nın yapılmasına karşı çıkmak bir yana, ona destek vereceklerini açıkça belirten, ülkeyi bir arada tutan cumhuriyetin Türk vatandaşlığı ilkesini berhava edecek yeni bir vatandaşlık tanımına büyük bir gönüllülükle evet diyen bir parti yönetimi, bu duruma itiraz eden vekillerini bir bir tasfiye etmişken ve yerlerine “küresel talimatlar” doğrultusunda “Kürtçü” ve “dinci” zihniyetin en sivri adamlarını yerleştirmişken, böyle bir yönetimin zaten kendisi ile aynı amaca hizmet etmekte olan mevcut yönetimin yerine talip olmasının anlamı nedir?..

Hemen söyleyelim, bunun anlamı şudur: Yıpranmış, yorulmuş ve rüşvet, irtikap, yolsuzluk vb. ile malûl hale gelmiş bir iktidarın, küreselcilerin taleplerini eksiksiz olarak yerine getirmeye artık mecali kalmamıştır! Yerine, konsantrasyonunu “çalma ve çırpma” ile dağıtmayacak ve dikkatini doğrudan “küreselci talepler”e odaklayacak “yenilenmiş” bir iktidara ihtiyaç var!

İşte, bütün bunlar gizli saklı da değil, alenen, göz önünde cereyan ederken “benim partim” coşkusu ile olmayacak hayâllerle avunmak nedir?.. İşte benim anlamadığım nokta tam da budur!..

İşin diğer bir yanı da, “küreselci dayatmalar”ın gayet iyi farkında olduğu halde, onunla karşı karşıya kalmamak adına gayet ustaca manevralar yapan ve kendini iktidar mevkiine taşıyabilecek her türlü girişimden özenle kaçınan bir başka “muhalefet” partisi!.. Her ne kadar mevcudiyetini bu şekilde koruyabileceğini ve dik duran vekillerini usulca oyun dışına çıkararak “işte, sivriliklerimi törpülüyorum” mesajı ile ömrünü uzatmaya çalışsa da, ilerleyen zaman içinde taraftarını büyük bir sükût-u hâyâl içine gark ederek tasfiye edileceği mukadder görünüyor. Bu partiye taraf olanlar da aynen ilkinin taraftarları gibi açık olan bu gerçeklikle (vakit varken) yüzleşmek yerine, diğerleri ile benzer davranışlar içine girerek partilerinin arkasında “sonuna kadar” durmayı (ama başka da bir şey yapmamayı) bir “şeref meselesi” olarak görüyorlar!..

Gidiş bu yönde olunca da vaziyet “nikahına beni çağır sevgilim” şarkısındaki duruma dönecek gibi görünüyor: 7 Haziran’dan sonra “Türk kanı ve irfanıyla” kurulmuş bu devlet, şaşaalı bir “yeni anayasa” töreni ile küreselci güçle nikahlanırken bu “amansız vatansever” kardeşlerimizin “büyükleri”ne de “millet böyle istedi, kader böyle imiş!..” nağmeleri eşliğinde, gönüllü-gönülsüz bu nikaha “demokrasi adına” “şahitlik” etmek düşecek!.. Yine hevesinizi kırmak gibi olmasın da, koro çalışmalarına şimdiden başlansa bence iyi olur...

NOT: Küreselciler, bana göre yine de zarafeti elden bırakmıyorlar. Çünkü, “sevdikleri” ellere gelin giderken buna gönüllü şahitlik edenlere bir sağdıçlık görevi yüklense ayıp olacağını en azından hesap ediyorlar ve bu göreve "Kürtçü-Ermenici"leri hazırlıyorlar! Bu da bir “güzellik” ve kibarlık değilse nedir?... 


***
“Seçim Sandukası” için:

https://www.facebook.com/notes/tc-ahmet-h%C3%BCsn%C3%BC-sezgin/7-haziran-bir-sand%C4%B1k-m%C4%B1d%C4%B1r-yoksa-sanduka-m%C4%B1d%C4%B1r/10153171988887593?pnref=lhc


0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.