21 Temmuz 2013 Pazar

Bu "Faşist Anayasa" değişmeliymiş!..

Ülke gündemini epey bir zamandır işgal eden "anayasa tartışmaları", vatandaşın beynini yıkamaya yönelik büyük bir propaganda hücumuna dönüşmüş durumda. 

Esasen bu propaganda işine dört elle sarılanlar şunu çok iyi biliyorlar ki, vatandaşın zihnini iğfal etmeden Türkiye Cumhuriyetini "değiştirip, dönüştürmek" çok da kolay bir iş değildir.

Bunun önemini iyi kavramış olan "proje sahipleri", anlaşılıyor ki, maksatlarına nail olabilmek için yandaşlaştırdıkları medya kanalları aracılığı ile bu "iğfal" işine iyiden iyiye hız vermiş durumdalar. 

"Ücretli yiğitler" ve içerden-dışardan fonlanan maşalar da, bu konudaki bütün maharetlerini ortaya koymak için adeta can havliyle yırtınıp durmaktalar!.. 

Sarıldıkları en son "argüman" ise şu: "Faşist anayasa istemiyoruz!.."

Çünkü, bir önceki söylemleri "sivil anayasa" idi ve daha yumuşak bir söylemdi. Herhalde artık ikinci aşamaya geçilmiş olmalı ki, söylemleri biraz daha tatlı-sert hale döndü: "Artık bu faşist anayasayı istemiyoruz!..."

Vay anasını! 

Sağcısı, liberali, eski solcusu ve İslamcısı ile bu kadar çok "demokrat(!)" adam bu amaç etrafında toplaştığına ve büyük bir gayretkeşlikle bu konuyu gündemde tuttuklarına göre, demek ki durum bu sefer gayet ciddi!..

Bu durumda insan sormadan edemiyor: Değiştirilmedik çok az maddesi kalmış, yani "o eski halinden pek bir eser kalmamış" 1982 anayasasını tamamen ortadan kaldırmak, acaba neden bu kadar "acil" ve acaba neder bu kadar önemli?..

Mevcut anayasayı "toptan" iptal edip "yenisini yapmak" işi, sakın o "değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez"  "ilk dört madde" ile ilgili olmasın?

Bittabii "taciz atışları" bu kadarla da sınırlı değil! Bir de şu var:
   

"Halk yeni bir anayasa istiyor"muş ve bunun için çok geç kalınıyormuş!..

Yapma yav!.. 

"Gösteri ve yürüyüş yapma hakkı" gibi en temel bir hakkı dahi kullanayım derken başına bin türlü iş gelen halk, cop darbeleri ile yerlere seriliyor, gazlara boğuluyorken, ona bu muamaleyi reva görenler, kendilerine mevcut anayasa böyle emrettiği için mi vatandaşa böyle davranmaya mecbur kalıyorlar?..   

Elinde palalarla, satırlarla ortalıkta gezinen, büyük bir pervasızlıkla sağa sola saldıran adamları kanun dairesinde etkisiz kılmaya da mı bu anayasa mani oluyor, sokak aralarında, ya da apaçık meydanlarda sopalı adamlarca dövülerek, kafasına kafasına vurularak katledilen ve failleri meçhul kalan gencecik çocuklar, "mevcut anayasanın yetersizliği sebebi ile" mi can veriyorlar yani?!!...

Mesela; Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararların uygulanamayışı, kanunen "yok hükmünde" olan özel yetkili mahkemelerin halen faaliyette olması da mı bu anayasa yüzünden yoksa?..

Geçiniz bu "hümanist demokrat" ayaklarını, en az İmralı canisi kadar "sayın" olan muhteremler ve sadede geliniz!..

Sizi bu kadar telaşlı bir şekilde yeni anayasa yapmaya iten sebep nedir? Yoksa birilerine bir "taahhüt"de bulundunuz da, bizim mi haberimiz yok?.. 

"Efendim, bu anayasayı asker yaptı!.." demekle bu iş bitmiyor. Bak, yaptığınız işlere işlere itiraz edenlere hemen; "bize oy veren %50 böyle istedi, beğenmiyorsanız sandığı bekleyin" diyorsunuz ya, işte o "faşist" dediğiniz anayasa da bu milletin "%92'si" tarafından kabul edilmişti! Sandıksa sandık yani!..

Lafı çok uzatmadan sadede gelecek olursak, askeri darbeleri ve bu darbelerin arkasından yapılan anayasaların eksiğini fazlasını tartışmak başka bir şey, bir olumsuzluğun ardına gizlenerek ve onu kullanarak uluslararası bir çetenin dayatmalarına gerekçe yaratmak ise başka bir şeydir!.. 

Öyleyse, siz de lafı dolandırmadan maksadınız neyse açık açık onu söyleyin ve milletin gazozuna ilaç atmaktan vazgeçin beyler!...





   

   

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.