26 Mayıs 2013 Pazar

İntihar Tohumları


Yeryüzünde hayatın nasıl başladığına dair insanlar arasında görüş farklılıkları olsa da, hayatın devamının ancak doğanın kendi içinde kurduğu dengeler sayesinde mümkün olabileceğine sanırım hiç kimsenin itirazı olamaz. 

Hadsiz, hudutsuz bir "kâr hırsı" ile yeryüzüne ait ne varsa kelimenin tam anlamı ile onu talan etmek sadece doğanın binlerce yılda ulaştığı dengeleri yıkmakla kalmıyor, neticede onun bir parçası olan insanı da insanlığından çıkarıyor. Böylelikle, aslında kolaylıkla "cennet" olarak tanımlanabilecek olan bu dünya, bugün hastalıklı bir hırsın elinde kıvranmakta ve bu yüzden insanı, hayvanı, bitkisi, taşı ve toprağı ile adeta bir cehennem hayatı yaşamaktadır.

Bu defaki paylaşımımız da işte yine o "hırs"ın eser(!)lerinden biri: Genetiği değiştirilmiş tohumlar ve buna bağlı olarak çiftçilik ve dünya tarımından içler acısı tablolar...  

* * *

İntihar tohumları yüzünden 6 saatte bir çiftçi intihar ediyor!


Devamını gör...

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Biz bunları çok evvelden tanırız...


Hani şimdilerde; "ne istiyorlarsa verelim, yeter ki analar ağlamasın"cılar var ya, biz bunları yeni tanımıyoruz.

Zira, bu; "verelim kurtulalım, tek ölmeyelim de uzlaşalımcılar" bundan çok daha evvel de vardı.

Yıl 1913. Balkanlardaki varlığımız sona ermiş, Kamil Paşa, İttihatçıları susturmuş ve o meş'um Balkan bozgunundan sonra masaya oturmuşuz.

Artık her şey bitmiş, Edirne'nin hangi tarafta kalacağı konuşuluyor.

Ocak 1913'te yapılan toplantıda Avrupa Devletleri: "Edirne'nin Bulgarlara bırakılması gerektiğini, eğer bu tavsiye dinlenmezse savaşın yeniden başlayacağını ve Osmanlı devletinin oldukça güç durumda kalacağına" dair bir notayı Sadrazam Kamil Paşaya veriyorlar.

Ancak İttihatçılara göre, Selanik şehrinin kaybından sonra düşmana karşı en fazla direnen şehir olan Edirne'den vazgeçmek asla kabul edilemez bir durumdur.

Sadrazam Kamil Paşa zaten öteden beri büyük bir ittihatçı düşmanıdır.

Ancak İttihatçı subayların savaşa devam etme ısrarları boşa çıkar.

İşte o günlere dair, 10/12/14.Ocak.1913 tarihli Kurmay Yarbay Enver Beyin dedikleri:

Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.