27 Nisan 2013 Cumartesi

Kabahati bu mu yani!..

Yıllardır alttan alta tutuşturulan cumhuriyet düşmanlığı, Kürtçü, Liberal ve İslamcı ittifakı ile bugün altın çağına ulaşmış bulunuyor!..

"Yanlış kurulan cumhuriyet" diyeni mi ararsın, "Kürtler asimile edildi" diyeni mi ararsın, laikliğe kafa tutanı mı ararsın, hepsi de bir kucağa oturmuş, Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyete ver allah hücum etmekteler!..  

Cumhuriyete hücum için kurulduğu aşikâr hale gelen ve gelenin geçenin paçasına pıtrak gibi sıvaşan yazılar yazıp, içlerinde biriktirdiklerini ekranlarda bir lağım gibi patlatan konuşmalar yapan zombilerden müteşekkil bir medya güruhu, ilk defa diş geçirmeyi becerdiği bu cumhuriyetin paçasını bırakmaya pek de niyetli görünmüyor!..

Taşıdıkları "profosör doktor" ünvanlarının dahi kendilerini teskin edip adam edemediği bir yığın üniversite hocası, söz konusu cumhuriyet düşmanlığı olunca, kendi vicdanlarında, bir bilim adamı olmanın gerektirdiği kadar dahi bir "dürüst konuşmak" zorunluluğu duyamıyorlar!..  

"Mert bir düşman" tarafından öldürülmenin şeref sayıldığı "insanlık alemi"ne dahil olmadıklarını anlamış bulunduğumuz bu insanlık bakımından tasnifi gayrı kabil güruh, bırakalım rızıklandıkları pislik deryasında eşelenmeye devam etsinler.

Biz gelelim; bu tartışmalar vesilesi ile kendini ortaya koyan ve vicdansız ve izansız olmayı aydın olmanın ön koşulu zanneden süprüntülerin aksine, bilgisini vicdan süzgecinden geçirenlerden olan değerli düşünür ve yazar Alev Alatlı'nın cumhuriyetin nasıl kurulduğuna dair bir tv programında yaptığı konuşmaya:


Alatlı diyor ki:

“Vahdettin Türkleri; "Türkler, dini, kavmiyeti, vatanı meşkuk(şüpheli) ve mahlut(karışık), 5-6 milyonluk cahil bir kitledir.” diye tarif ediyor. (Vahdeddin, 16 Nisan 1923’de Mısır’da yayınlanan El-Aksam gazetesine verdiği demeçten…) 

Şimdi, koyun kendinizi Mustafa Kemal’in yerine!.. 

Nihayetinde, bir çulsuz Rumeli muhacirisiniz. ("Bu arada ben de bir Rumeli muhaciri/göçmeniyim" diyor gülerek...). Muhacirseniz hakikaten çulsuzsunuzdur, çünkü etrafınızdaki herkes sizden daha zengindir. Dönüp bakıyorsunuz, Sultan Abdülhamid’in bütün gayretlerine rağmen Arap'tan bir hayır yok! Kürt'ten zaten yok! Diğerleri ise zaten almış başını gitmiş! Arnavutlar bile kendi devletlerini kurmuş! Öyle ise ne yapacaktınız? Türk'ten başka etrafınızda yaslanacak kimse mi vardı?.. 

Kimin köyünü kimden soruyorsunuz Allah aşkına?.. Ötekini dışlamadan şemsiye bir kimlik altında devlet kurmayı başarmak, onu devam ettirmek midir kabahat?.. 

Efendim, yok kart denmişmiş, yok kurt denmişmiş!

Denmişse; "gel bir olalım, birlik olalım" diye denmiş, ne var bunda, çok mu kötü bir şey yani?!.. 

Öyleyse, kötülüğü görünce onu görmemek için göz kapamak yerine onun gözünün içine bakmaktan korkmamak lazım..."

* * *

"Bu vatanı beraber kurtardık!.." yaveleri ile işi gürültüye getirenlere de bir cevap mahiyeti taşıyan bu sözler üzerinde şüphesiz durup bir düşünmek gerek.

Fakat acı olan şu ki; ne kadar söylense ve ikaz edilse de, o kör hırsların ve mesnetsiz iddiaların faturası yine bu ülkenin insanına  çıkacak gibi görünüyor!..  





0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.