3 Nisan 2013 Çarşamba

Bu filmi biz daha önce görmüştük...


Dünyaya yeni bir düzen getirmeyi kendince kafasına koymuş yeni emperyalist kültürün bu maksadına kavuşmak için her geçen gün daha zekice tasarlanmış projeler geliştirdiği fikrine zaman zaman kapılmıyor değildik. Lâkin, belki zamansızlıktan, belki sabırsızlıktan, belki de insan hafızasının nisyan(unutma) ile malûl olduğu gerçeğine güvenen neo-emperyalistler, arada bir de olsa eski projeleri ısıtıp ısıtıp yeniden servis etmekte, demek ki kendilerince çok da bir mahzur görmüyorlar!..

Bunlardan birisi de, sanki bugün ilk defa akıla gelmiş de, "yahu bundan daha güzel, daha makul ve daha insanî başka bir yol olabilir miydi ki?.." tarzında beyanatlar eşliğinde yeni bir yöntemmiş gibi uygulamaya konulan bu kerameti kendinden menkul proje, aslında ilk kez 100 sene kadar önce çevrilmiş ve aslında başını ve sonunu gayet iyi bildiğimiz eski bir filmin yeni versiyonundan başka bir şey değil!..

Değerli politikacı, devlet adamı ve yazar Rifat Serdaroğlu, bu sözde insanî ama aslı şeytanî bir tezgâh olan ve o zaman da bugünküyle aynı amaca matuf olmak üzere sahneye konan bu ucube fikrin tarihi arka planını net bir şekilde ortaya koyan bir makale kaleme almış. Mükemmel ve ibretlik bir tarih güncellemesi olarak kabul ettiğimiz bu iki yüzlü girişimin görülmesi gereken asıl yüzünü gösteren bu makale, kendi mekânımızın da kayıtlarına geçmelidir dedik ve olduğu gibi buraya aldık.


"HEYET-İ NASİHA / AKİL ADAMLAR"


Mondros Mütarekesi sonrası, Osmanlı Devleti topraklarını parçalamak isteyen Emperyalist Devletler, azınlıkları kışkırtarak Ermeni ve Kürtlere ABD Başkanı “Wilson İlkeleri”ne dayanarak bağımsızlık vermek istediler.
Bunun üzerine ayaklanan Türk Milletini yatıştırıp, bölünmeye razı etmek üzere görevlendirilen ve adına “Heyet-i Nasiha” denen heyetler kuruldu.
Bu günkü Akil Adamlar heyeti gibi, nasihat heyetleri!
-Heyet-i Nasiha’nın kuruluş talimatını Sadrazam Damat Ferit Paşa verdi.
(Fikir, Sait Molla tarafından ortaya atıldı)
-Damat Ferit Paşa, 5 Nisan 1919’da, İngilizlerin İstanbul Temsilcisi Webb’i ziyaret ederek heyetlerin işlevleri hakkında bilgi verdi ve heyete İngiliz subayların da katılmasını istedi. Webb, İngiliz Subayların katılmasını istemedi.
-Heyet-i Nasiha, yedişer kişiden oluşacak ve iki heyete Şehzadeler başkanlık edecektir.
-Heyetlerde Ermeni ve Kürtler mutlaka bulunacaktır.
-Heyetler, Anadolu’nun çeşitli yörelerini gezecekler ve halka uzlaşma ve vatandaşlık hissi telkin edeceklerdir.
-Sadrazam Damat Ferit’e göre “Heyet-i Nasiha’nın görevi daha ziyade “manevidir.”
-Heyetler, barışın ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanacağını anlatacaklardır.
Türk Basınının heyet ile ilgili değerlendirmeleri;
-İKDAM: Anasır-ı Muhtelife(çeşitli unsurlar) arasında ortaya çıkan nifakın ortadan kaldırılması.
-SABAH: Ahaliyi irşad ve tenvir.
-VAKİT: Memalik-i Osmaniye’de yaşayan çeşitli unsurlar arasında uyum sağlamak.
Heyet-i Nasiha, Anadolu’yu dolaştı. Basın bu heyetlerin çalışmalarını coşkunlukla destekledi.
Fakat Türk Milli Mücadelesi bütün bu planları, ihaneti, gizli-açık anlaşmaları yırtıp attı. Bütün mücadelelerine rağmen, Türkiye’yi bölmek, Ermenistan ve Kürdistan’ı kurmak isteyen emperyalist güçler, yeni bir Türk Devletinin kurulmasına engel olamadılar…
Aradan tam tamına 94 yıl geçti. Neredeyse bir asır. Emperyalist Devletlerin iştahları yeniden kabardı. Kendilerine göre bir yönetim buldular.
Türkiye’ye, Türk Milletine rağmen “Sözde Barış” getirmeye kalktılar.
Plan aynı idi, fakat aktörler değişmişti.
Gitti Sadrazam Damat Ferit, geldi Eşbaşkan Potamyalı.
Gitti İngiliz planları, geldi Amerika BOP oyunları.
Gitti İngiliz Ajanı Sait Molla, geldi CIA Korumalı Hocaefendi!
Gelelim günümüze;
*Akil Adamlar kurulmasını Başbakan Erdoğan istedi. (Fikir, Hocaefendi’den)
*Akil Adamlar Heyetleri yedişer kişiden oluşacak.
*Heyetlerde Kürtçü-Bölücü devlet düşmanları mutlaka olacak.
*Heyetler Anadolu’nun çeşitli yörelerini gezecekler, Türk Milletine “Türklüklerini” unutmalarını, milliyetçiliği nasıl ayaklar altına alacaklarını ve “Öcalan’a Özgürlük-Kürdistan’a Statü”sağlayacaklarını anlatacaklar.
*Eşbaşkan Erdoğan’a göre, heyetlerin görevi “meşverettir” yani “manevidir.”
*Heyetler barış sürecinin devamı için, susmak ve her şeyi kabullenmek gerektiğini anlatacaklar.
Türk Basınının “Akil Adamlar” ile ilgili görüşleri;
CNN Alçı-Ilıcak: Sürece her şeyimizle destek vermeliyiz. Erdoğan ve Öcalan büyük risk aldılar.
NTV Sahibinin Sesi: Milliyetçi duygular törpülenmelidir.
DAMAT MEDYA: Ulus Devlet, Üniter yapıdan vaz geçilmelidir.
YANDAŞ MEDYA: Kürtçe Eğitim ve Öğretim olmalıdır. Atatürk-Atatürk Milliyetçiliği ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” demek ilkeliktir.
“Tarih Tekerrürden İbarettir” denir.
Bugün başımıza gelen olayların hiçbiri yeni değildir. Ders almadığımız için, eskiden yaşananlar ısıtılıp-ısıtılıp tekrar yeni formatta önümüze getiriliyor.
Yüce dinimiz İslam’ı kendi siyasi ve ticari emelleri için kullananlarla, Türkiye’de huzur içinde yaşamaktansa, emperyalistlerin kölesi olmayı seçen Kürtçü-Bölücüler, yine bu sefer ki oyunun da kurucuları.
Yalnız unutulmaması gereken bir tarihi gerçek var;
Tarih tekerrürden ibaret ise, şimdi sıra yeniden Kurtuluş Savaşına geliyor.
Bu kez tarih sahnesinde “Büyük Atatürk” yok ama onun milyonlarca cesur ve eğitimli “Mustafa Kemal Askeri” var.
Kim ne hesap yaparsa yapsın, Türk Milleti olarak bize bu tuzağı hazırlayanlara Türk Milletinin kahredici şamarını,
AKP-BDPKK Anayasasının oylamasında indireceğiz.
Yeter ki Türk Milletinin iradesi, bilgisayar hırsızları tarafından çalınmasın.
Duydunuz mu Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, lütfen kıpırdayın artık…
Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Mart 2013

İLK KURŞUN



      

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.