22 Mart 2013 Cuma

ORASI ÖYLEYDİ, YA BURASI?..


Diyarbakır'da dün düzenlenen Nevruz Şenlikleri, hiç şüphesiz oluşturulan "beklenti"lere uygun bir şekilde cereyan etti. Kimilerine göre barışın ve kardeşliğin, kimilerine göre ise Kürdistan'ın miladı olarak kabul edildi. 

Bu "şenlik"(!) konusunda fikri sorulmayan tek kesim ise "Türk milleti" oldu. Bunun sebebi de, herhalde bu gelişmelerin önünü açan hükümetin Türkleri temsil ettiğini varsaymak olmalı!

Ertesi gün gazetelerde, konuyla ilgili elbette çok sayıda makale kaleme alındı. Hürriyet Gazetesi'nde yazan Ertuğrul Özkök'ün makalesinde yer alan bazı satırları ise doğrusu çok dikkat çekici ve önemli buldum. 

Özkök, "ORASI ÖYLEYDİ, YA BURASI?.." başlıklı makalesinin bir yerinde şöyle diyor:

"Diyarbakır'da büyük bir heyecan vardı. 
 Ülkenin geri kalanında ise büyük bir sessizlik... 
 Sessizlik anlaşılması güç bir durumdur... 
 Çok iyiye de alamet olabilir, kötüye de... 

 Buradaki sessizliği Kürtçe'ye nasıl tercüme edebiliriz?.. 


 Hepimizin duası, iyiye alamet olması..." 


 * * *

"Amin!.." dememek elbette mümkün değil. 

Özkök, az söylemiş ama öz söylemiş, gören gözler için oldukça önemli saptamalar yapmış ve lâfı adeta ağzımızdan almış.

Bundan sonrasını ise biz devam ettirelim:


"Düğün gördü mü zurnasına, hamam gördü mü kurnasına koşanlar", "newroz" adı altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılış kutlamalarına dönüşen bir sözde şenliği her ne kadar "tarihî bir barış"ın kutlanması olarak görmek ve göstermek isteseler de, bu tablo, ülkenin ezici bir çoğunluğunu derin düşüncelere sevketmiş ve onların vicdanına "çığırından çıkmış bir azgınlık" tablosu olarak daha şimdiden derin bir şekilde kazınmış bulunmaktır!

O görüntüler, bu milletin nasıl bir uçurumun ta kıyısına kadar sürüklendiğinin resmidir. Bunu bir barış gibi sunmaya kalkmak ve bunu böyle olduğunu dayatmak ise ateşe benzin dökmek değil de nedir?

Gerek dağlarında, gerekse şehirlerinde gencecik evlatlarını en sinsi, en haince ve en alçakça kurulmuş tuzaklara kurban veren bu millet, bütün bunlara rağmen acısını içine dürüp, bu caniliği yapanları takdir edilesi bir kararlılıkla Kürt değil, hep PKK'lı olarak anmışken, dönderip çevirip bunun hep bir Kürt başkaldırısı olduğunu öne çıkarma oyunu, kimi aymaz Kürtlerden de gördüğü destekle nihayet başarıya ulaşmış görünmektedir. Son sürat uçuruma giden bir arabanın içinde yalnızca Türklerin bulunduğunu düşünmek ise başka bir gaflet ve başka bir garabettir!..

Ve bundan sonrasında, şayet bütün bunlar; bu ülkenin topraklarında "Türk" ve "Kürt" kelimeleri kaçınılmaz olarak artık birbirinden kesin çizgilerle "ayrıştırılmış" iki ayrı kesimi tanımlamak için kullanılmayacaksa, bu kelimeler nerede ve ne şekilde telaffuzu edilecek olsa, "karşı taraf"ta bir kurşun kadar tahripkâr etki yaratmayacaksa ve "silahlar susacak, siyaset konuşacak" sözü pratikte bir geçerlilik taşıyacaksa ne âlâ!

Fakat ne yazık ki mevcut durum bana eskilerin bir sözünü çağrıştırıyor: "Kız olmaya kız da, umudum biraz ız!.."

Başka ne diyelim: Allah encamını hayr'eyleye ey Türkiye!..




0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.